Bayramın dördüncü günü yapılan AK Parti’nin ‘bayramlaşma’ törenine gitmiştik. Törende yaşananları da yazmıştım.
Bayramlaşma töreni öncesinde çok sayıda AK Partili dostlarla görüşme imkanım oldu. Törene yarım saat önce gidince tanıdık, tanımadık partililerle sohbet ettim. Bayramlaşma töreni sonrasında yazdığım yazıda da vardı.
AK Partililer, bakan dahil eskilerden bir tek milletvekilinin bile 2015 yılında yapılacak olan milletvekili aday listesinde olmasını istemiyorlar.
Dün TIP Fakültesi Hastanesinin Genel Cerrahi Servisinde karşılaştığım, bayramlaşma töreninde de sohbet ettiğim AK Partili dost ile ayaküstü dedikodu! Yaptık.
‘İl Başkanı Dündar Ünlü 5 dedi. Salih Koca 4 dedi. Salondan da altı-altı sesleri geldi. Bunun bir anlamı var mı? Dündar Ünlü ve Salih Koca’ya bir gönderme mi idi? Ki böyle olduğunu söylediler arkadaşlarınız’ diye sordum.
‘EVET GÖNDERMEYDİ’
‘Sadi Bey. Hatırlayın 2011 seçimlerinde de 6-0 lafları edildi. 30 Mart belediye seçimlerinde de 15-0 denildi. Bunlar yanlış sözler. Sorduğumuzda, “tabanı motive etmek için söylendi” diyorlar. Böylesine olmayacak vaatlerle taban motive edilmez. Gerçekten uzak vaatler bunlar. Bu atmasyonlar sonra ne dediler? “Küçük doğra da civcivler de yesin”, “Atma din kardeşiz”, “aç tavuk kendisini darı ambarında görürmüş”. Biz bu söylenenlerden tabandaki partililer olarak çok rahatsız olduk. İnsanlar bizimle alay ettiler. Bugünde Salih Koca ve Dündar Ünlü’de gerçekleşmesi mümkün olmayacak sözler vaat ediyorlar. “Hedefimiz üç” deseler daha inandırıcı olacak. Milletvekili ile il başkanı 4 ve 5 vekil sözü edince bizlerde 6-0 diyerek kendilerine mesaj vermek istedik. Evet göndermeydi 6-0 sözleri’ dedi.
TEMAYÜL VE ANKET DEĞİL ÖN SEÇİM
AK Partililer üç dönemden beri milletvekili, belediye başkan adaylarının ön seçimle belirlenmesini istediklerini haykırdılar. Tıpkı Cumhuriyet Halk Partililer gibi. Gerek AK Partinin gerekse Cumhuriyet Halk Partisinin tabanlarının bu isteklerini sağır sultan bile duydu. Ancak bir genel merkezlerine duyuramadılar!
Kurban Bayramında bir akraba ziyaretinde eski CHP’li bir dost ile pişti olduk. Bizim üzerimize geldiler. Aslında iyi de oldu. Biraz içimizdeki kurtlarımızı dökme imkanı bulduk.
Hastanede karşılaştığım AK Parti’nin kurulduğu yıldan beri içerisinde yer alan AK Partiliye; ‘milletvekili adaylarınızı yine genel merkez tarafından mı belirlenecek. Yani ben yazdım. Siz bunları seçmek zorundasınız mı diyecek? Yoksa teşkilat yoklaması yapılarak mı belirlenecek?’ diye sordum.
‘Biz teşkilat yoklaması istiyoruz. Hem de bütün üyelerin katılıp oy kullanacağı teşkilat yoklaması. Sandık konulsun. İsteyen herkes aday adayı olsun. Tabandaki insanlar kimi milletvekili olarak görmek istiyor ise tercihini yapsın. Daha demokratik olmaz mı?’ dedi.
AK Partilinin ağzından çıkan bu sözler inanın beni şaşırttı. Neden şaşırttı? Tıpkı bayramda ortak dostumuzun evinde pişti olduğumuz CHP’linin söylediklerinin hemen hemen aynısını söyledi.
Şaşırdım. Kendisine,’…...... isimle ortak bir bağınız var mı? Yani arkadaşlık, akrabalık gibi?’ diye de sordum.
‘ARTIK KOYUN DEĞİLİZ’
‘Hayır, o beyefendiyi tanımıyorum. Adını ilk kez sizden duydum. Ama artık bizlerin koyun olmadığını genel merkezlere hissettirmenin zamanı geldi. Genel Başkanlar artık şunu görmeli. Bizler eşek’in arkasından gidecek koyun değiliz. Eğer hala görüyorlar ise yanıldıklarını göstermemiz için 2015 seçimleri bir fırsat. Bu fırsatı iyi kullandığımız taktirde genel başkanlar artık bizden habersiz tepeden isim gönderip bunu seçin diyemezler artık ’ dedi.
Partilerin tabanındaki insanlar yıllardır genel merkezlerin, genel başkanların ‘ben bu kişileri milletvekili olarak görmek istiyorum. Sizlerde bu kişilere oy vermeye mecbursunuz’ gibi dayatmalardan usanmış.
2015 yılında yapılacak olan milletvekili seçimlerinde aday olacak isimleri kendileri belirlemek istiyorlar. Bu kez çok ciddiler! Genel Merkezden gelecek isimlere oy vermeyecekler!
Hem AK Partili hem de CHP’li dostlara şunu söyledim:
‘Her seçim öncesi aynı sözler. Seçim geldi mi koşa koşa gidip tepeden gelenlerin peşine takılıyorsunuz. Yine aynı olacağından adım gibi eminim’.
Verdikleri ortak cevap:
‘Zamanı geldiğinde görüşeceğiz’.
*-*********
BEN ONUN KİM OLDUĞUNU BİLİYORUM
Yaşlı bir bey, sabah erkenden evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.
Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.
Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.
Yaşlı bey huzursuzlanmış; "acelesi olduğunu, röntgen istemediğini" söylemiş.
Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.
"Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.
"Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" deyince yaşlı adam üzgün bir ifade ile:
"Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş.
Hemşireler hayretle:
"Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar.
Adam buruk bir sesle:
"Ama ben onun kim olduğunu biliyorum" demiş.