Atalarımız ne güzel demiş, “birlikten kuvvet doğar” diye…
Ülkemizin başlattığı askeri operasyon sonrası, ardı ardına açıklamalar yapıldı…
Avrupa Birliği, kınadı…
Arap Birliği kınadı…
Birleşik Amerika, en başından bu yana karşı!
Ülkemiz Türkiye mi?
Hep yalnız, hep tek başına…
NATO’nun en önemli, en güçlü ülkelerinden biriyiz. Ancak NATO içindeki müttefiklerimiz bizim yerimize terör örgütünü kendisine “ortak kabul” ediyor!
Demek ki daha güçlü olmak için “yeni birliğe” ihtiyacımız var. Atatürk döneminde bu birliklerin sağlanması için adımlar atılmıştı…
En önemli anlaşmalardan birisi Sadabat paktı anlaşmasıydı. Türkiye, İran, Irak ve Afganistan…
Birbirlerini kardeş ülke seçmişlerdi. Bu pak bozuldu. Önce Irak ardından Afganistan tuzla buz oldu!
Daha sonra Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında Balkan Paktı vardı. Bu pak çökünce Yugoslavya dağıldı, minik minik ülkeler ortaya çıktı!
Batının bu denli sert çıkmasının nedeni “Türkiye’nin meydan okumasıdır” ABD ve AB, böyle meydan okumalara alışık değiller! Hırçınlıkları ondandır…
BİR DE MÜTTEFİKLER ANLASA!
Eskişehir’e gelen Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Faruk Kaymakcı, Eskişehir’e gelince gazeteciler mikrofon uzattı…
Son operasyonu nasıl değerlendirdiklerini sordu? Bakan Yardımcısının yanıtı şöyle oldu:
-Bu harekat bir barış harekatı, istikrar harekatı, güvenli bölge oluşturma harekatı, terörle mücadele harekatı. Biz aslında kendi sınırlarımızı korurken, sadece Türkiye’nin sınırlarını değil aynı zamanda Avrupa’nın ve üyesi olduğumuz NATO’nun sınırlarını da koruyoruz. Bizim terörle mücadelemiz Avrupa’nın ve NATO’nun güvenliğine de hizmet eden bir çaba!” Son derece net anlaşılır bir açıklama…
Sanırım bunu bir tek Avrupalı ve ABD’li müttefiklerimiz anlamıyor!
SOKAK KÖPEKLERİMİZİN IRKI!
1800’lü yılların İstanbul’un da meydana gelen doğal felaketlerin, yangınların gerekçelerini halk köpeklere yapılan eziyete bağlardı. Avrupalıların gözünde Türkler, sokak köpeklerine en iyi davranan millet sayılırdı. Öyle ki İtalyan yazar Edmondo de Amıcıs, gözlemlerini şöyle aktarır:
-İstanbul’da sokak köpeklerinin kentin daha az kalabalık, ama birincisinden daha az garip olmayan ikinci halkını meydana getirir. İstanbul’da hiç kimse köpekleri dolaşırken ve yatarken rahatsız etmez. Köpekler yolun sahibidir. Bizim şehirlerimizde, atlara ve insanlara köpekler bir kenara çekilip yol verir. Burada köpekleri ezmemek için insanlar, atlar, develer, eşekler şöyle bir kavis çizerler…
***
Sokak köpeklerini seven başka yabancılarda vardır. Fransız yazar Cladue Farrere, bu yabancılardan biridir. Sokak köpekleri ile ilgili son derece ilginç düşünceleri vardır:
-Benim gözümde sevilmeye layık tek köpek cinsi ehli bir ırktır. Bu ırk, Türkiye’nin başıboş sokak köpekleri ırkıdır. Bunlar gerçekten hür köpeklerdir. Ne sahipleri, ne kulübeleri, ne tasmaları, ne de ipleri vardır. Açtırlar fakat yaltaklanmazlar. Tabir-i caiz ise en az ‘köpek’ olan, bir bakıma ‘kedi’ olmaya layık köpeklerdir
***
Bir zamanlar ülkemizin sokak köpekleri hür ve ayrı bir ırk olarak anılması son derece ilginç. Yabancı yazarların gözlemlerinin üzerinden bir asırdan fazla zaman geçti. Şöyle sokaklara bakıyoruz da, sokak köpekleri aynı yabancı yazarların anlattığı gibi yerli yerinde duruyorlar.
TESPİT
Sosyal medya Amerikan istihbaratı tarafından yönetilen bir linç alanıdır. Fikri olan cahiller öne çıkar. Herkes biranda gazeteci, siyasetçi bilim adamı harp uzmanı, uluslararası ilişkilerci oluverir. Sosyal medya sorgulamayı yasaklayan ve klişeleri öne çıkaran bir üst aklın eseri…
(Banu Avar)
KAPANAN KAPI
Bir kapı kapandığında, diğerleri açılır. Ancak biz kapanan kapıya öyle uzun bakar ve üzülürüz ki, bizim için açılan diğer kapıyı görmeyiz.