Prof.Dr. Alper Çabuk

Mirasyedi

Uzun zamandır söylediğim gibi; iklim krizinde alarm seviyesi bile geride kaldı, geri sayım başladı

30 Ağustos 2021 07:53
A
a
Sütiş Eskişehir
Uzun zamandır söylediğim gibi; iklim krizinde alarm seviyesi bile geride kaldı, geri sayım başladı. İngiliz Meteoroloji Dairesi, hazırlamış olduğu raporla Avrupa kıtasının geçen yıl, en sıcak yılını açık ara yaşadığını duyurdu. Raporda, ortalama sıcaklığın 1981-2010 yılları arasındaki sıcaklıktan 2 santigrat derece daha sıcak olduğu belirtilirken, son yıllarda küresel ölçekte de ortalama sıcaklıkların beklenenin üzerinde arttığı, Nina Kasırgası gibi doğa olaylarına rağmen hava sıcaklığının yüksek seyrettiği ifade ediliyor. BM’nin Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin raporuna göre ise, küresel sıcaklıkların 2040 yılına kadar sanayi öncesi ortalamanın en az 1,5 santigrat derece üzerine çıkacağını belirtiliyor. Küçük bir değer gibi görünse de artış, buzulların ve kutup buzullarının daha fazla erimesi de dahil olmak üzere gezegen genelinde büyük değişiklikleri de beraberinde getiriyor. IPCC raporu, yükselen denizlerle birlikte şiddetli yağış ve kasırgaların neden olduğu aşırı olayların kombinasyonlarının önümüzdeki on yıllarda sel ve su baskınlarını daha olası hale getirmeye devam edeceğini de dikkat çekiyor. Yayınlanan IPCC raporunda ayrıca, yangın havasının 2050 yılına kadar Kuzey Amerika, Orta Amerika, Güney Amerika’nın bazı kısımları, Akdeniz, Güney Afrika, Kuzey Asya, Avustralya ve Yeni Zelanda’da muhtemelen artacağı belirtiliyor.
 
Birleşmiş Milletler UNICEF’in, İklim Krizi Bir Çocuk Hakları Krizidir: Çocuklara Yönelik İklim Riski Endeksi başlıklı çocuklar hakkında yapılan ilk kapsamlı iklim riski analizi raporunda ise, dünyadaki 2,2 milyar çocuğun 1 milyarının sağlık, temiz su, eğitim gibi temel hizmetlere erişiminin yetersizliği ve birden fazla çevresel, iklimsel krize maruz kalmaları nedeniyle son derece yüksek risk altında oldukları ifade ediliyor. Gelecek İçin Cumalar (Fridays for Future) ile işbirliği içinde, gençlerin önderlik ettiği küresel iklim grevi hareketinin üçüncü yıldönümünde yayınlanan bu raporda yer alan verilere göre, neredeyse her çocuğun bahsedilen iklim ve çevresel sorunların tehdidi altında olduğu ifade edilirken; 820 milyon çocuğun yüksek oranda sıcak hava dalgalarına maruz kaldığı, 920 milyon çocuğun ise yüksek oranda su kıtlığına maruz kaldığı belirtiliyor. Raporda yer alan Çocuklara Yönelik İklim Riski Endeksi (CCRI) şunları ortaya koyuyor:
 
  • 240 milyon çocuk kıyı taşkınlarına yüksek oranda maruz kalıyor;
  • 330 milyon çocuk nehir taşkınlarına yüksek oranda maruz kalıyor;
  • 400 milyon çocuk kasırgalara yüksek oranda maruz kalıyor;
  • 600 milyon çocuk vektörlerle (keneler, sinekler, pireler vb. canlılar vasıtasıyla) bulaşan hastalıklara yüksek oranda maruz kalıyor;
  • 815 milyon çocuk kurşun kirliliğine yüksek oranda maruz kalıyor;
  • 820 milyon çocuk sıcak hava dalgasına yüksek oranda maruz kalıyor;
  • 920 milyon çocuk su kıtlığına yüksek oranda maruz kalıyor;
  • 1 milyar çocuk gittikçe artan hava kirliliğine yüksek oranda maruz kalıyor.
 
Bu verilere göre, dünyadaki hemen hemen her çocuk iklimsel ve çevresel tehlikelerin en az biri bakımından risk altında. Veriler, bu durumdan en çok etkilenen ülkelerin, çoğu zaman birbiriyle örtüşen birçok krizle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Bu da onların kalkınmalarını engelliyor, çocukların yoksulluklarını derinleştiriyor. Tahminen 850 milyon çocuk, başka bir deyişle dünyadaki her 3 çocuktan biri, bu iklimsel ve çevresel şokların en az dördünün bir arada görüldüğü bölgelerde yaşıyor. Dünyadaki her 7 çocuktan biri, yaklaşık 330 milyon çocuk, en az beş büyük iklim şokundan etkilenen bölgelerde yaşıyor. Bunun yanında, 1 milyar çocuğun ise son derece yüksek düzeyde hava kirliliğinin etkisinde yaşadığı, diğer yandan sel, fırtına ve tayfunlar gibi doğa felaketlerinin yanında salgın hastalıklar gibi tehditlerle de karşı karşıya kaldıkları vurgulanmış. Ayrıca artan küresel sıcaklıklardan hiçbir çocuğun sorumlu olmadığını ancak sonuçlarına en çok onların maruz kalacağının altı çiziliyor.
 
İşte bizlerin çocuklarımıza hazırladığımız gelecek bu. Oysaki 1987 yılında yayınlanan Ortak Geleceğimiz Raporunda ete kemiğe bürünmüş olan sürdürülebilir kalkınma kavramı "Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerinden ödün vermeden günümüzün ihtiyaçlarını karşılayan kalkınma” olarak tanımlanmıştı. Bırakın gelecek nesilleri, ihtiyaçları karşılamayı, biz şu an sürdüremediğimiz kalkınma ve yönetemediğimiz doğal kaynaklarımız ve çevremiz nedeniyle kendi neslimizin hayatta kalmasını sağlamak konusunda bile aciz durumdayız. Yani sürdürülebilir kalkınma kavramının ortaya atıldığı yıldan bu yana geçen 34 yılda, bize bırakılan mirası sıfırladık… Geçmiş olsun. Sırada daha fazla kişi için yokluk, yoksulluk, kuraklık, açlık ve afetler var…
 
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi