Prof. Dr. Cengiz Türe yazdı
Ülkemizin 80’ li yılların başında tanıştığı, serbest piyasa ekonomisinin temel felsefesini rekabet oluşturmaktadır.
Ancak bu kavram sadece ekonomik anlamda değil, hemen her konuda yaşamımız içerisinde yerini almıştır…
Ekonomiden eğitime, sağlıktan bilime, tarımdan ticarete, ulaşımdan turizme vb. gibi alanlarda rekabet, başarının en önemli ölçütü kabul edilmiştir.
Bu nedenle, birden fazla oyuncunun olduğu her ortamda rekabeti arttıracak uygulamalar teşvik edilmiştir.
Elbette bu koşulların daima bir kazananı ve bir de kaybedeninin olması oyunun temel kurallarındandır…
Oysa belirli bir konuda rekabette geri kalanların bile, en az birkaç konuda, içinde bulundukları sisteme yapabilecekleri katkılar vardır.
Bu durum, günümüz iş dünyasının sıkıca sarıldığı ve “iş ekosistemi” olarak adlandırılan, doğal ekosistemlerin verimliliğini taklit eden güzel yaklaşımlardan birini oluşturmaktadır.
Çünkü birilerinin yok olması pahasına rekabetin yıkıcılığı yerine, herkesin güçlü olan yönlerini katabileceği “beraberlik/işbirliği” kavramlarının daha da önem kazanmasıdır, doğru olan…
Böylece, toplam kalite anlamında rekabet edemeyen, ancak bazı noktalarda üstünlükleri bulunanların yok olmalarının izlenmesinin aksine, sisteme yapabilecekleri katkılardan yararlanma yolu seçilmiş olmaktadır.
Rekabet içerisinde işbirliğinin de yapılabileceğini, doğanın milyonlarca yılda oluşturduğu tecrübeden yararlanarak öngören “ekosistem anlayışına” dayalı bu yaklaşımı; rekabet ve beraberlik kelimelerinden oluşan “Rekaberlik” melez kelimesiyle ifade edebiliriz.
Bugünlerde hemen her alanda ihtiyacımız olan bu yeni kavramın, bir diğerini yok etmeyi önceleyen “Rekabet” yerine, tüm değerlerden yararlanma olanağı sağlayan “Rekaberlik” anlayışına dönüşmesi büyük önem taşımaktadır.
Ünlü yazar Jack London’ un dediği gibi; “Birlik her zaman rekabetten daha kuvvetlidir.”