Gerek Eskişehir’de gerekse başka illerde son günlerde birileri bir iddia ortaya attı. Hangi amaçla bu iddialar ortaya atılıyor bilmiyorum! Amaç seçim öncesi halkın kafasını karıştırmaksa, bunda başarılı oldular! Gerçekten de seçim öncesi, çıkartılan iddialarla, ‘halkın kafası karıştırılmak mı isteniyor?’. Öyle düşünenler var. Bende öyle olduğu düşünüyorum. Hiçbir müfettiş bir kurumu basmaz veya bir kurumda görev yapanları fişlemez, fişleyemez.
Ortaya atılan iddia çok ciddi. Bu iddialar doğru olamaz. Birileri ortaya attıkları iddialarla hükümete zarar vereceğiz derken, görevlerini kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde yapmaya çalışan okul müfettişlerini de zan altına bırakmaya çalışıyorlar. Bu doğru olmaz. ‘Çamur at izi kalsın’ demek doğru olmaz. Onlara haksızlık yapmayalım. Adalet hepimize lazım.
Neydi ortaya atılan iddia:
“Milli Eğitim Bakanlığı, 28 Şubat’taki ikna odalarını hatırlatan bir uygulamayı orta öğretimde başlattı. Siyasi propaganda yapıldığı gerekçe gösterilerek valiliklerden okullarda inceleme başlatmaları istendi. Bütün şehirlerdeki özel okul, yurt ve dershaneler baskı altına alınıyor. 28 Şubat sürecinde üniversitelerde başörtülü öğrencilere yönelik ‘ikna odaları’ uygulaması, bu dönemde ortaokul ve liselerde ‘sorgu odası’ olarak hortladı. Bakanlık müfettişleri de, 10-11 yaşındaki çocukları bile ‘Öğretmenleriniz devlet büyükleri hakkında konuşuyor mu’ diye sorguya çekiyor. Bunları velilerinize anlatmayacaksınız diyerek öğrencileri fişliyorlar.”
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Müfettişlerin özel okullarda ve dershanelerde fişleme yaptığı iddialarına, “müfettişler okul basmaya değil denetlemeye gittiler” diye cevap verdi.
Bakan Avcı, iddialara şu şekilde cevap veriyor:
“Müfettişlerimiz o bahsedilen soruların hiç birini sormamıştır. Konuyla ilgili bizde savcılıklara gerekli suç duyurusunda bulunduk. Bazı özel okullarda, özel yurtlarda öğrencilere bir takım siyasi propaganda malzemeleri dağıtıldığı derslerde ve kurslarda kendilerine siyasi içerikli konuşmalar, yönlendirmeler yapıldığına dair Milli Eğitim Bakanlığı'na ihbarlar ve duyumlar geliyor. Milli Eğitim Bakanlığı gerek anayasanın gerek Mili Eğitim temel konuları, Orta Öğretim Kurumları Kanunu'nun kendisine görev olarak verdiği bu kurumları, denetlemekle yükümlüdür. Ne için? Çocuklarımızı öncelikle korumak için. Bakın son zamanlarda hepimizin içini yakan genç ölümleri konuşuyoruz. Biz 1,5 seneden beri özellikle ortaokul öğrencilerimizin ve lise öğrencilerimizin yasal ya da yasa dışı sokak gösterilerine yönlendirilmemeleri uzak tutulmaları, politik faaliyetlere bulaştırılmamaları, siyaset aracı yapılmamaları, sokak gösterilerinde kullanılmamaları için sürekli uyarılarda bulunuyoruz."
Bu işler anlatıldığı gibi bu kadar kolay mı?
O okullardaki bırakın öğrencileri, okul müdürleri, öğretmenler buna sessiz kalır mı?
Öğrenci akşam evde annesine-babasına anlattığında hangi veli buna tepki göstermez.
Ben gerek ilköğretim gerekse orta öğretim kurumlarındaki üç okulda 8 yıl süreyle Aile Birliklerinde yöneticilik ve başkanlık yaptım. İki çocuğumda velisiydim. Bu süreç içerisinde okullara müfettişler geldiler. Milli Eğitim Bakanlığının yönetmenliği ve kanunlar çerçevesi içerisinde yapmaları gereken denetimleri yaptıklarına tanık oldum.
Bir tek bile müfettişin yaptıkları denetimler sırasında, yönetmelik ve kanun gereği kendisine verilen görev ve yetkinin dışına çıktıklarını duymadım. Bugün yapılan denetimlerde yönetmenliğin dışına çıkılıp çıkılmadığını öğrencilere ve öğretmen ve okul müdürlüğü yapan arkadaşlarıma sordum. Birisi bile, ‘müfettişler fişleme yapıyor iddiaları doğru’ demedi.
Bakan Avcının yukarıdaki söyledikleri doğru ise, okula müfettişlerin gelmesi gayet doğal. Bu iddiaların doğru olup olmadığını araştırıp ortaya çıkarmak müfettişlerin görevi. Eğer bu müfettiş denetimlerinden birileri rahatsız oluyorsa, ben o zaman bu iddiaların doğru oldukları kanısına varırım.
Eğer birtakım insanların korkuları yoksa denetimlerin yapılmasına neden karşı çıkıyorlar anlamış değilim.
TEK BAŞINA MÜCADELE EDİYORLAR
‘MHP ilk kez Eskişehir’de mevcut belediye başkan adayları sayesinde önemli bir oy patlaması yapacak. Bu kez MHP’lilerin, hatta yüzergezer oyların büyük bölümü MHP’ye gidecek’ diye ES TV’deki ‘Eskişehir Gündemi’ programında söylüyorum. Gazetedeki köşemde yazıyorum. Ancak bazı meslektaşlarım bunu kabul etmiyorlar. ‘Sen MHP’yi çok fazla şişiriyorsun. 30 Mart akşamı yanıldığının ortaya çıkacak’ diyorlar.
Bunu söyleyenler herhalde MHP’nin şehirdeki yükselişini ya görmüyor, ya da görmezden geliyorlar. Benin MHP ile hiçbir göbek bağım yok. Ne üyesiyim ne de sempatizanı. Sadece çevreme objektif bakmayı beceriyorum. Böyle bakınca da bazı gerçekleri görebiliyorum.
MHP’lilerin hemen hemen yüzde 90’ı mevcut üç adayın da bölgelerinde seçimi kazanacaklarına inanmış olmalarına rağmen bazı özellikle de il, ilçe başkanlıkları, milletvekilliği yapmış ve halende Genel Başkan Yardımcısı olan Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’i de adayların yanında göremiyorum. Belediye Başkan adayları kaderlerine terk edilmiş gibi tek başına çalışıyorlar.
Beytullah Asil bir dönem önce MHP Eskişehir Milletvekili idi. Özellikle MHP içerisinde Merkez İlçe Başkanlığı yaptığı dönemlerde aktif olan Gürol Yer. Örneğin bir dönem önceki Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ahmet Vural ile Tepebaşı ve Odunpazarı Belediye Başkan adayları neredeler? Eski il başkanları partiye veya adaylara küskünler mi?
Baktığımda adayların yanında bir tek, 2011 seçimlerinde MHP ikinci sıra milletvekili adayı Mehmet Emin Yeşil’i sanki kendisi adaymış gibi gecesini gündüzüne katarak çalıştığını görüyorum. Bir gün vali babanın, ertesi gün Murat Sanlar’ın, daha sonraki gün Emine Edizgil’in yanında. Hatta bırakın merkezi. Bir gün Seyitgazi’de, ertesi gün Mahmudiye’de, daha sonraki gün Çiftelerde başkan adayların yanında dolaşıyor.
Seçime bir hafta kalmış. Özellikle kent merkezinde MHP’li belediye başkan adaylarının seçimi kazanma şanslarının AK Parti ve CHP ile eşit olduğuna inanan partili sayısı her geçen gün artarken,
herhalde Ruhsar Demirel, ne de eski milletvekilleri, il ve ilçe başkanları buna inanmıyorlar ki ortalıkta görünmüyorlar. ‘Parti tabanı inandı bu kez seçimi kazanacağız’ demiyorlar.
Eğer 31 Mart sabahı merkezdeki üç adaydan üçü veya ikisi, birisi sandıktan belediye başkanı olarak çıkarsa bu tabanın, bu partinin maddi anlamında olmasa da manevi olarak kaymağını yemiş başta Ruhsar Demirel olmak üzere hepsine,’sizler inanmadınız ama bakın biz gerçekleştirdik’ diyerek yüzlerine okkalı bir tokat atmış olacaklar.