Görüşler
Halen Hürriyet’te "Yeter Söz Milletin" köşesini hazırlayan "Yalçın Bayer", ünlü "Babıali'nin "Beyin" unvanlı gazetecisidir…
"Deniz Feneri" olayını ilk kez gazete sütunlarına döken "Beyin"dir...
Hürriyet'ten önce "Cumhuriyet"in Haber Merkezi Müdürü’ydü…
1989 seçimlerinde bazı illerin temsilcilerine ayrı bir köşe açmıştı:
"Yurtta seçim kulisleri...”
Eski şehir’i de biz yazıyorduk…
Seçimler bitti, Bayer'den telefon:
"Sen devam edeceksin, her hafta bölgenizle ilgili bir yorum yazacaksın…”
Tıpkı bugün yine hafta sonlarında yayımlanan "Paris, Budapeşte, New York, Berlin" temsilcilerinin yazıları gibi...
Bir gün Bayer'in yanındayız..
Elden getirdiğimiz bir yazımızı okuyordu...
Yanında da "Leyla Tavşanlıoğlu..."
Bir ara sessizliği bozmak ister gibi konuştu Leyla Hanım:
"Amaaan canım! Ne varsa bu Eskişehir'de!.."
………
Geçtiğimiz gün yolda karşılaştığımız bir okurumuzun sözleri anımsattı bu olayı...
“Cumhuriye’te artık yazmıyorsun biliyorum ama, karikatürlerine de dikkat etsen iyi olur" diye uyardı:
"Başının derde girmesini istemeyiz..."
Ne günlere geldiğimizi düşünün…
“Okur sizi uyarıyor!”
………
Bugün bakıyoruz "Cumhuriyet"e..
“Bekir Coşkun..”
“Ali Sirmen..”
“Oktay Ekinci..”
“Ahmet Cemal..”
Ve de şu anda aklımıza gelmeyen daha kimler, kimler?
Sıraya dizilmiş gibi "Eskişehir’i yazıyorlar…
Öz noktaları da şu:
"Yazmakla anlatılamaz, gidin görün…”
Hey gidi Leyla Tavşanlıoğlu..
Haklısın galiba..
"Ne var ki bu Eski şehir’de!..”
Günün şiiri
İnsanlar
Tanımadığım insanlar geçer sokaktan
Yanyana, kolkola, beraber
Kimi ağlayacak dokunsan
Kimi farkında olmadan güler
Kiminin ceplerinde eli
Düşünmemek elde mi
Nerden gelip nereye giderler
Kimse tanımıyor kimseyi
Sokaklarda yanyana, kolkola, beraber
İçlerinde bir de ben varım
Aşık olurum onlar gibi
Top oynar şiir yazarım...
Mesut Tarcan (Varlık-1952)
Orhan Veli’nin balığı
1950’li yıllarda Amerikan Kongresi'nde bazı üyeler, komünizme karşı direnen Türkiye'ye "Marshall” isteyince, Dışişleri Bakanı “John Foster Dulles" üyelere şu sözleriyle seslenmiş:
-Bir kişi şehre balık avlamaya giderken oltasına bir yem koyar. Oltaya takılan balığa yeniden yem vermenin anlamı yoktur. Eğer balık oltadan kurtulmak isterse, siz de çubuğu sallayarak balığın hem kurtulmasını önlersiniz, hem de boğazının parçalanmasına yardımcı olursunuz...
-Yok, eğer balık uslu durup size problem yaratmıyorsa, siz de yaşaması için arada bir yem verebilirsiniz...
"İşte, Türkiye bizim için oltaya takılan bir balıktır..."
Sürekli yem vermeye gerek yoktur. Türkiye bizden kurtulmak isterse, olta ile boğazının parçalanmasını sağlarız. Yok, eğer uslu durursa, biz de ona yaşaması için gerekli olduğu ölçüde ve bizim çıkarlarımıza hizmet edecek şekilde yardımca oluruz...
.……
Aradan yarım asırı çoktan aşan bir zaman geçmiş...
ABD ile stratejik dostluğumuz sürüp gidiyor...
"Demek ki, uslu duruyoruz!"
Değişen bir şey yok!
"Orhan Veli" boşuna söylememiş..
"Rakı şişesinde balık olabilsem" diye!..
Günün Balı
Zekanın şifresi "sol kulak”taymış…
Vay beeee!
Peki, ne olacak şimdi, eski "kulağı kesik"ler!
Kıssa-dan
Devlet, yıllardır bize kulak vermiyor diyorduk, yanılmışız…
"Meğer hepimizi dinliyorlarmış!”
Cuk
Eğer haksızsanız ve susuyorsanız bilgesiniz…
Eğer haklıysanız ve susuyorsanız, evlisiniz!
Günün Sorusu
Erkekler marketlerde neden daima ekspres kasayı kullanırlar?
Yanıt:
"Satın almaları gereken ancak beş şeyi hatırlarlar da ondan!"
Kolsuz Yasar’dan
Türkiye'de her bebek 5 bin lira borçla doğuyormuş, peki kefil kim?
"Ana mı, baba mı?"
İkisi de olamaz..
"Kesinlikle leyleklerdir!"
Hüseyin çok kıskançtır!
Temel seyahatten dönmüş, eve gelip kapıyı açmış...
Ne görsün?
Fadime, mahallenin bakkalı ile yatakta!
Çekmiş tabancayı, iki kurşunla bakkalı temize havale etmiş. Sonra da çevirmiş namluyu karısına.. Tam tetiği çekecek bağırmış Fadime:
"Temel,ne olur önce dinle!"
"Neyi dinleyeceğim" demiş Temel, kadın devam etmiş:
"Aşağı mahalledeki kasap Hüseyin çok kıskançtır. Hele beni vurduğunu duyarsa seni asla yaşatmaz!"
Yatakta itiraf!
Temel ölüm döşeğinde Fadime'ye der ki:
"Fadume, ben artık ölüyorum! İtiraf etmeluyum ki, seni çok aldattum..." Fadime, sakince cevap verir:
"Ula, ben seni keyfumdan mu zehurledum!"
Mustafa Kemal ve Konstantin
İzmir kurtulduktan sonra "Mustafa Kemal" yanına birkaç arkadaşını alarak iki kadeh rakı içmek için "Kramer Palas"a gider. Salon tıklım tıklım doludur! Paşa da kimseyi rahatsız etmek istemeyen nazik bir müşteri gibidir. Masaya oturur ve Rum garsona takılır:
"Kral Konstantin buraya gelip bir kadeh rakı içti mi?"
Garson, "Hayır efendim" der, Paşa da devam eder:
O zaman İzmir’i neden almak istemiş!"
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...