Görüşle
Öğretmenin mektubu
Bilecik'teki Edebali İlkokulu'nun son sınıfında, verdiği ödevi yapmadığımız için öğretmenimiz "İsmail Türköz" hepimizi sıraya dizmişti... Elinde cetveliyle bağırdı:
"Açın ellerinizi..."
Hani, acısa da "Gül bitti" derler ya, aynen öyleydi...
Eskişehir Ticaret Lisesi'ndeki tarih öğretmenimiz "Yüksel Can" da bir gün sınıfı test ediyordu:
"Çaldıran olayını kim anlatacak?"
Kimseden ses yok!
Bildiğimiz halde biz de "gık" diyememiştik!
Yanımıza kadar geldi öğretmen: "Sen de mi Brütüs?"
……….
Askerliğimizi Kırklareli'nin "Vize" ilçesinde yapmıştık.
Vize'deki bir ilköğretim okulunun 2'nci sınıfına giden ve okuma güçlüğü çeken iki öğrenci¬sinin boynuna "Ş" harfli kelimeleri yazıp asmış öğretmen...
Her gün bir yenisine rastlıyoruz ya, Antalya'daki daha büyük!
Muratpaşa İlçesi’ndeki "Ahmet Ferda Kahraman İlköğretim Okulu"nun 5-C sınıfında derse giren görsel sanatlar öğretmeni "H.H"nin yaptığına bakın!
Sınıf başkanı tarafından konuştukları için isimleri tahtaya yazılan 9 öğrencisine ceza vermiş.. "Defterlerinize 100 kere yazın" diye bağırmış:
“Ben geri zekalıyım..."
………
Eğer yasalaşırsa, yıllar sonra "4 artıların yetiştireceği nesilleri düşünün artık!
Bu arada, Milli Eğitim Komisyon Başkanı ve Eskişehir Milletvekili "Nabi Avcı"ya öğretmeninden gelen mektubu okuyunca da donup kaldık!
Avcı'yı, Eskişehir Maarif Koleji'nde 3 yıl okutan öğretmeni "Mehmet Halil Arık" neler yazmış, özet:
“Bir aferin uğruna ve kaos ortamında 25 maddeyi 21 dakikada geçirip imzalamış. Ona 3 yıl emek vermiştim. Üzüldüm ve utandım…”
………
Boynumuza "Ş" harfli kelimeleri asmadılar...
Defterlerimize asla "geri zekalı" diye yazdır¬madılar…
İsmail öğretmen okşamıştı, Yüksel Can "Brütüs" demişti ama, böyle bir mektup almadık...
“Şükürler olsun..."'
Hızlı trendeki filmlere tepki!
Bir okurumuz dile getirdi:
"İşim dolayısıyla sık sık Ankara'ya gidiyorum, öyle filmler gösteriliyor ki, bazen patlayasım geli¬yor. Nedir bu Arap filmleri? Nerede bizim o eski Yeşilçam filmleri? Onları koysalar razıyım.."
Aynı olayı geçenlerde "Emin Çölaşan" da şöyle dile getirmişti:
-Ankara- Eskişehir arasındaki hızlı tren çok önemli. Size trendeki bir rezaleti aktarayım, üç gün arayla hem giderken, hem de gelirken trende aynı film gösteri İtiyordu. "Cennetin Çocukları" isimli bu saçma sapan film küçük kız çocuklarıyla başlıyor. Çocukların tümü örtülü. Öğretmenleri ise kara çarşaflı. Bir İran filmiymiş. Bula bula bunu bulmuşlar, yolculara gösteriyorlar. Devletin treninde propaganda yapılıyor. Giderken şikayet dilekçesi yazdım. Dönüşte yine aynı film vardı...
………
Bu yakınmalar son günlerde daha da çoğaldı...
Okurumuzun söylediği gibi nerede o eski Yeşilçam filmleri?
"Ayhan Işık"ın "Belgin Doruk"la oynadığı "Küçük hanımefendi" dizileri olamaz mı?
"Türkan Şoray"ın o duygulu filmleri bugünkü nesillere de gösterilemez mi?
Ya "Kemal Sunal" filmleri!..
Televizyonlarda sık sık görüyoruz, neden insan¬lar yolculukta gülmesinler ki?
Bilemiyoruz, bu sorulara bir yanıt gelecek mi?
Her şeye karşın, yetkililerden açıklama bekliyoruz...
Günün Olayı
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni en çok; ihlal eden ülkeymiş.
Avrupa'da da iyi sabır var, bu kadar ihlale rağmen sözleşmeyi tek taraflı feshetmiyor!
Günün Biberi
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, "Kentsel dönüşüm kapsamında vatandaş riskli binasını kendisi yıkmazsa biz yıkacağız" demiş. İyi bari, aranızda halledin de "depreme" bırakmayın!
Gönün Balı
Kadına şiddeti engellemek için hazırlanan taslakta etkili düzenlemeler ayıklanmış..
"Dayak taslaktan çıkmadır!"
Cuk
Sınırlı miktarda tarihi fırsat satılıktır...
İleri demokrat
Gerilim
Doğu Perinçek’ten sonra Ergenekon sanığı Durmuş Ali Özoğlu da savunmasından dolayı hapis cezasına çarptırılmış...
Anlaşıldı ki Silivri'de boş yok:
"Ergenekon'dan beraat etsen savunma¬dan yatıyorsun!
Fahrettin Fidan
Kıssa—dan
Beşir Atalay, "Van'da yanan çadırlar devlete ait değil, vatandaşın kurdukları münferit çadırlar" demiş.
Evet, belki devletin çadırı yanmadı ama münferit kurulan çadırlara seyirci kalmasıyla "vatandaş" yandı!
Gani Yıldız
Kapıyı açan hizmetçi kıza!
Kocasıyla şiddetli bir tartışmaya giren kadın, anlık kararla eşyalarını topladı ve evden çıkıp bir taksiye atladı…
Ancak yolda yaptığından pişman oldu ve şoföre geri dönmesini söyledi. Eve döndüğünde kapıyı açan hizmetçi kıza "İşte geri döndüm, çabuk kutlamak için bir şişe şampanya getir" dedi.
"Am”, dedi kız tedirgin bir ifadeyle:
"Bu biraz fazla gelmez mi? Kocanız gidişinizi kutlamak için iki şişe içmişti!.."
Bana haber ver!
İki futbolcu büyük bir otelin barında içiyor¬lardı. Bir ara biri "holde oturan şu mavi elbiseli sarışını görüyor musun" dedi:
"Ne dersin onu tavlayabilir miyim?"
Diğeri "Orasını bilmem ama bir ihtimal görürsen haberim olsun" dedi:
"Kendisi karımdır..."
Bernard Shaw’dan özgürlük
İkinci Dünya Savaşı başlamış ama İngiltere savaşa girmemiş. Bir gazeteci Bernard Shaw'a sorar : -----
-İngiltere bu savaşa girsin mi?
Shaw'dan yanıt:
"Birinci Dünya Savaşı'nda üç imparatorluk yıkıldı. Çarlık yıkıldı. Osmanlı yıkıldı. Avusturya ve Macaristan İmparatorluğu da yıkıldı. Eğer bu sa¬vaşta da Büyük Britanya İmparatorluğu yıkılacaksa girelim o savaşa..."
Gazeteci şaşırır:
"Ama siz sürekli basın özgürlüğünün yetersizliğinden yakınmaktasınız. Oysa imparatorluğumuz batsın bile diyebiliyorsunuz. Nasıl olur da hala basın özgürlüğü yok diyebilirsiniz?"
Shaw gülümser:
"Siz benim neleri söylediğimi biliyorsunuz ama neleri söyleyemediğimi bilmiyorsunuz..."
Günün şiiri
Tiyatroda
Bir adam tiyatroya gider usanmadan
O koltuğa oturur bir dalgınlık gibi
Uzaktan ağzının ucuyla getirdiği
Bir sessizliktir kıpırdayarak çoğalan
Adam gölgeleri seviyor tiyatroda
Kendi dalgınlığında uzak mavi beyaz
Sevinirsek biraz viski biraz da soda
Gölgeler ki hepsi ölüme benzer biraz
Perdeler yalnızlığa iner yıllar yılı
Tanrının günü tiyatrodan eve dönüş
Bir yalnızlık gülü sokaklarla büyümüş
Bir dalgınlık onun kılıcına dayalı
Mesut Tarcan (Varlık-1066)