Ertan Çomaklı'nın istifa etmesiyle birlikte, Anadolu Üniversitesi'nde yeni rektörün kim olacağı da konuşulmaya başlandı
Ertan Çomaklı'nın istifa etmesiyle birlikte, Anadolu Üniversitesi'nde yeni rektörün kim olacağı da konuşulmaya başlandı. Bazı dostlarım telefonla arayıp ve bir takım isimler verip, "Siz bilirsiniz; kim rektör olur bu isimler arasından?" diyor. Onlara verdiğim cevabı sizlerle de paylaşayım; Ben bilmem reis bilir... Son olarak YÖK bir ilan vererek, rektör olmak isteyenlere duyuruda bulunmuş ve, "Nüfus cüzdan örneğinizi, profesörlük belgenizi unutmayın. Başvuru formunu doldurun" demiş. Bir tek, "İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz" demedikleri kalmış anlayacağınız. Bir zamanlar Üniversitelerimizde rektörler seçimlerle belirlenirdi. Hiç unutmam Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer en çok oyu alan rektörü değil de daha az oy alan adayı rektör olarak atamıştı. AK Partililer ortalığı ayağa kaldırmıştı. Çünkü en çok oyu alan profesör kendilerine yakın bir isimdi. Şimdi aynı AK Partililer seçimlere bile gerek görmüyor. Sadece Eskişehir'de anasının ak südü kadar helal olan rektörlüğü verilmeyen Gaye Usluer'in arkasında kaç 'Demokrasi aşığı' AK Partili dostumuz durdu? Velhâsılı kelâm rektör olmak için iki şeye ihtiyacınız var. Birincisi Saray'dan sağlam bir desteğiniz olacak. İkincisi de – bir zahmet – profesör olacaksınız. Hoş bu profesör olma zorunluluğu da bir kararnameyle değiştirilir ya...
Parti teşkilatı aranıyor
Gelecek ve DEVA Partilerinin kurulması siyaset gündeminde çok konuşuluyor. Her iki partinin de büyük oylar almayacağı açık seçik ortada. Ancak 'Yüzde 50 + 1' sisteminin en küçük partileri bile kilit konuma getirdiğini unutmayalım. Eğer ki İstanbul seçimlerini AK Partili dostlarımız yüzde 0.2 oy farkıyla kaybetmeyip kazansaydı, bu seçimler yinelenmeyecekti. İşte binde 2 oyu bile çok önemli bu sistemde... DEVA ve Gelecek partileri ceketlerini assalar toplamda yüzde 2 oy alırlar ve bu oylar da CHP'den filan değil, AK Parti'den gider. Kimse saçma sapan hayallerle kendisini ve seçmenini avutmasın. Ancak AK Partililerin de telaşa kapılmasına gerek görmüyorum. Çünkü bugün seçin olsa her iki partinin de seçime girmesi öyle kolay değil. Söz konusu partilerin seçime girebilmeleri için teşkilatlarını yapılandırmaları lazım. Oysa ki ortada böyle bir şey yok. Bazıları yakın bir geçmişte kurulan İYİ Parti ile yeni kurulan partileri mukayese ediyor. Fakat arada büyük fark var. İYİ Parti'nin kuruluş sürecini hepimiz hatırlıyoruz. MHP'den kopanlar önce bir parti oluşumuna gitti, sonra kendisine genel başkan aradı. Hatırlarsınız, "Kim Genel Başkan olacak?" sorusu o vakitler çok sorulurdu. Ümit Özdağ mı, Meral Akşener mi yoksa Koray Aydın mı genel başkan olacak süreç içerisinde belirlenmişti. Ancak Gelecek ve DEVA Partilerinin durumu çok farklı. Buralarda teşkilat kendisine genel başkan aramıyor. Genel başkanlar kendilerine teşkilat arıyor. Dolayısıyla Saray'ın 'Baskın' genel seçim yapmasına gerek yok. Bu gidişle her iki parti de 2 – 3 seneden önce toparlanamaz.
Kabahat bizde kardeşim
İçişleri Bakanlığı'nın sokağa çıkma yasağını kaldırmasıyla birlikte, vatandaşlar caddelere ve AVM'lere akın etti. Şimdi uzun süredir özgürlüğümüzün kısıtlandığını biliyoruz. Ayrıca vatandaşların uzun süredir sokağa çıkamadıkları için biriken işlerinin olduğu da gerçek. Öte yandan cadde ve AVM'leri dolduran vatandaşlarımızın çoğunluğunun da zorunlu ihtiyaçlarını gidermek için burada bulunmadığı izlenimini edindik. Genel olarak vatandaş etrafta şöyle bir salınmaya, vitrin görmeye çıkmış sanki. Bütün bu tedbirsizliklerin cezası bize geri dönüyor. Süreç başladığından beri hükumet iyi kötü süreci yenitti. Bazı hatalar bulunabilir elbette. Ancak hatanın büyüğü tedbirsiz davranan biz vatandaşlardaydı. Şimdi bu illetin ikinci bir dönüşü olması muhtemel. Kendi elimizle bu geri dönüşü hızlandırıyoruz. Kahabat bizde kardeşim, kabahatin büyüğü bizde...