Odunpazarı takipte

Türkiye'de son zamanlarda beton yol uygulaması giderek daha çok konuşuluyor. Bir yolu betondan yapmak ile asfalttan yapmak arasında büyük farklar var. Öncelikle asfaltın hammaddesi petrol ve yaptığımız her bir metre yol için, petrol zengini Arap dostlarımızı zengin ediyoruz. Yani dişimizden tırnağımızdan artırdığımız vergiler, bir takım prenslerin altın kaplama klozetlerine gidiyor. Üstelik asfalt son derece dayanıksız bir malzeme. Asfalttan bir yol yaptığınız zaman o yola 2 – 3 sene içinde yama yapmanız gerekiyor. Bunun da üzerinden 2 – 3 sene geçince o yol artık yama tutmaz hâle geliyor. Böylece yolu işçilik masrafı yaparak kazımanız ve yenisini yapmanız gerekiyor. Sonra bir kısır döngü başlıyor ve aynı yolu yine yamalayıp daha sonra silbaştan yapıyorsunuz. Ancak beton yol öyle değil. Bir kere yaptınız mı uzun yıllar kullanabiliyorsunuz. Üstelik belediyenizin cebinden çıkan para, yine Türk işçisinin, sermayedarının cebine giriyor. Nicedir Büyükşehir Belediyesi'nin beton yollar yaparak, önemli bir çalışmayı başlattığını biliyorduk. Son olarak Odunpazarı Belediyesi de Kanlıpınar mevkiinde 1.200 metrelik bir beton yol yapmaya başlamış. Bölgede denetlemelerde bulunan Belediye Başkanı Kazım Kurt'u tebrik eder, benzer yolların mesafesinin artmasını temenni ederiz.
 

ESTRAM'da kaçak yolcu

Eskişehir'de üşüyen bir kedi işin kolayını bulmuş ve tramvaya atlayarak sokak sokak kenti gezmiş. Tabii Büyükşehir Belediyesi'ni de ikaz ediyoruz. Böyle bilet ödemeden tramvaya atlayan yolcularla mücadele edilmesi lazım. Fotoğraftan da gördüğümüz kadarıyla dört ayaklı dostumuz pencere kenarına bir güzel kurulmuş. Böyle güzel bir fotoğrafı yalnızca Türkiye'de görebilirsiniz. Akılları sıra bize medeniyet öğreten Avrupalılar tramvaya bir kedi girmesine asla izin vermez. Onlar sevgiden mahrumdur, incileri dökülür sonra... Ancak biz Türkler yaradılanı severiz, yaradandan ötürü...

Sözde mücadele

AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan, Amerikan Temsilciler Meclisi'nin Ermeni soykırımı yalanlarına karşı aldığı kararı eleştirdi. Çalışkan kararın "Yok hükmünde" olduğunu ifade etti. Her yıl Nisan ayında benzer karar tasarıları masaya konur, ancak Türk devletinin gücü ve kararlı tutumu neticesinde geri çekilirdi. Şimdi anlaşıldığı kadarıyla bu işi Nisan ayına kadar bile bekleyememişler. Bu durum Türkiye'nin artık caydırıcı bir ülke olmamasından kaynaklanıyor. Hani bir söz vardır, "Bir kere yere düştün mü, tekme atanın çok olur" diye. Türkiye'nin durumu tam olarak bu. Tabii hükumeti eleştirip işin içinden çıkabiliriz. Ancak soykırım yalanı yalnızca AK Parti'yi değil, bütün Türk Milletini ilgilendiren bir konu. CHP, MHP ve İYİ Parti de – tıpkı AK Parti gibi – soykırım yalanına karşı tutum sergiliyor. Ancak aynı partilerin karşı çıkmak dışında bir politikası yok. Haydi "İYİ Parti yeni kuruldu" diyelim. Diğer partilerin "Kabul etmiyoruz, yok hükmündedir" demenin dışında bir politikalırı neden bulunmuyor. Bildiğim kadarıyla Vatan Partisi dışında bu konuyu belli bir strateji altında ele alan bir parti bulunmuyor. Ermeni yalanlarına karşı Türkiye'nin argümanlarının belli bir strateji çerçevesinde ele alınması lazım. Partilerin bu konuda bir politikalarının olması lazım. Yoksa "Yok hükmündedir" diyerek bir yere varılmıyor...

Atmaca uçtu 

Zaman zaman ülkemizde her şeyin kötüye gittiğini belirtiyoruz. Ancak bu iddialarımız gerçeğin yalnızca bir kısmını gösteriyor. Ülkemizde iyiye giden şeyler de var. Mesela savaş sanayiinde Türkiye son 40 yılda çok önemli aşamalar kayretti. Bunlardan biri olan 'Atmaca' füzesi'nin bir savaş gemimiz tarafından başarıyla test edildiğini öğrendik. Aslında Atmaca füzesi daha önce denenmiş ve başarılı bunulmuştu. Ancak şimdi bu 'Milli' füzemizi bir savaş gemisinden de attık. Sırada Atmaca'nın denizaltılardan ve uçaklardan atılan modelleri var. Türk mühendis ve bilimadamlarıyla gurur duyabiliriz. Tabii bütün bunların arkasında bulunan hükumetimiz de her türlü övgüyü hak ediyor...