Prof. Dr. Turan Akman Erkılıç

Öğretmenler gününde dersimiz öğretmen yetiştirme…

Tüm öğretmenlerimize saygıyla, özlemle ve şükranla…

24 Kasım 2020 09:14
A
a
Sütiş Eskişehir
Öğretmen veya öğretmenlik mesleği kendimi bildim bileli bana hep çok hoş duygular uyandırmıştır. Bir kere öğretendirler. Hoş bakışları vardır sevecendirler. Bazen kızsalar da onlar hep ama hep bizi düşünenlerdir. Bazı bazı hataları olsa da genelde doğrudurlar. Özel birçok işleri planları olsa da okula doğru yollanınca kafada bugün bu dersi nasıl işleyeceğim nasıl öğreteceğim onların düşündüklerinin yine ilk sırasındadır.
 
Aslında öğretmen ve öğretmen yetiştirme her ülke için kritik bir konudur. Öğretmen yetiştirme ülkelerin en çok tartışılan ve en dikkat çeken konularından biridir. Neden çok açık.
Öğretmen ve eğitim toplumun geleceğinin ekilmesi ve biçilmesi meselesidir.
Öğretmen yetiştirme bir bakıma yarınları ekmek, sulamak, gerektiğinde budamak velhasıl ürün almak meselesidir.
Öğretmen yetiştirme bir ülkenin abartısız var olma mücadelesinin kritik bir parçasıdır.
 
Bakın bu kadar önemli görülen meslek üzerine Türkiye’de dikkat çekmiş iki uygulama üzerinde durmak istiyorum. Bu iki örnek kurum Köy Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulları.
Peki neden bu iki okul türünün üzerinde durmak ihtiyacı duymaktayım?
Farklılar, özgünler ve pratikte sorun çözücü ve başarılı örnekleriyle dolular.
Köy Enstitüleri öncelikle adeta ülkenin tam kana ihtiyaç duyduğunda, çıkagelmiş gibi. Ülken kurulalı şöyle böyle on beş yirmi yıl kadar ya olmuş ya olmamış. O kadar dökülen alın teri, geleceğe adanan özveri ve mücadelenin ardından ülkenin sürekli sağlam temellere oturtulması bir zorunluluk olmuştur. Ülkenin temelleri güçlendirilmeli, kolonlar sağlamlaştırılmalıdır. Su uyur ama düşman uyumazdı.
Reçete yazılmıştı.
Acil olarak iş içinde üretim odaklı akılcılık ve yararcılık ilkelerine göre çalışan kurumlar kurgulanmalıydı.
Yabancılaşma eğitim ordusunun zaferini olumsuz etkiliyordu. Öğretmen adayları gidecekleri yörenin çocukları olmalıydılar. Oraya yabancı olmamalıydılar…
Köyün çocuğunun köye gitmesi o günün koşullarında pratik olarak bulunmuş son derece akılcı bir taktikti.
Gelirken sahip olmadığı modern tarım, hayvancılık ve sağlık pratiklerini okulda kazanması amaçların bir kısmıydı.
Okuma, yazma, temel bilimler, güzel sanatların öğretilmesi konusunda geliştirilmeleri bir başka grup amaçları oluşturuyordu.
Bu amaçla başlamışlardı yurdu baştan başa örmeye! Marşları bile onur yüklüydü. Boz urbaları, tahta çantaları ve ışıl ışıl gözleriyle canlardı onlar. Geleceğe ışık tutarlardı. Yeniden kurtuluş zaferine gider gibi hey onbeşli onbeşli gibi yürekleri yurt ve insanlık sevgisi doluydular…
Enstitüler başlı başına bir çalışma konusudur kuşkusuz. Burada şu ilkeleri tekrar tekrar vurgulamak gerekir.
* Ülke koşullarına uygunluk, iş içinde üretim odaklı eğitim, kamusal yararlılık.
* Öğrenciyi işe koşma, yönetime katma ve demokratik yönetim idealleri.
* Ulusal yararcılık ve yurtseverlik ideallerinin işlenmesi.
* Modern dünya ile ulusal geleneklerden sentez oluşturma.
* Laiklik ile bilimselliğin öğretim programlarında temel alınması ve karma eğitim.
 
Isparta Gönen’de Fakir Baykurt, Kars Cılavuz’da Dursun Akçam, Kepirte’de Mehmet Başaran, Eskişehir Çifteler’de İlyas Küçükcan, İbrahim İpek, Ankara Hasanoğlan’da Talip Apaydın ve daha niceleri… Her biri ülkenin güzel geleceğine adanmış candılar onlar…
Hataları, eksiklikleri, yanlışları oldu mu? Biz oldu diyelim siz olmadı deyin. Fark etmez! Ancak Köy Enstitülü öğretmenlerimiz bitmek tükenmek bilmeyen çalışma azmi, bilgi ile pratiği kavrayan davranışları ile örnektirler. Bu nedenle hala aranırlar, özlemle anılırlar…
*                *                *
Yüksek öğretmen okulları, Türk eğitim tarihinde çok az çalışma konusu edilmiş kurumlarımızdır. Yüksek öğretmen okullarının tarihini ikiye ayırabiliriz. Birincisi Osmanlı’dan devredilen öğretmen yetiştirmenin genç cumhuriyete miras klasik öğretmen okulu. İkincisi ise 1959 -1960 ders yılı ile açılan birçok yönüyle farklı olan model
 
Birinci gruptaki öğretmen okulu, kökü 16 Mart 1848’e kadar uzanan klasik öğretmen yetiştirmenin bir örneğidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bu çalışmalarla, “Yüksek Muallim Mektebi” adını alan okul, “Ecole Normale Superieure” adlı Fransız Yüksek Öğretmen Okulu’nu kendine model olarak almıştır. Zamanla okul Arapça kökenli sözcükler değiştirilerek artık okul; Yüksek Öğretmen Okulu olarak adlandırılmıştır (Becerikli ve Demirel, 2018). Bu okul ve gelişimi Osmanlı ve Cumhuriyetin klasik batılılaşma sürecinin bir yansıması olarak değerlendirilir.
 
İkinci dönem yüksek öğretmen okulları ise öğrenci seçme ve eğitim süreçleri bakımından farklı bir uygulamadır. İlk yılı bir tarafa konulursa, genel öğrenci kabulü şu biçimde oluşturulmuş bu okullarda. İlköğretmen okullarının son sınıfına geçen başarılı öğrenciler arasından seçim yapılır. Bu seçimde, model gereği, ilköğretmen okullarının öğretmen kurulları, Haziran ayının ilk yarısında son sınıfa geçen; zekâ, yetenek, bilgi, çalışkanlık ve kişilik bakımından üstün nitelikli, güvenilir, disiplin cezası almamış öğrenciler arasından Bakanlıkça belirlenen kontenjana göre uygun sayıda öğrenciyi belirler ve bunların listesi Bakanlığın ilgili birimine gönderilir. Yüksek Öğretmen Okulu da gönderilen listelerdeki adaylardan bir eleme daha yapar, her ilköğretmen okulunun ilk üçe girme başarısı gösterenini, hazırlık sınıfına kabul eder (Eşme, 2001).
 
Modelin başarısında da etkili olduğu düşünülen kimi nitelikler şu biçimde özetlenebilir.
* Öğrenci seçimi, akılcı ve sosyal hareketliliğe açık toplumcu yaklaşımı çağrıştırmaktadır.
* Öğretmen yetiştirmenin üç temel boyutundan alan bilgisi dersleri fakültelerde; öğretmenlik meslek dersleri ile kültür dersleri yüksek öğretmen okullarında alınmaktaydı. Okulların başarılı olduklarına ilişkin görüşler genel kabul görmektedir.
* Köy Enstitüleri ile eğitim alanında bir kapı aralanan köy çocuklarına, eğitimde zirveye ulaşmak için yeni bir kapı açılmış, yeni bir şans daha doğmuştur (Eşme, 2003).
*  Üniversitenin akademik bakışı ile öğretmen okullarının pratik öğretmen yetiştirme olanaklarının bir sentezi oluşturulmuştur.
* Bakan Tevfik İleri’nin deyişiyle okullar “vatandaş bizden aynı zamanda essah öğretmen istiyor” diyerek ifade ettiği essah öğretmen yetiştirilmeye başlanıldı. Bu ifadenin özünde köy enstitülerine yönelik bir eleştiri de olduğunu ifade edelim.
Ders çıkaralım derim. İki uygulamanın icra edildiği yıllardan bu yana köprülerin altından çok sular aktı gitti kuşkusuz. Demografi, insan karakterleri, öğrenci ve toplum beklentileri çok farklı. Ancak alınacak ders çok.
Kanımca şu model önerisi tartışılabilir. Az sayıda eğitim liseleri; bu liselerden fen ve edebiyat fakültelerine geçiş eğitim fakültelerinde öğretmenlik meslek derslerinin verildiği uygulama ağırlıklı öğretmen yetiştirme modeli…
Eğitim liseleri mezunlarına eğitim fakültelerinde özel kontenjan ve bu fakültelerin üçüncü ve dördüncü sınıflarında ‘intern öğretmen’ (ön öğretmen) uygulamaları tartışmaya açılmalı. Bu durum, öğretmen yetiştirme arama konferansları ile bir sonuca bağlanabilir.
Son sözler! Ömür biter şu benim nitelikli öğretmen yetiştirme mücadelem bitmez!
Başta başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yitirdiğimiz öğretmenleri rahmetle hayattakileri saygıyla anıyoruz…
Sağlıkla mutlulukla daha nice güzelliklere benim sevgili öğretmenlerim…
 
KAYNAKÇA
Becerikli, S. ve Demirel, M. (2019). İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunun Kısa Tarihçesi. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 8(1), 603-631.
Eşme, İ. (2001). Yüksek öğretmen okulları. İstanbul: Bilgi Başarı Yayınevi.
Eşme, İ. (2003). Öğretmen Yetiştirmede 130 Yıllık Bir Sürecin Öyküsü: Yüksek Öğretmen Okulları. https://dhgm. meb. gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/160/esme.htm. Erişim Tarihi. 20.11. 2020.
 
DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin."  --- Köy öğretmeni Şefik Sınıg'in son sözleri.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin? ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum.
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları?
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben bir köy öğretmeniyim, bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyorum gönlümde,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden
Ne güller fışkırır çilelerinde,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek seni, beni kimse bilmeyecek
Seni, beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta.
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım.
Yurdumun çiçeklenmesi için, daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini,
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın,
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
Ceyhun Atuf KANSU
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon
Mustafa 25 Kasım 2020 13:21

👏👏

0 0 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi