Meğer insan hakları oteliymiş

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un Yassıada'da kumarhane yapılacağına ilişkin kehaneti nicedir polemiksiz kalan Eskişehir'in imdadına yetişti. Çok şükür bugün de kavga edecek bir şey bulduk. Yarın Allah kerimdir...

12 Ocak 2021 09:49
A
a
Sütiş Eskişehir

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un Yassıada'da kumarhane yapılacağına ilişkin kehaneti nicedir polemiksiz kalan Eskişehir'in imdadına yetişti. Çok şükür bugün de kavga edecek bir şey bulduk. Yarın Allah kerimdir...

Tabii Eskişehir'deki TOBB'un ağır topları birbiri ardına açıklamalarda bulundular. Meğer Yassıada demokrasi ve insan hakları oteline kavuşacakmış da, zinhar kumarhane olmayacakmış...

Otellerin de konseptleri olur. Örneğin aqua otel konsepti vardır; insanlar su eğlencelerine katılmak için gider. Yol üstü otel konsepti vardır mesela. Yol kenarına arabanızı çeker, uykunuza alır, öyle yola devam edersiniz. Kumarhane otel de bir konsepttir. Insanlar kumar oynamaya gider. Butik otel konsepti olur. Sonra dağ oteli veya kayak oteli konsepti de olur. Çok otel konsepti duydum ama, demokrasi ve insan hakları konsepti hiç duymadım. Ne yani insanlar o otele, "Şöyle demokrasinin kokusunu ciğerlerime çekeyim" diye mi gidecek? Şimdi buna inanmamızı mı bekliyorsunuz? Uzaktan saf mı gözüküyoruz size?..

CHP'li Kazım Kurt'u eleştiren cesur işadamlarımız çok otellere gitmişlerdir. Bir işadamı otele, o şehirde işi olduğu için konaklamaya gider. Yani İstanbul'da işiniz varsa, İstanbul'dan oda tutarsınız, 850 kilometre ötedeki Adıyaman'dan değil. Şimdi Karaköy'den vapura binip, en az 1 saat 45 dakikalık lodoslu bir seyehatle deniz ortasındaki bir kayalığa gidip orada konaklamanın mantığı nedir; ben çözemedim. Hayır bir de geri dönüşü olacak bu seyehatin...

İşadamları otelleri aynı zamanda misafirlerini ağırlamak için de kullanır. CHP'li Kazım Kurt'a itiraz etmekte cengaver gibi davranan işadamlarımızın yurt dışından gelen misafirlerini ağırlamaları gerekmiştir. Bizim Eskişehir'deki işadamlarımızın da başına gelmiştir muhakkak. Diyelim ki Ukrayna'dan gelen iş insanı misafirlerinizi ağırlayacaksınız. O iş için ummanları mı aşarsınız? Beykoz'daki otellerde de pekala ağırlayabilirsiniz misafirlerinizi. Herşey dâhil olur üstelik...

TOBB'un ağır toplarının topu bir araya gelmiş Kazım Kurt'u eleştiriyorlar. Cesaretinizi biraz da Rifat Hisarcıklıoğlu'nu eleştirirken görelim...

Sonuç olarak, bir buçuk futbol sahasından az kaba bir kayalığa, deryaları ve fırtınaları aşıp giderek konaklamanın zerre kadar mantığı yok. Oraya bir otel kurulduysa, o gözlerden ırak otel, bir cazibe merkezine yakın olduğu için değil, kendi kendine cazibe merkezi olacağı içindir. Siz inlerin – cinlerin unuttuğu bir kayalığa on milyon dolarlar harcayarak otel yapıyorsunuz. İki ihtimal var;

1)      "İnsan Hakları Oteli"dir

2)      Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın asıldığı yerde viski içilip, barbut atılacaktır.

Hangisi size daha mantıklı geliyorsa onu seçin. Ben Kazım Kurt'un tahminini seçiyorum.

 

Volta atan gazeteciler günü

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle bizleri arayan, mesaj gönderen tüm dostlarımıza teşekkür ederiz. Son olarak ESGROUP'a gelen meslektaşımız Milletvekili Utku Çakırözer de bizi yalnız bırakmayan isimlerdendi. "Gazetelere ilan ambargosu uygulanmadığı, televizyonların karartılmadığı habere erişimin engellenmediği Türkiye’yi en kısa sürede birlikte yaratacağız" diyen Çakırözer'e teşekkür ederiz. Bize moral veren isimlerdendi. Açıkçası gazeteciler olarak her zamankinden daha çok morale ihtiyacımız var. Çünkü milletin müşterek sesinin kısıldığı günlerde yaşıyoruz. Bir zamanların Uğur Dündarları, Çetin Emeç'leri, Uğur Mumcu'ları veya Abdi İpekçileri. Mehmet Yılmaz'ları artık yok. Ya öldüler, ya hapse atıldılar. Şanslı olanlar ise kovuldu. Meydan Rasim Ozan Kütahyalı ve Engin Ardıç'lara kaldı...

Yine de gerçekleri yazan veya yazmaya çalışan küçük bir azınlık mücadelesini sürdürüyor. Çalışan bu gazeteciler azınlıkta. Çünkü namusunu ve kalemini satmayan gazetecilerin ekseriyeti hapishane avlusunda volta atmakta.

 

Ellerinize sağlık

DSİ Genel Müdürü Kaya Yıldız, son 18 yıl içerisinde Eskişehir'de 9 baraj ve 9 gölet inşa ettiklerini belirtti. Öncelikle kendilerine teşekkür ederiz. Dünya ciddi bir iklim değişikliği yaşıyor. Bir dönem 'çevrecilerin masalları' olarak görülen küresel kriz, artık elle tutulur hâle geldi. Böylece su tutan baraj ve göletlerin önemi bir kere daha anlaşıldı. Tabii DSİ neden son 18 yılın rakamlarını veriyor anlamadık. "Son 50 yıl" acıklamasını anlarım, "Son 25 yıl"ı da anlarım; ama neden 18 yıl? Neden 17 veya 19 değil de 18 yıl?..

Her neyse... Sonuç olarak yapılan işlerin hakkını teslim edelim. "Yapanların da ellerine sağlık" diyelim. Ancak Türkiye barajlara sahip olduysa bunu evvela 9'uncu Cumhurbaşkanı Demirel olmak üzere sırasıyla ülkemizin bütün yöneticilerine borçludur. Elbette ülkemizi son 18 yıldır yönetenlerin de katkıları büyüktür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 18 sene evvel kurulmadı. 18 sene önce ülkemizde baraj da vardı, buzdolabı da otomobil de... Biz bir muz cumhuriyeti değiliz.

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon
eskişehirli 12 Ocak 2021 21:09

8. cumhurbaşkanı özal ve Atatürk barajı unutulur mu yahu. biraz okuyalım lütfen

1 1 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi