Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtları Türkiye’nin bir numaralı gündemi oldu. Benzin zamları, geçim sıkıntısı, öğretmenlerin sorunları, dershanelerin kapatılması gündemden hemen düşüverdi.
Sabah TV haberlerini izliyorum, Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal’in telefondaki konuştukları iddia edilenler. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Başbakana söyledikleri. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin meydanlardaki konuşmaları. Başbakanın ise onlara verdiği cevap.
Önce gezi olayları. Ardından da iki ay 17 Aralık yolsuzluk iddiaları gündemden düşmedi. Tam bunlar unutuldu, artık yerel seçim konuşulmaya başlandı dediğimiz anda bir başka bomba patladı.
Türkiye’nin başka konuşulacak önemli meseleleri kalmadı. İşçi-memurların geçim sıkıntısı, akaryakıt zamları, okul müdürlerinin sınav yerine, Milli Eğitim Müdürlerinin teklifleriyle Valilerce görevlendirmeleri ile ilgili TBMM’de görüşülmeye başlanan kanun tasarısı sanki unutuldu.
Son 4-5 günden beri de tapelerle yatıp, tapelerle kalkıyoruz. Siyasilerin günde 5 öğün tapeler, yolsuzluk iddialarını pişir pişirip önümüze koymaları ister istemez büyük küçük hepimizin sinirlerini gerdi. Hatta bu konuları konuşan iki arkadaş bile bir birlerine düşman oldular.Kimileri tapelerdeki konuşmaların doğru, kimileri ise montaj olduğunu savunuyor. Böyle olunca da, artık bir birlerimizin söylediklerine bile tahammül edemez hale geldik.
İşte örnekleri. Hem Türkiye genelinde hem de Eskişehir’de.
Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal’in arasında geçtiği iddia edilen telefon konuşmalarına tepki gösterenler, AK Parti’nin seçim bürolarına saldırıyor, camını çerçevesini kırıyor. Buna tepki gösteren seçim bürolarının yanlarındaki esnaflarda dövülüyor. Bunlar bir iddia. Bu iddiaların doğrulanması gerekir. Ülkede demokrasi varsa, birileri haklı olarak çıkıp tepkisini gösterecek. Bu demokrasidir. Demokratik toplumlarda, herkes demokratik haklarını sonuna kadar kullanacak. Ancak bir yerlere saldırmak, vurup kırmak, birilerine zarar vermek demokrasi değildir. Demokrasi demek, şiddet kullanalım anlamına gelmez. AK Parti adaylarının seçim bürolarına yapılan saldırılardan sonra AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan adayı Harun Karacan’ın yaptığı basın açıklamasında söylediği bir söz dikkatimi çekti.
‘Seçimler gelir geçer, önemli olan huzurumuz’.
Doğru. 30 Mart gelecek. Hepimiz sandığa gidecek, demokrasinin gereği sandık başında bu şehri en iyi yöneteceğine inandığımız bir belediye başkan adaylarına oyumuzu vereceğiz. Sandıktan kim çıkarsa, seçmenin verdiği karara saygı duymak zorundayız.
Arkasından Cumhurbaşkanlığı seçimi, 2015’in muhtemelen Haziran ayında da bu kez genel seçimler yapılacak. Eğer biz bugün başbakana, başbakanın oğluna kızıp seçim bürolarına zarar verirsek, tepkilerimizi öfkeye dönüştürüp taşkınlıklar yaparsak yarın ne Cumhurbaşkanlığı ne de genel seçimleri sağlıklı yapamaz hale gelebiliriz.
Eğer bir usulsüzlük, yolsuzluk, hırsızlık varsa bu iddiaların doğru olup olmadığını araştırmak polisin, savcının ve hakimin görevi. Kendimizi polisin, savcının, hakimin yerine koyup iddiaların doğru ve yanlışlığı ispat edilmeden cezasını kesmeye kalkarsak işte onun adı demokrasi olmaz. Harun Karacan’ın da söylediği gibi protesto demokratik bir hak. Ancak bu hakkı kullanırken birilerine zarar veriyorsak, bir yerleri kırıp döküyorsak bu hak olmaktan çıkıp şiddete dönüşür. O zaman da kimse sizin hak aradığınıza inanmaz.
Lütfen biraz daha sakin olalım. Demokratik hakkımızı kullanırken birilerinin araya girerek bunu şiddete çevirmesine fırsat vermeyelim. Toplanalım, konuşalım, bağıralım, tepkimizi yüksek sesle ifade edelim ama lütfen bunu şiddete dönüştürmeyelim. Dönüştürmek isteyenlere de fırsat vermeyelim. Demokrasi hepimize lazım.
DP ADAYLARINI NİYE DİKKATE ALMIYORSUN?
Demokrat Parti Odunpazarı İlçe Başkan Vekili Muharrem Karaçay telefon etti. Muharrem Karaçay, aynı zamanda Kırmızı Toprak Mahallesi Muhtar adayı. 50 yıldır oturduğu Kırmızı Toprak Mahallesine Muhtar olarak hizmet etmek istiyor.
Muharrem Karaçay’ı bende 40 yıldır tanırım. Çizgisini hiç değiştirmeden yoluna devam eden bir isim.
‘Sadiciğim Demokrat Partili arkadaşlar sana kırılıyor. Yazılarında hiç Demokrat Partiden bahsetmiyorsun. Artı yorumlarını okuyoruz ilçelerde AKP, CHP, MHP, BBP adaylarına şans tanıyorsun da, Demokrat Partinin adaylarına hiç şans tanımıyorsun. Bir kere Alpu’da Mustafa Gökçe’ye karşı gösterilen büyük teveccüh var. Sivrihisar’da Fahri Ceylan, Mihalıççık’ta Yusuf Kavaklı, Mahmudiye Yahya Soysal iddialı adaylarımız. 4 ilçede seçimi kazanırsak hiç sürpriz olmaz’ dedi.
Ben Türkiye genelinde esen rüzgara ve ilçelerdeki eşe dosta sorarak yorum yapıyorum.
Hiçbir adayla göbek bağım yok. Demokrat Parti adayları da kazanırsa da kendilerini tebrik ederim. Demokrat Partili tüm adaylara da 30 Mart’ta başarılar diliyorum.