Eskişehir’de konut fiyatları aldı başını gitti. Yıllar önce insanların ev sahibi olma hayalleri vardı. Ne yazık ki artık bu hayallerde sona erdi…
Satın alınamaması başka bir ayrıntı. Ancak kira fiyatları da anlaşılabilir değil!
Sıradan hiçbir özelliği olmayan evlere bile 10 bin lira kira isteniyor…
Hükümetin uyguladığı ekonomi politikalarında bunun etkisi elbette tartışılmaz. Ancak Eskişehir’in yapı stokunun da yetersiz olduğu ortada…
Şirketlerin yaptığı inşaat sayısı çok az! TOKİ’ye talep yoğun karşılayabilmesi zor. Çünkü öncelik deprem bölgesinde.
Öyleyse konut konusunda görev iki kuruma düşüyor. Birisi belediyeler, diğeri ise sivil toplum örgütleri…
Hangi sivil toplum örgütleri diye soruyorsunuz elbette…
Organize Sanayi Bölgesi, diyorum…
OSB’ye tahsis edilen arsalar var. Bu arsaların uygun yerlerine konut da yapılabilir.
İşçi evleri…
Yurt dışında bunun örnekleri var. İşçiler evlerinden yürüyerek fabrikalarına gidiyorlar. Elbette ilk etapta çok büyük ve kapsamlı olmayabilir. Ancak bir yerlerden başlamak gerekir.
Bu konuda ilk görev OSB Başkanı Nadir Küpeli’ye düşüyor.
Seçimlerden önce Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’e konut sıkıntısını sormuştum. O zaman “işçi evleri önerisini” söylemişti.
Hayata geçirilemeyecek bir proje değil…
Üstelik OSB’nin başkanı Nadir Küpeli’ye Büyükşehir’den de yeşil ışık var. ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş ile
ETO Başkanı Metin Güler’de projenin paydaşları neden olmasın.
TOKİ benzeri bir uygulama OSB’de rahatlıkla hayata geçirilebilir.
Kısacası Toplu konut için organize gerekiyor…
ÖLÜ NUMARASI YAPANLAR!
Amerikalı akademisyen ve psikolog Abraham Maslow’un anlattığı bir hikayedir:
Yatırıldığı akıl hastanesinde
ölü olduğuna inanan, bu nedenle de yemek yemeyen ve hiç bir yaşamsal faaliyete katılmayan bir akıl hastası, tüm uzman psikiyatristlerce girişilen her çabaya rağmen, ölü olmadığı konusunda bir türlü ikna edilememiş.
Hastanın bu kararından vazgeçmeyeceğini anlayan ve tedavisini üstlenen psikiyatristlerden biri, sonunda hastaya,
ölülerin kanayıp kanamayacağına dair bir soru yöneltir.
Hasta:
-Tabii ki kanamaz, çünkü ölülerin tüm hayat fonksiyonları durmuştur, der. Bunun üzerine psikiyatrist, küçük bir iğne alıp hastanın parmağına batırır. Bir müddet şaşkınlıkla parmağına
bakan ve kanadığını gören hastanın tepkisi ilginçtir:
-Lanet olsun! Ölüler de kanarmış!
Kimi zaman sorgulamadan inandığımız olaylar var.
Bize istediğimiz kadar delil getirsinler, asla ikna olmayız!
Sonuçta “ölü taklidi” yapan epey kalabalık bir kitleyiz…
Ya da zombiyiz!
HER ŞEY AKLIMIZA GELİYOR
Olay Beylikova ilçesinde yaşanıyor…
Vatandaşın birisi esrarın yapıldığı bitki olan keneviri mezarlığa ekiyor…
Muhtemelen kimsenin aklına gelmez diyor.
Tam 25 kök…
Ancak Jandarma ekipleri 25 kök keneviri anında buluyor…
Kenevir öyle bir bitki ki, nereye ekseniz bitiyor.
Mezarlığa,
saksıya, evin arka bahçesine aklınıza gelebilecek her yere ekiliyor.
Emniyet güçlerinin işi gerçekten kolay değil!
20 TEMMUZ 1974!
Rumların tüm radyoları 20 Temmuz 1974 tarihinden önce günlerdir Türkçe “Bekledim de gelmedin” şarkısını çalıyordu. Rumlar, akıllarınca Türkler ile alay ediyorlardı.
O sabah daha gün ağarırken Lefkoşa semalarında Türk paraşütçüleri gören Denktaş arkadaşlarına sarılıyor ve “Yağmur gibi indiler, en mutlu günüm” diyordu.
GÜNÜN SÖZÜ!
Eğer başka birisine kendi kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek bir cankurtaran olabilir; ama aradaki bağ sevgi bağı değildir. Çelişik gibi görünüyor ama, yalnız kalabilme yeteneği, sevebilme yeteneğinin tek koşuludur.
Sevme Sanatı, Erich Fromm
GÜNÜN KARİKATÜRÜ: