Hava hastanesinin yanındaki eski stadımız yıkıldığı zaman çok sevinmiştik.
Hava hastanesinin yanındaki eski stadımız yıkıldığı zaman çok sevinmiştik. Gerçekten de eski stadımız ciddi sıkıntılara sahipti. Eski stadımızın tek güzel yanı adıydı; Atatürk Stadı... Maalesef yeni stadımıza "Atatürk" adını verebilecek bir yönetim anlayışına sahip değiliz. Veya Milli Mücadeleyi çağrıştıran "2 Eylül Stadı" veya "Behiç Erkin Stadı" gibi bir isim de veremedik. Zaten böyle bir isim verilse kimsenin itirazı olmazdı. Öte yandan stada "Fesli Kadir", "Cübbeli Ahmet", "Sümüklü Fetullah" veya "Venizelos Stadı" adını vermeye de maçamız yemediği için, çaresiz "Yeni Eski Şehir" gibi ucube bir isim bulduk. Anlayacağınız stadımıza "Atatürk" adını verecek yanlarımız ağrıdı... Öte yandan eski stadımız seyirci kapasitesi açısından da, görünüm açısından da, ya da ne bileyim; mesela tuvaletleri açısından da kötü bir yapıydı. Öyle basit bir tadilatla düzelecek hâli de yoktu açıkçası. Dolayısıyla yıkılıp yenisinin yapılması hayırlı oldu. Yeni stadımız o kadar güzel ki, milli maçları bile – rahatlıkla – Eskişehir'de oynuyoruz. Gelen yabancı misafirlerimizi, göğsümüzü gere gere yeni stadımızda ağırlıyoruz. Ben kendim Moldovalı, Hırvat ve İzlandalı meslektaşlarımın stadımıza hayran hayran baktıklarının şahidiyim. Fakat eskisini yıkıp, yenisini yaptığımız günden beri iki yakamız bir araya gelmiyor. Bir uğursuzluk var ki üzerimizde, tarif edilebilir gibi değil. Eskişehirspor'un tarihinde 34 hafta üst üste kazanamamak gibi bir şey yoktur. Ama yeni statta bunu da yaşadık. Bu statta 2'inci lige düşmemiz de kesinleşti. Şimdi Amedspor gibi, Pazarspor gibi haritadan büyülteçle yerini arayacağınız ve saçma sapan takımlarla oynayacağız. Öyle ilçe takımlarıyla karşılaşacağız ki, stadımızın 32 bin 500 seyircilik kapasitesi, karşılaştığımız kasabanın nüfusundan fazla olacak. Hani uğur ve uğursuzluğa inanmam elbette. Bunlar hurafeden başka bir şey değil. Kafamızın üzerinde tuzluk çevirip, kurşun eritmeye gerek yok. Fakat bir uğursuzluk var üzerimizde. Sanırım eski stadımızın "Atatürk" adını kaldırdığımız için başımıza geliyor bunlar... Başta Atatürk olmak üzere vatan kahramanı şehit ve gazilerimize yaptığımız nankörlüğün cezasını çekiyoruz anlayacağınız.
Yumurtada "Anılar" canlandı
Ünlü ses sanatçısı Coşkun Sabah Eskişehir'e yumurta çiftliği kurmuş. Sayın Sabah'ın 1 milyon 300 bin lira değerindeki yatırımı hayırlı olsun. Hem Coşkun Sabah'a hem de kentimize bereket getirsin. Tabii bu boyutta bir yatırımın haber olması kolay değil. Ancak işin içine Coşkun Sabah girince değişiyor. Coşkun Sabah Eskişehir'e gelse, sucuklu yumurtaya ekmek batırsa haber değeri olur. Öte yandan ünlü sanatçının Eskişehir'de kurduğu yumurta çiftliğinin, "Gezen Tavuk Yumurtası" olduğunu da hatırlatalım. Eskiden biz "Köy Yumurtası" derdik, şimdi "Gezen Tavuk" yumurtası demek moda oldu. Böyle "Eski usul" yumurta ve tavuk üretimini hasretiz. Teknolojimiz ilerledikçe daha lezzetli yemekler yiyeceğimize, plastik tadında va sağlıksız yemekler yiyoruz. Muhtemelen Coşkun Sabah'ın yumurtaları, "Anılar"ımızdaki lezzeti bize verecektir.
Masum vatandaştan mı korkuyoruz?
TBMM'ye "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması"na ilişkin bir kanun teklifi sunuldu. Teklifi hükûmetimiz sunduğu için AK Partili Milletvekillerimiz içeriğine bakmaksızın onaylayacaktır. Elbette AK Partili amcalarına bakarak oy kullanan MHP'li vekillerimiz de gereğini yerine getirecektir. Velhasıl-ı kelam "Saray'ın dediği olur!.." Ancak Saray'ın emir ve talimatlarına karşı çıkanlar da var. Bunlardan biri de İYİ Parti Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu... Şimdi mesele şudur, güvenlik gerekçesiyle bir memur işe alınmadan evvel hakkında idari bir soruşturma yapılacakmış. Buraya kadarı zaten yıllardır yapılıyor. Ancak soruşturma yapılan kişi hakkında bir suç unsuru bulunamazsa. Bu durumu o vatandaşa söylemek gerekiyor, "Biz senin hakkında bir araştırma yaptık. Bir suç unsuru da bulamadık haberin olsun" anlamında bir açıklama anlayacağınız. Şimdi bu zorunluluk, "Milli Güvenlik" gerekçesiyle kaldırılıyor. Yani devletimiz ki bunun anlamı artık Saray demek, istediğini yapabilecek. Şimdi sorulacak soru çok. Madem hakkında araştırma yaptığınız vatandaş masum çıktı, sen niçin devlet olarak, "Sevgili vatandaşım meğer sen masummuşsun, biz hakkında araştırma yaptık" demiyorsun? Hani bir açıklama yapma zahmetine neden kalkmıyorsunuz? Nasıl bir milli güvenlik gerekçesi, zaten milli güvenliği tehdit etmeyen bir vatandaşa nezaketen açıklama yapmaayı ortadan kaldırmanın açıklaması olabilir? Geldiğimiz noktaya bakın; Saray masum olduğunu teyit ettiği vatandaşından mı korkuyor?