Son günlerde “Ekosistem” teriminin iş dünyasında sıkça kullanıldığına şahit oluyoruz. Örneğin iş ekosistemi, girişimcilik ekosistemi, yatırım ekosistemi, endüstriyel ekosistem vb. biçiminde…
Peki, genelde doğa bilimciler ve çevrecilerin kullandığı bu ekosistem kelimesinin iş dünyasında işi ne? Bunu anlamak için ekosistemin gerçekte ait olduğu yer olan ekoloji bilimindeki tanımına bir bakalım. Karşılıklı olarak madde ve enerji alışverişi yapacak biçimde canlıların birbirine bağlı olduğu, ayrıca kaya, toprak, hava, su ve fiziksel çevre faktörlerinin bir arada denge halinde bulunduğu herhangi bir doğa parçası ekosistem olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere iş ekosistemi fikri; iş organizasyonlarının da birbirlerinden etkilendikleri ve hayatta kalmak için işbirliği, rekabet, esneklik ve uyum sağlamak gibi tıpkı biyolojik ekosistemlerin denge temelli özelliklerine sahip olmaları gerektiği düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
İşte biyolojik ekosistemler gibi açık bir sistem olan iş örgütlerinin amaçlarını gerçekleştirebilmeleri ve varlıklarını sürdürebilmeleri, içinde bulundukları doğal ve sosyo-ekonomik çevreye uyum gösterebilme, kendi davranışlarını bu çevrenin beklentileri doğrultusunda biçimlendirebilme ve yapısındaki alt sistemlerin etkileşimlerini denge içerisinde düzenleyebilmelerine bağlıdır. Yani iş ekosistemlerinin yapısı da tıpkı doğal ekosistemler gibi dengeyi sürdürmeyi amaçlar.
O halde doğal ekosistemin ekonomik temelli yapay bir alt ekosistemini oluşturan iş ekosisteminin, sürdürülebilir kılınabilmesi için ekosistem modeline dayalı olan bir organizasyon yapısına uygun tasarlanması büyük önem taşımaktadır.
Böylece kendini iş ekosistemi kavramı içerisinde tanımlayan iş organizasyonlarının sürdürülebilirliğin üç ana alt başlığı olan ekonomik, sosyal ve çevresel parametreleri organizasyonun tüm temel, stratejik ve operasyonel süreç ve karar alma mekanizmalarına dâhil etmeleri bir zorunluluktur.
Günümüzde artık tanımlandığı gibi bir iş ekosistemi anlayışı dışında kalan organizasyonlar, güdük kalmaya mahkûmdurlar.