Yaşamın İçinden
Mide ekşitiyor
Fazla acıyı, ekşiyi, yağlıyı, tuzluyu yersem midem ekşir.
Onun için de zaman zaman Talcid ve Dank gibi ilaçlar kullanırım.
Şayet bunları bulamazsam “karbonat” isterim.
Çünkü her yerde bulunur.
Son günlerde mideme bir hal oldu.
Televizyon seyrederken gazete okurken…
Midem ağzımdan çıkacak gibi oluyor.
Ne yersem içim bulanıyor.
--//--
Yüksek öğretimde İnkılap Tarihi dersi, kalkıyormuş.
Eğitimin birinci kademesi “zikir” ağırlıklı olacakmış.
Hedef dindar nesiller yetiştirmekmiş.
19 Mayıs’ta yaşadık.
23 Nisan’da, 29 Ekim’de, 30 Ağustos’ta da gördük.
Üç çelenk kondu Atatürk anıtına.
Bundan sonra neler olacak bilmiyorum.
Bir şeyler ekiliyor demek ki.
Zamanı gelince biçilecek.
--//--
Offf. Midem ekşidi.
Talcid, Dank yoksa karbonat.
Kapıdan girince hanım sordu:
“ Gene ne yedin? Ekşi mi? Tuzlu mu? Bilmediğin yağlı bir yemek mi?”
“ Yok” dedim acıyla.
“ Haber dinledim. Gazete okudum. Başbakanı dinledim. “
--//--
Okullarda bir telaş.
Sıralar, lavabolar, servis arabalarının koltukları minikler için değiştiriliyor.
Veli hazırlıksız. Öğretmen hazırlıksız.
Kimisi gönüllü, kimisi gönülsüz.
Milli Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata açıklamış:
“Kayıt parası alanı yakarım.”
İnşallah kimse yanmaz da okul gereksinimleri nasıl karşılanacaksa karşılanır.
--//--
Midem allak bullak.
Bu kez de okul kantincileri çıktı ortaya.
Bir başka yazımda söylediklerini yazacağım.
Okulda yasak konan yiyecek ve içecekler bahçe duvarının kapısında satılıyormuş çünkü.
Her neyse.
Milli Eğitim Müdürü Sayın Ayata bir alem.
Geldiğinde koşturmuştu. Şimdi yakacak.
Kulağını çınlatıyorum.
Günlerin getirdiği
Eskişehir fuara neden katılmadı?
Dünyaca ünlü İzmir Fuarı 1 Eylül’de görkemli bir törenle açıldı. Fuarda 64 yabancı ülkenin yanı sıra 34 vilayet de pavyon açmış. Şöyle bir baktım. Katılan vilayetler arasında Afyon, Bilecik, Bursa gibi komşu iller de var. Böyle olunca aklıma Eskişehir geldi ve kendi kendime “Acaba böylesi, bir olayda Eskişehir neden bir pavyon açmadı?” diye sordum. Ardından birkaç kişinin katıldığı bir sohbette bu konu tartışıldı. Bunlardan biri dedi ki “Bu organizeyi ETO ya da ESO yapabilirdi. Bunlara davet gelmiş olabilir. Eskişehir adına bir pavyon açılmış, Eskişehir’e özel ürünler konmuş olsa şehrimizin adı duyulmuş olurdu.” Bir başkası ise büyük şirketlerden söz ederek “Eti ve Sarar gibi kuruluşlar vardı. Bunlar neden katılmadı acaba?” diye sordu. Bu gibi benzeri etkinliklerde Eskişehir adının olması gerektiğinin ihtiyaç haline gelmesinin dışa vurması olarak geldi bana. Hesabı kitabı yapılmıştır mutlaka. Ama İzmir Fuarı’nda Eskişehir adının olması kentimiz adına bir kazanç olurdu bana göre.
Bu kırgınlık nereye kadar
CHP’de Tepebaşı İlçe Başkanı Vural Yörük ayak üzeri sohbetimizde dedi ki “ Ramazan süresince başkanım Ataç ile bölgeyi taradık. Şimdi yeni çalışmalar için program yapıyoruz. Senin memleket Emirdağ’a gidip genel başkanımızla konuştuk” Hakkını yememek lazım. Vural Yörük Tepebaşı Belediye toplantılarınım tümüne de katılır, üzerine söz düşerse konuşur. Vural’a “Erdal Çakıcıer ne yapıyor?” diye soracaktım olmadı.
Her neyse. CHP’de her şey iyi, güzel de, yıldızı barışmayanların kırgınlıkları sürüyor. Kazım Kurt, Erman Gölet, Erdal Caferoğlu, hatta, Prof. Dr. Süheyl Batum… 30 Ağustos resepsiyonunda dikkatimi çekti. AKP Milletvekilleri Salih Koca ve Ülker Can’ın yanından İl Başkanı Süleyman Reyhan bir saniye ayrılmazken, CHP’liler ne hikmetse bir araya gelmediler bile Erman Gölet ve eşi resepsiyonu erkenden terk ederlerken, Kazım Kurt ayrı bir yerde, Süheyl Batum ayrı bir yerde durdular. Hatta bu bazıları “Neden böyle?” diye bana sormuştu da verecek yanıt bulamamıştım. Dahası resepsiyonda, Kazım Kurt ve Süheyl Batum ile içeride, Erman Gölet ile dışarıda ayrı ayrı konuştuğum halde, punduna getirip ” Bu kırgınlık nereye kadar sürecek?” diye soramamıştım. Kazım Kurt, Süheyl Batum ve Erman Gölet kırgınlığına Erdal Caferoğlu’nu da dahil etmek lazım. O’nun havası da aynı. Aslında politikada aynı duyguyu paylaşan insanların neden mücadeleyi ortak yapmadıklarını yorumlamak lazım. İster kişisel beklenti deyin, ister başka şey. CHP içindeki bu duruma bir çözüm bulmak gerekiyor. CHP’de bir önemli sorun da parti-belediye ikileminin sürmesi.
Aradan bu kadar süre geçtiği halde parti içindeki bazılarını iteklemesi ile her geçen gün alevlenen bu olayın nereye kadar devam edeceğini kimse bilmiyor.