Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘kızlar ve erkeklerin aynı evde kaldıklarını. Bunun Türk örf, adet ve geleneklerine ters’ olduğunu söyledi.
Bunu başbakan söyledi ya.
Tamam artık tüm muhalifler başbakanı ‘şimdi de namus bekçiliğine soyundu’ diye topa tutmaya başladılar.
Bir arkadaşımda yazmış.
‘Başbakan gündeme getirmeden önce akıllarında şimdi kalkıp inadına aynı evde kalmaya başlayacaklar’.
BEN YAŞADIM
23 yıldan beri aynı evde oturuyorum. Beş katlı 10 daire. Bundan 15 yıl öncesine kadar bizim apartmanlardaki daireler öğrenci evleri idi.
Karşı dairemde, üstümdeki ve altımdaki dairelerde öğrenciler ikamet ediyordu.
Karşımdaki dairede oturan üç erkek öğrenci kalıyordu. Sesleri solukları çıkmıyordu. Kimi zaman kapı zillerini çalarak, yaşayıp yaşamadıklarını kontrol ediyordum. Bazen de eşim çocuklara yemek yapar, börek pişirirdi. Üç yıl kaldılar. Çit bile çıkmadı. Bazen kapı önündeki ayakkabılara bakar,’misafir gelmiş’ derdim. Ama dairede barınan sayısı artmasına rağmen yine bir olumsuzluk yaşamadık.
Alttaki daire ile üstümdeki dairede oturan öğrencilerden ise apartman sakinleri olarak yaka silktik. Başa çıkamayınca polise ihbar etmek zorunda kalmıştık.
Üzerindeki dairede üç kız öğrenci ikamet ediyordu. Gecenin geç saatlerine kadar CD çaların sesini açarak müzik dinlerdi. Zaman zamanda çalan şarkı-türkülere eşlik ederlerdi. Adeta üzerimizdeki dairede birileri konser veriyordu!
ALKOL KULLANIYORLARDI
Kimsenin özel hayatına karışmak gibi bir terbiyesizlik yapmam. Kim ne kullanır, ne içer ne içmez beni ilgilendirmez. Alkol kullananlara da karşı değilim. Bu tercihlerine saygı duyarım. Ayda veya iki ayda bir bir ortam olursa bende alıyorum. Ancak üzerimdeki kız öğrencilerin de alkol kullandıklarını öğrendim. Nereden öğrendin? Diye soranlara anlatayım.
Poşetlerin içerisine doldurdukları alkol şişelerini apartmanın giriş kapısına koyuyorlarmış. Sanıyorum sabah okula giderken de çöpe atıyorlardı. Onu da öğrencilerin oturduğu apartman dairesinin karşı komşusu görmüş. Beni çağırdı ve poşetin içindekileri gösterdi. Ben de apartman yöneticisiyim.
Bir gün kızların ikamet ettikleri dairenin zilini çaldım. Kapıya iki kız öğrenci birden çıktı.
Onlara alt dairede ben oturduğumu ve yaptıkları gürültüden rahatsız olduğumu söyledim. Saat: 23.00’den sonra daha kısık bir sesle müzik dinlemelerini, çalan müziklere eşlik ederken de daha kısık bir ses çıkarmalarını rica ettim. Birde alkol şişelerini oturduklarını dairenin içerisinde tutmaları konusunda uyardım.
‘Tamam, ağabey uyarılarınızı dikkate alacağız’ dediler.
Gerçekten çok dikkate aldılar! Keşke ikaz etmeseydim. O günden sonra sanki birileri başımın üzerinde horon tepiyordu. Bu yetmezmiş gibi erkek arkadaşları da gelmeye başladı. Bu erkek öğrenciler önce misafir idi. Daha sonra evde ikamet etmeye başladılar. İki yıl onları dinledik.
Altımdaki dairede de iki erkek öğrenci kalıyordu. Onlarda, zaman zaman misafir ağırlıyorlardı! Evdeki hane sayısı 10’u geçtiği günler oluyordu. Dairenin önündeki ayakkabılardan ve gelen kahkaha seslerinden anlaşılıyor ki misafirlerin arasında kız öğrenciler de vardı. Bazen kız ve erkek öğrencilerin apartmanın içerisinde dudak dudağa öpüştüklerini gören özellikle yaşları küçük çocuklar, bu gördüklerini anne ve babalarına anlattıklarında kanlarının nasıl tepelerine çıktığını bizzat bilenlerdenim. Ben o komşuları yatıştırmasaydım belki çok daha kötü sonuçlarla karşı karşıya kalınacaktı. Kızlı-erkekli yaşam bir yıl devam etti. Apartmanda bu öğrencilerin çıkardıkları aşırı gürültü ve bazı komşuları rahatsız etmeye başlayan görüntülerden sonra karakola apartman sakinleri olarak dilekçe vermek zorunda kaldık.
Daha sonra iş Adliyeye intikal etti. Mahkeme kararı ile öğrenciler ikamet ettikleri daireden tahliye edildiler.
DAİRELER PANSİYON OLUYOR
İki-üç öğrencinin birlikte yaşacakları gerekçesiyle tuttukları daireler adeta pansiyona döndü. İkamet edenlerin sayısı 10’u buluyordu. Bazı ev sahiplerinin kiralarını bile alamadıklarını duydum. Veya öğrencilerin daireyi boşalttıklarında adeta kullanılmayacak duruma gelenleri de gördüm.
Başbakan haklı. Kızlar ve erkekler aynı dairelerde birlikte yaşamak istiyorlarsa onlar için şehrin kenarında apart daireler yapılsın. Birlikte aynı dairelerde kalmak isteyenlerde buraları tercih etsinler. Üniversite öğrencilerinin yaşları da 18’in üzerinde olduğu için de kimse bu yaşama itiraz edemez. Bir kız öğrenci, ’beni burada zorla tutuyorlar’ diye şikayetçi olmaz ise.
Ama, ailelerin çoluk-çocuklarıyla birlikte ikamet ettikleri apartmanlarda bu tür yaşam birçok aileyi rahatsız ediyor.
Birlikte yaşamalarında bir sakınca görmeyen kız veya erkek öğrencilerin velilerine de saygı duyuyorum. Kimsenin özel yaşamına karışacak kadar yobaz! Değilim. ‘Öğrencilerin akılında yokken akıllarına sokuldu’ diyenlere de bu yazı mesaj olsun.
‘EN ÇOK OY ALAN REKTÖR OLMAYACAK!’
Nadir Şaşar adındaki bir okurum! Mail göndermiş. Bu isim bana biraz tuhaf geldi. Biraz araştırınca ‘takma isim’ olduğunu öğrendim.
Nadir Şaşar ismiyle ‘Ajans 26’ İnternet Gazetesine yazılar yazıyor. Bu takma adlı yazarın göndermiş olduğu mailin içeriği Aralık ayı içerisinde yapılacak olan Anadolu Üniversitesi Rektörlük seçimleri ile ilgili.
Bugünkü seçim sistemini eleştiriyor ve Aralık ayında yapılacak olan rektörlük seçimlerinde en çok oy alanın değil Anadolu Üniversitesi ve ESOGÜ’de geçen dönem atanan rektörlerde yaşandığı gibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yine az oy alan, AK Parti’ye yakın bir ismi atayacağını iddia ediyor.
Nadir Şaşar’ın mali şöyle:
“Anadolu Üniversite'sinde seçim yaklaştıkça adaylar çoğalıyor. Takip edebildiğim kadarıyla dokuz Rektör adayı çıktı. Tabi seçim tarihi yaklaştıkça bazıları dokuz doğuruyor. Her yönüyle ilklere sahne olan bir seçim. Örneğin Anadolu Üniversitesi tarihinde bayan rektör adayı olmamış. Bu seçimde bir değil tam iki tane Bayan Rektör adayı var. Genelde 2-3 adayla gerçekleşen seçimler bu kez 9 adayla gerçekleşecek. Aralık ayının ilk haftası gerçekleşmesi beklenilen seçimlere kadar bakarsınız birkaç aday daha çıkar.
Anadolu Üniversitesi’nde rektörlük seçimi var. 900’e yakın akademisyen oy kullanacak. Ancak ‘En çok oy alan aday rektör olacak’ diyemiyoruz. Çünkü öyle olmuyor. Örneğin son seçimde, Fevzi Sürmeli 334 oy aldı. Hasan Mandal 295 oy alırken, Davut Aydın 96 oy da kaldı. Cumhurbaşkanı da Davut Aydın’ı atadı. Peki, yapılan seçimin ne değeri kaldı? Bu seçimde Davut Aydın yine aday. Ancak şans tanınmıyor. Çünkü 2,5 yıl sonra yaş haddinden emekli olacak. Ayrıca ‘Mega üniversite’ deyip durdu, ama pek bir şey yapamadı. Hatta üniversite içinde ciddi huzursuzluklar yaşandı. Bu arada İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Recai Dönmez, rektör eski yardımcılarından Nüvit Gerek, Fen Fakültesi eski Dekanı Mustafa Şenyel, Prof. Dr. Bekir Karusu ve Prof. Dr. Yüksel Kocadoru adaylıklarını açıkladılar. Çalışmalara başladılar. Akademisyenleri topluyorlar, projelerini anlatıyorlar. Yani oy istiyorlar. Ancak onlar da ‘En çok oy almak’ ile rektör olunmayacağını biliyorlar…
İşte bunun için akademisyenler bir öneri getiriyor. Diyorlar ki ‘Seçimde kim daha çok oy alırsa, diğer adaylar çekilsin. Cumhurbaşkanına en çok oy alan tek isim gitsin. Cumhurbaşkanı da mecburen o ismi belirlesin. Aslında mantıklı gözüküyor. Öyle ya, kendine güvenmeyen seçime girmesin. Akademisyenlerin de oyları boşa gitmesin. Sonra Başbakanımız ne demişti? ‘Demokrasi sandık dır’ demişti. Başbakana da karşı çıkmak olmaz ki!’.
İKİ TURLU SEÇİMLE BELİRLENSİN
Bende diyorum ki, Rektör adayı yapılacak iki turlu seçimde belirlensin. İlk tura tüm adaylar katılsın. İkinci turda ise en çok oy alan üç aday katılsın. Bu oylamanın sonunda hangi aday sandıktan birinci çıkarsa o rektör olsun.
Hiç olmazsa ‘en az oy alan rektör yapıldı’ tartışmalarında önü kesilmiş olur.
Mevcut yasa buna uygun mu? Bilmiyorum. Uygun değilse de, daha demokratik bir seçim olacağından hemen önümüzdeki hafta Bakanlar Kurulundan karar çıkartılır. Kanun hükmündeki kararname ile olabiliyorsa tamam. Yok illaki TBMM’den geçmesi gerekiyorsa AK Parti bu kanun taslağını hemen TBMM Genel Kuruluna götürerek kanunlaşmasını sağlayabilir.