Görüşler
Reis beyefendi…
Radyonun ayrı bir güzelliği vardır...
Çocuk yaşlarda, hayal gücümüzü arttırır, konuşulanları nasıl canlandırırdık gözlerimizin önünde
Bazen, "Koca adamlar-kadınlar bu küçük kutunun içine nasıl girdiler?" diye düşünürdük!..
"Karagöz ve Hacivat"ı yazan, çizen ve seslendiren "Hayali Küçük Ali" ne büyük sanatçıymış...
"Adın nedir Karagöz?" diye soruyordu bir Ramazan gecesi Hacivat...
"Süpürge sapı" yanıtını alınca da devam ediyordu:
-Baban ne yer Karagöz?
"Süpürge sapı Hacivat!"
-Anan ne yer Karagöz?
"Süpürge sapı Hacivat!"
-Sinsilen ne yer Karagöz?
"Süpürge sapı Hacıvat!"
…….
İşte tam o anda uyanıyordu Karagöz...
Sinsilesine süpürge sapını yedirdikten sonra, meydan sopası çekiyordu Hacivat'a...
Hayal gücümüzü öyle bir etkiliyordu ki, bir "Radyo Tiyatrosu"nu dinlerken kötü adam "canavar", iyi kız "prenses" oluyordu gözlerimizin önünde...
1960 ihtilali olmuş…
Radyo, erişemeyeceğimiz bir yükseklikte...
"Yassıada Mahkemeleri"nde yaşananları dinleye¬bilmek için dört gözle beklerdik akşamı…
"Adnan Menderes"in defalarca duyduğumuz iki kelimelik sözü tarihtir...
Bir barbakanın hukuka, duyduğu saygının "hukukun üstünlüğünü" ölçen terazisi gibiydi:
"Reis beyefendi..."
Acaba o yaşlarda nasıl değerlendirmiştik?
Yok..
"Köpek davası..."
Olmadı..
"Bebek davası..."
Hayalimizde düşleyip izlemiştik..
"Hukukun üstünlüğünü..."
…….
Son yıllarda da televizyonlarda "çizgi roman" gibi duruşmalar izliyoruz…
Deprem örneği gözaltılar..
"Balyoz gibi kararlar!.."
Hayali Küçük Ali yaşasaydı nasıl canlandırırdı acaba?
Neyse…
Çok hoşumuza giderdi atışma:
-Sinsilen ne yer Karagöz?
"Süpürge sapı Hacivat!"
Cumartesi Öyküsü
Yaşam değiştiren bir yeşilbaş!
1967 yılında Türkiye’den seçilen 56 kişinin arasına girmişti...
Ve de kendilerini Köyceğiz'in o bakir deniz kıyısında bulmuşlardı... Büyük bir çadır kampı ve Türkçe konuşmak yasak!
"ABD toplamıştı onları…”
Amerikalı öğretmenlerle aralarındaki köprüyü Robert Kolejli son sınıf öğrencileri kuruyordu…
Dersler beyin yıkayıcıydı!..
“Önce İngilizce, sonra ABD'nin büyüklüğü ve New York tarihi kiliseleri..."
55 günlük kampın 13’üncü günüydü…
Sancıdan kolunu kaldıramadı o sabah...
Gözünü açtığında da çadırın tam üstünde adını bile sonradan öğrendiği "yeşilbaş"ı gördü ve bağırdı:
“Recai çabuk kalk!..”
Sonra bayıldı…
Muğla Devlet Hastanesi’ne getirmişler ve hemen ameliyata almışlar... Doktorların söylediğini de Robert Kolejli bir öğrenciden öğrenmişti:
"15 dakika daha geç kalsaydınız ölmüştü!.."
Kendine geldikten sonra sormuşlar:
"Kampa devam etmek ister misin, yoksa dönmek mi?”
Döner mi? Doğru Eskişehir’e...
Aradan geçen yıllar sonra o kamptaki arkadaşlarını araştırmıştı...
Çoğu Amerika’ya gönderilip eğitilmiş…
Sonra da, Türkiye’de üst düzey yöneticiler olmuşlar... Hem de stratejik noktalarda!..
O da kampa davam etseydi, bugün aynı dalda bir "Derviş"olabilir miydi?
…….
Not:
Yeşilbaşın soktuğu izler hala kolumuzda…
Düşünün..
“Bir yeşilbaş bile yaşam çizgisini değiştirebiliyor!..”
Cuk
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, "Tayyip Erdoğan’dan korkmuyorum!” demiş.
Bu dönemde bunu diyebilen kadından korkulur arkadaş!..
Gerilim
" Hakim ve savcılara taksitle silah verilecekmiş.
Eh, bundan sonra bazı hakim ve savcılar sadece kararlarıyla değil silahlarıyla da konuşacak demektir!
Fahrettin Fidan
Günün Balı
Barın en güzel kızıydı ama işi o kadar çoktu ki, yorgunluktan hastalanmıştı...
Gittiği doktor kendini iyice dinleyip muayene ettik¬ten sonra, "Size kesin istirahat veriyorum” dedi ve ekledi:
“3 ay süre ile yatağa girmeniz yasak!"
Kıssa-dan
20 kişiden biri yüksekokul mezunuymuş...
"20 yüksekokul mezunundan ancak biri iş bulabiliyor da ondan!.."
Kadınlar ve gözyaşı
Bir "Kadın"ın en tehlikeli yaşı "20 ila 40 arası" diye bir sürü cevap verilmiştir.
Oysa bir kadının en tehlikeli yaşı "Göz yaşıdır.."
Günün Şiiri
Alın yazınız
Ayrı ayrı evlerde doğmuşuz
Aynı hikayeleri dinlemişiz ayrı ayrı
Bir pahalılık, bir ucuzluk yılları
Savaşlar, barışlar, savaşlar
Anlatıla gelsin babadan çocuğa
Sen bir uçtan, ben bir uçtan
Ağır ağır yaklaşıyormuşuz
Ara yerde evler, okullar bazen
Bir duman, bir ağaç, bir dağ
Taa yüz yüze gelene kadar
Vapurlar, trenler, tramvaylar
Bir yaklaştırmış, bir uzaklaştırmış bizi
Nerden bilelim alın yazımızı?
Böylece günler günü büyümüş saadetimiz
Böylece kısmetimiz dolmuş aynı çeşmeden
N.Ulvi Akgün (Varlık-1963)
Kazların uyum sırrıl!..
Yaşlı adamla karısı şehre giderken küçük bir gölün kıyısından geçiyorlarmış.
Kadın atılmış:
“Şu kazlara hak, suda ne güzel yüzüyorlar" demiş:
"Biz insanlar da onlar gibi iyi geçinebilsek, hayat ne güzel olurdu..."
Akşam şehirden dönerken yine aynı yoldan geçiyor¬larmış…
Gölde de, erkek kazla dişisi batan güneşin ışığında yüzüyorlarmış...
Kadın yine atılmış:
"Bak şu iki kaza, ne kadar uyumlu hayatları var değil mi?"
Kocası patlamış artık:
"İyi bakarsan bu dişi kazın sabahki olmadığını göreceksin" demiş:
"Uyum da oradan geliyor işte!.."
Öğrenciler derste
Tıp Fakültesi kliniğinde profesör hastayı öğrencilerine gösterir:
"Bakın beyler, tipik bir skrofulos görüyor¬sunuz. Burun siş, gözler çarpık, dudaklar sarkık.."
Derken yatakta yatan Temel fena halde bozulup atılır:
"Yaa doktor.. Sanki sen dünya güzelisin be!.."
Günün Olayı
"Bakan Şahin’in samimi pozlar verdiği Angelina Jolie'nin ağır hepatit C hastası olduğu iddia ediliyor... Şu işe bakın! Tam Özal’ın "zehirlendiği" iddiası bitmeden, "Bakan Şahin’e mikrop bulaştırıldı" iddiası başlayacak…
Akif Kökçe
Günün Biberi
"Balyoz tartışmalarını eleştiren Adalet Bakanı Ergin,"Spor yazarları bile yorum yapıyor" diye dert yanmış.
Kararlarda bariz faul, ofsayt, haksız penaltı falan görünce onlar da dayanamayıp girdiler topa demek...
Haldun Ertem