İYİ Parti Milletvekili Arslan Kabukçuoğlu, Sağlık Bakanı'na cevaplaması için bir soru önergesi yönlendirdi
İYİ Parti Milletvekili Arslan Kabukçuoğlu, Sağlık Bakanı'na cevaplaması için bir soru önergesi yönlendirdi. Bilindiği gibi Doktor Kabukçuoğlu daha önce de Sağlık Bakanı'na 12 soru yöneltmiş, ancak Sağlık Bakanlığı makamı kendisine tevdi edilen Fahrettin Koca, bu sorulardan birine bile cevap vermemişti. Sayın Koca şimdi milletin vekilinin 13'üncü sorusuna yanıt verir mi orasını bilemeyeceğim. Muhtemelen bu soruyu da duymazdan gelecektir. Ya da ıslıkla "Beraber yürüdük biz bu yollarda" türküsünü çalıp, genel kurul salonunda tavana bakabilir. Hiç üzerine alınmayabilir yani soruyu. Arslan Kabukçuoğlu aslında yalnızca sağlık sektörünü ilgilendirmeyen bir konuyu gündeme getirmiş; beyin göçü... Kabukçuoğlu yetişmesi için büyük zaman ve emek gereken kıymetli doktorlarımızın birbiri ardına memleketten kaçtığını belirtmiş. Son 8 yılda ülkemizin yetişmiş ve birbirinden kıymetli 1047 hekiminin yurt dışına kaçtığını ifade eden Kabukçuoğlu, bu konunun neden olduğuna ilişkin bir çalışma yapılıp yapılmadığını sormuş. Şimdi Sayın Koca bu soruya ne cevap versin ki? Muhtemelen 1.047 hekimimizin yurt dışına kaçtığını ilk defa duymuştur. Açıkçası bu konuyu umursayıp umursamayacağından da şüpheliyim. Karadenizliye "Bir kişi günde bir yumurta yerse, 10 günde kaç yumurta yer?" diye sormuşlar. "Adamın yanında mıyım ki kaç yumurta yediğini bileyim?" diye yanıt vermiş. Bakanlık güzel bir iş. Resmi plakalı araçlar mı dersiniz, kapınızda el pençe dîvan duran kullar mı ararsınız... Şimdi durup dururken bir milletvekiline neden cevap verecekmiş ki? Sayın Sağlık Bakanımız bu 1.047 doktorun yanında mıymış ki bir cevap versin? Öte yandan Sayın Kabukçuoğlu'nun sorduğu sorunun bir kısmına yanıt verebilir. Böylece bir ilk gerçekleşir ve kendisine sorulan 13 sorunun en azından buçuğuna yanıt verebilir. O 'Buçuk' soru da son cümlede gizli. Kabukçuoğlu soru önergesinin sonunda, Zengini de fakiri de, okumuşu da okumamışı da gitmek istiyor. Çok kıymetli AK Parti iktidarı; bunlarda hiç sizin kusurunuz yok mu?" ifadelerinde bulunmuş. İşte Sayın Fahrettin Koca'nın bu soruya cevap vermeye tenezzül edeceğinden umutluyum. Mesela, "Bunun suçu bizde yok; İYİP zihniyeti suçludur" diyebilir. 1943 yılında ekmekle karne alındığını, bu yüzden doktorların kaçtığını ileri sürebilir. Veya memleketten kaçarcasına ayrılan hekimlerimizin uluslararası soğan – patates lobisi tarafından aklının çelindiğini açıklayabilir. Ben inanıyorum ki günün birinde milletin vekiline de cevap verilecektir. Allah'tan umudu kesmemek lazım...
Nankörlük etmeyin kardeşim
Müjdemizi isteriz! Simit gibi bir takım pastane ürünlerine yapılan zamlar kesinleşti. Buna göre Eskişehirliler simidi 1 buçuk liradan yiyecekler. Gerçi milletçe kazık yemekten karnımız doydu. Ancak olur da, "Yahu arkadaş! Şu asgari ücretli nasıl geçinecek? Acaba 5 kişilik bir aile günde üç öğün simit ve çay yerse ay sonunu denk getirebilir mi?" diye bir soru aklınıza takılırsa size yardımcı olmak isterim. Gerçi bu hesabı ilk olarak ben yapmadım. Dolayısıyla Pulitzer ödülüne adaylığımı koymayı düşünmüyorum. Bundan yıllar yıllar önce – yanlış hatırlamıyorsam eğer – aynı hesap yapılmıştı. Bir başka kişi, o gür sesiyle bu hesabı yapmıştı. Hayal – meyal hatırlıyorum. Şimdi 5 kişilik bir aile günde üç öğün simit yerse, günde 15 simide karşılık gelir. Yani günde 22 buçuk lira simit parası ödersiniz. Bu da 30 günlük bir ayda 675 lira eder. Üstelik 28 çeken şubat aylarını saymıyorum. Yine orta halli bir çay bahçesine gidip, "Çek 5 tane çay! Tavşan kanı olsun!" derseniz, 2 buçuk liradan 37 buçuk lira ödersiniz. Bu da ayda 1.125 lira eder. Yani toplamda 1.800 lira cebinizden çıkar. Asgari ücret de aylık 2 bin 324 lira olduğuna göre, 534 lira tasarruf edersiniz. E kardeşim bu 534 lira da nenize yetmiyor? Öyle değil mi ama? Ezcümle "Asrın ekonomik bolluğunu" yaşıyoruz. Nankörlük etmeyin kardeşim... Tabii çocuğunuz acıkır da bir simit daha isterse yandınız. Hele ki terbiyesizlik edip üçgen peynir isterse bütün hesaplar şaşar. Bu durumda açlıktan ağlayan çocuğun suratına şöyle 'Şırrak" diye bir 'Beş kardeş' nakşetmeniz yeterli olacaktır. Daha sonra "Ya ana, bubam bana vuryiooo" diye ağlayan çocuğunuza üzülmemesi gerektiğini, çok şükür memleketin her köşesinin saraylarla kaplandığını, hele bir Ahlat Sarayı da yapıldı mı, Almanların kıskancından kalp krizi geçireceğini söyleyebilirsiniz. Çocuk rahatlar en azından biraz...