Bilindiği gibi Anadolu Üniversitesi kantinlerinden birinde AK Parti'nin Gençlik Kolları toplantısı yapılmış, söz konusu toplantı kamuoyunda ağır bir şekilde eleştirilmişti
Bilindiği gibi Anadolu Üniversitesi kantinlerinden birinde AK Parti'nin Gençlik Kolları toplantısı yapılmış, söz konusu toplantı kamuoyunda ağır bir şekilde eleştirilmişti. Şimdi öğrendik ki İletişim Bilimleri öğrencileri bu tepkilere bir yenisini eklemiş. Fakülte kantininde 'sözde' bir toplantı yapan öğrenciler kek, kısır ve çay yaparak kantin işletmesini protesto etmiş. Benim bu toplantıdan haberim yoktu. Ama olsaydı hükumetimizin 'Asrın Projesi' olan, ancak bir türlü tadamadığımız 'Bedava kek' yeme fırsatını kaçırmazdım. Her neyse... Gösterilen tepkiler üzerine ve nihayet İletişim Bilimleri Dekanı Profesör Erhan Eroğlu bir açıklamada bulunmuş. Eroğlu "Perşembe akşamı yapılan o toplantıdan ne fakülte dekanlığının ne de rektörlüğün bilgisi yok. Bu yüzden konu ile ilgili gerekli işlemler başlatıldı" ifadelerinde bulunmuş. "Deveye boynun eğri" demişler, "Nerem doğru ki?" diye cevap vermiş. Profesör Eroğlu'nun iki cümlecik açıklamasını nereden eleştirmeye başlayacağıma şaşırdım doğrusu. Önce Türkçe'den başlayalım isterseniz... "... ne fakülte dekanlığının ne de rektörlüğün bilgisi YOK" denmez. "Ne fakülte dekanlığının ne de rektörlüğün bilgisi VAR" denir. Zira cümle içerisindeki iki 'Ne', zaten olumsuzluk ifade eder. Ben öğrenci olsam ve Profesör Eroğlu'na böyle bir yazılı ödev versem – Muhtemelen – sınav kağıdımın üzerine koca bir çarpı atar ve bana "Önce Türkçe öğren, sonra iletişimci olursun" diye sıfır puan verirdi. Bir anlık boşluğuna gelmiş diyelim artık... İkincisi "Haberim yoktu" demek bir üniversitenin dekanına yakışmaz. Dekan Bey, bu işlerden haberi olsun diye dekan olmuştur. Haberi yoksa vazifesini yerine getiremediğinin itirafıdır. Eğer Dekan Bey'in bu işlerden haberi olmuyorsa, yarın öbür gün yasa dışı bir terör örgütü de orada toplantı yapabilir demektir.
Yeni ittifaklar gelebilir
CHP Milletvekili Utku Çakırözer Saadet Partisi'nin İl Başkanlığını ziyaret ederek, Millet İttifakı'nın devam etmesinin Türkiye'nin yararına olduğunu ifade etmiş. Saadet Partisi İl Başkanı Fesih Bingöl ve yönetim kurulu üyeleri tarafından karşılanan Çakırözer, her iki partinin de ülkenin iyi yönetilmediği hakkında ortak düşüncelerinin olduğunu ifade etmiş ki, Fesih Bingöl de Milletvekili Çakırözer'e katıldığını ifade etmiş. 'Asrın sistemi' denilen başkanlık sisteminin Türkiye'de koalisyonları kaldırılacağı ifade edilmesine karşın, süreç içerisinde bunun tam tersinin olduğunu görüyoruz. Bugün partiler yerel seçimlere bile koalisyonla katılmak zorunda. Dolayısıyla bu sistem devam ettiği müddetçe, ittifaklar da devam edecektir. Ancak bu durum Millet İttifakının çatlamadan yoluna devam edeceğini göstermiyor. Başlangıçta MHP'nin AK Parti'ye destek vermesi oylarının artmasına neden oluyordu. Ancak yapılan son araştırmalar MHP'nin bu ittifaktan büyük bir fayda sağlayamadığını gösteriyor. Ayrıca Ali Babcan ve Ahmet Davutoğlu'nun kuracağı yeni partilerin de CHP ile bir ittifaka girmeye sıcak bakacağını zannetmiyoruz. Tabii CHP'liler de bu ittifaka – Muhtemelen – sıcak bakmayacaktır.
Yani iki tarafında birbirini istemediği bir evlilik gerçekleşmez. Bu arada İYİ Parti'den de CHP'ye yönelik eleştirilerin dozu artmaya başladı. Ufukta İYİ Parti – Saadet Partisi'nin kuracağı yeni bir ittifak olabilir. Ki buna Babacan – Davutoğlu partileri de iştirak edebilir. Hatta bu muhtemel ittifaka 'Milli Cephe İttifakı' diye bir isim bile bulunmuş. Dolayısıyla Çakırözer'in ziyaretinde sarf ettiği sözleri, "Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?" diye yorumlamamak lazım. Zira Millet İttifakının da Cumhur ittifakının da devam edeceğinin garantisi yok. Bizden hatırlatması...
Biz insanlar fazlalık yapıyoruz
Orman Yüksek Mühendisi Emir Özbay, başarılarına bir yenisini ekleyerek Eskişehir'de bir karaca türünün yaşadığını ispat etti. Bilindiği gibi Özbay daha önce Eskişehir'de su samurlarının, vaşakların ve sazlık kedilerinin de yaşadığını isbat etmişti. Bilimsel adı capreolus capreolus olan bu karaca türünün Hazer Denizi çevresinde Türkiye'nin kıyı bölgelerinde yaşadığı düşünülüyormuş. Böylece söz konuzu karacanın Orta Anadolu'da da yaşadığı tesbit edilmiş oldu. Emir Özbay karacaların nüfusunun hızla arttığına dikkat çekerek, kurt ve ayı gibi yırtıcı hayvanların besin kaynağı olduğuna dikkat çekmiş. Bunun yırtıcı hayvanların koyun sürüleri üzerindeki baskıyı hafiflettiğini de sözlerine eklemiş. Biz insanlar tuhaf yaratıklarız.
Önce kurtları öldürüyoruz ki, koyun ve keçi sürülerimizi koruyalım. Sonra yırtıcıları yok ettiğimiz için artan domuz sürüleri tarla ve bahçelerimize dadanınca feryat ediyoruz. Aslında tabiatta fazlalık yapanın kendimiz olduğunu, doğal dengeyi bozunca bundan en büyük zararı yine bizim çektiğimizi unutuyoruz.