Göksel Yılmaz yazdı
Çocuk yetiştirmek büyük sorumluluktur.Çocuğun doğduğu andan itibaren bakımını üstlenmek bedenen ve ruhen çok güçlü olmayı gerektirir.
Anne sevgisi özellikle ilk 4 yaşta giderilemezse ileriki yaşlarda büyük sorunlara neden olabilir. Özellikle çalışan anneler çocuklarıyla duygusal yakınlığı kuramadıklarında çocuklarda güvensizlik duygusu ön plana çıkar. Sevgi yoksunluğu ile büyüyen çocuklar yetişkin olduklarında “sevgi bağı” konusunda sıkıntı yaşarlar. Her ne sebeple olursa olsun anne ile çocuk arasında sevgi ihtiyacı giderilmelidir.
Çocuğun eğitimi konusunda çocuk sadece başaramadığı alanlarda değil, başardığı alanlarda da desteklenmelidir. Başarılı olduğu alanlarda takdir edilmek , başarısız olduğu alanlarda ise cesaretlendirmek başarı ve karakter gelişimi açısından oldukça önemlidir.
Aile içi ya da destekleyici çevre dediğimiz ortamlarda herhangi bir sorun yaşandığında çocuğu suçlamak yerine sorunun nedenini anlayıp birlikte çözüm bulmak en doğru çözüm yoludur.
Öğüt verme konusunda eğer çocuğunuz sizden yardım istiyorsa ve fikrinizi soruyorsa önerilerde bulunmak faydalı olacaktır. Ancak bunu yaparken “neden böyle yaptın” ya da “niye sen” şeklindeki ifadeler çocuğunuzda sorguya çekildiği hissini uyandırabilir. Bu tür durumlarda olayın sebeplerinden çok çocuğun yaşadığı duyguları anlamaya çalışmak gerekir. Bunu yaparken de çocuğunuz “samimi” olduğunuzu hissetmelidir.
Aile içerisinde kurallar çocuklarla birlikte konulmalıdır. Kurallar açık, net ve anlaşılır olmalıdır. Çok fazla kural konmamalıdır. Kuralların nedenleri çocuğa anlatılmalıdır. Otorite olarak kuralları zorla uygulamak; istenmeyen davranışlara neden olabilir. Kurallar ebeveynler tarafından tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Tersi durumlarda çocuk kurala karşı esneklik gösteren anne ya da babadan birini seçecektir. Bu da eşler arasında “Bu çocuk beni dinlemiyor. Sen söyleyince yapıyor.” şeklinde rol karmaşasına neden olacaktır. Oysa ebeveynler çocuk ile birlikte koyduğu kuralları karar alarak zaman zaman esnetebilirler. Bu sayede tutarsızlık durumu oluşmaz.
Sürekli olarak azarlanan çocuklar sevilmedikleri, aşağılandıkları, hiçbir işe yaramadıkları duygusuna kapılırlar. Yetişkinler çocuklarının hatalarını yüzüne vurduklarında onların daha az hata yapacaklarını düşünürler. Burada ebeveynlerin hatası olumsuz davranışların üzerinde durup, olumsuz davranışları sözlü olarak ifade edip bu davranışları farkında olmadan pekiştirmeleridir. Oysa çocukların hatalarını ortaya çıkaran değil; hoşgörü sahibi yetişkinlere ihtiyaçları vardır. Çocuk, yetişkinden alacağı ceza korkusu ile değil ebeveynlerine karşı duyduğu “güven” duygusu ile büyümelidir. Yapılması gereken olumsuz davranışları sık sık dile getirip pekiştirmek yerine, ebeveynin çocuğunda görmesini beklediği olumlu davranışı destekleyici ifadeler kullanmaktır. Bir örnek verecek olursak; Ali okuldan eve geldiğinde çantasını ve okul kıyafetlerini bir tarafa atıp oyun oynamaya başlar. Annesi Ali’ye “Sana kaç kez söyledim eşyalarını yerine koy diye! Ne laf anlamaz çocuksun! Bir daha aynısını yaparsan hepsini çöpe atacağım” der. Burada anne bunları söylemek yerine Ali’ye okuldan eve geldiğinde eşyalarını yerine koymasının gerekliliğini bir kez daha anlatmalıdır. Eğer eşyalarını yerine koymazsa lazım olduğunda bulamayacağını ve sıkıntı yaşayabileceğini sakin bir dille anlatmalıdır.