2007 yılında Jeremy Harper adındaki bir Amerikalı, 1'den 1 milyona kadar yüksek sesle sayarak, şu meşhur Guiness Rekorlar kitabına girmeyi başarır
2007 yılında Jeremy Harper adındaki bir Amerikalı, 1'den 1 milyona kadar yüksek sesle sayarak, şu meşhur Guiness Rekorlar kitabına girmeyi başarır. Harper her gün 16 saat boyunca sayı sayar. Ertesi gün kaldığı yerden devam eder ve tam 89 gün sonra amacına ulaşır. Artık Amerikalı kardeşimiz niçin böyle bir işe girişmiş bilemeyeceğim. 1 milyona kadar saymış da başı göğe mi ermiş? "Aklından zoru mu varmış da 1 milyona kadar sayıyormuş?" diye geçirebilirsiniz içinizden.
Tabii Jeremy Harper'ın yaptığı ve esasen hiç bir işe yaramayan bu çabayı da alkışlamak lazım. Mesela bendeniz Kerem Akyıl saymaya kalksam, muhtemelen Rahmetli Zeki Alasya gibi "Doğuz bin doğuz yüz doksan doğuz" der ve yine başa dönerdim... Sinan Özeçoğlu ve arkadaşları saymaya kalksanız en iyi ihtimalle 89 gün sürecek koronavirüs maskelerini 24 günde üretmeyi başardılar. Şimdi bunun adına "Destan" mı dersiniz size kalmış... Tabii olayın sağlık boyutu olduğu gibi bir de ekonomik boyutu bulunuyordu. Günde 15 bin maske kullanan fabrikalarımızın olduğunu biliyoruz. 3 liradan alınan bir maskenin böyle bir işletmeye 45 bin lira / gün gibi astronomik bir maliyeti oluyordu. Eskişehir Sanayi Odası'na bağlı ekipler bu maskeleri 1 liraya satarak, aynı işletmenin ayda 770 bin lira tasarruf etmesini sağladı. İşçisinden ustabaşına, yöneticisinden patronuna kadar tüm Eskişehirli sanayi çalışanlarını tebrik ederiz. Kendileriyle "1 Milyon kere" gurur duyuyoruz..
Yeni hatlar açılıyor
Büyükşehir Belediyesi Opera üzerinden Kumlubel'e ulaşan tramvay hattında deneme sürüşlerine başladı. Ayrıca Şehir Hastanesi güzergâhı da 75'inci Yıl Mahallesi'ne bağlandı. Her iki hattında geçikmeyle de olsa açılmasına sevindik. Söz konusu hatların kent içi ulaşımında gözle görülür bir rahatlamaya yol açacağını umuyoruz. Bir dönem, "Tramvay da neymiş, biz gelip üzerine asfalt dökeceğiz" diyenlerin şimdi ağız değiştirdiğini görmek güzel bir şey. Şimdi artık "Tramvay hatları genişletilsin" diye eleştiride bulunuyorlar. Yada ne bileyim mesela kendileri yabancı arabaya binenler, "Neden Türk Malı Tramvay alınmıyor?" deme cüretini gösteriyor. Malumunuz son zamanlarda milliyetçi taklidi yapmak pek bir moda oldu. Bu arada mesela Konya gibi 'Hak' belediyelerin tramvayı kimden aldıklarını da hasır altı ediyorlar. Her neyse... Eleştiri iyidir. İktidarları istim üzerinde tutar. AK Parti'yi de CHP'yi de eleştireceğiz. İtaat külkürü demokrat Türk Milletine yakışmaz.
Nihat Özdemir kimi düşünmüş?
TFF Başkanı Nihat Özdemir liglerin 12 Haziran tarihinde kaldığı yerden başlayacağını duyurdu. Elbette maçlarda seyirci olmayacak. Tuttuğumuz takımın başarılarını televizyolardan seyredeceğiz. Ancak bu önlemler futbolcuların sağlık riskini ortadan kaldırmıyor. Şimdi futbolcular saha içinde omuz omuza mücadele etmeyecekler mi? Savunma oyuncusu yere yatarak müdahale etmeyecek mi? Kaleci penaltı noktasına çıkıp, rakiplerinin üzerinden topu yumruklamayacak mı? Nihat Özdemir'den bunun cevabını da almak isterdik. Aslında yapılacak tek bir şey vardı; o da ligleri iptal etmek, şampiyonlukları da küme düşmeleri de iptal etmek ve seneye yeniden liglere başlamaktı. Ancak kendisi de bir Fenerbahçeli olan Nihat Özdemir – belli ki – futbolcu sağlığından ziyade, üç büyük İstanbul takımının maddi çıkarlarını düşünmüş. Bir sene top oynamasak ölür müydük? Ancak şu sıralar top oynayarak Azrail'le cebelleştiğimizin farkında mıyız?