Maşallah benim tosunuma

İktidarın yaptığı önemli hizmetlerden biri – kuşkusuz – sağlık altyapısının daha çağdaş bir hâle getirilmesi. Ancak hükûmet ne kadar iyi alt yapı getirirse getirsin, beceriksiz yöneticilerin olduğu bir yerde işler sarpa sarıyor.

Bunun son örneğini Eskişehir Şehir Hastanesi'nde gördük. Şehir Hastanesi skandallarına eklenen son halka PCR testlerinin karıştırılması olmuş... Şehir Hastanesi yetkilileri sağlıklı hastalara "İyisin" demiş ve daha vahimi hastalara da "Bi şeyciğiniz yok" demiş...

Evet; doğru okudunuz... Düşünebiliyor musunuz; dünyanın yaşadığı en büyük sağlık sorunlarından birini yaşıyoruz. Bizim nesillerimizin görmediği bir pandemiyle karşı karşıyayız. Hayatımızın her alanına pandemi girmiş durumda. Ekonomi programları bile sağlık programına döndü. Çünkü bu hastalık silinmeden ekonominin de düzeleceği yok. Politikanın tek gündemi salgın. Dış politikada konuşulan tek konu salgın. "Havadan sudan konuşalım" diyerek futboldan bahsetsek konu yine dönüp dolaşıp Covid – 19 virüsüne geliyor.

İşte bu koşullar altında, hani sokaktan 5 yaşındaki çocuğu çevirseniz size virüsler hakkında ders vereceği bir ortamda, bizim Şehir Hastanemiz PCR testlerini karıştırıyor.

Hasta olmayan vatandaşlarımızı paniğe sevk ediyor. Hasta olan vatandaşlarımıza ise, "Turp gibisin maşallah. Tahtalara vur tahtalara..." diyor.

Peki o iyi olduğunu düşünen hastalar, gidip de virüsü etrafa bulaştırırlarsa bunun hesabını kim verecek? Yani vatandaş evinde otursa, hastaneye gitmese sorun kalmayacak. Ancak hastaneye güveniyor ve "Tosun gibisin" denildiği için tedavi olmadığı gibi, hastalığı başkalarına da bulaştırıyor. Yani Şehir Hastanesi'ni yöneten zihniyetin faydası değil, bilakis zararı oluyor.

Son olarak İl Sağlık Müdürlüğü'nün de konu hakkında bir soruşturma başlattığını öğrendik. Uğur Bilge yönetiminin kimsenin gözünün yaşına bakmayacağına eminiz. Böyle büyük skandalların bir daha yaşanmaması için gerekli hassasiyetlerin gösterilmesi lazım. Bunun yolu da bazı kişilerin biletlerinin kesilmesi anlamına gelir.

Kadrolaşmaya verilen önemin çeyreğini hastaların sağlığına verirsek, hiçbir sorun kalmaz ortada... Demek ki neymiş? Yüzlerce milyon liraya büyük sağlık yatırımları yapabilirmişsiniz. Ancak bu yatırımları emanet ettiğiniz yönetim zihniyetine dikkat etmezseniz, bir çuval inciri berbat edermişsiniz.

Kabukcuoğlu çiftçiyi dinledi

Hafta sonu Tepebaşı, Mihalgazi, Seyitgazi ve Alpu'nun kırsal mahallelerini ziyaret eden İYİ Parti Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu, gözlemlerini basınla paylaşarak, "Türk köylüsü çalışıyor, uğraşıyor. Ancak emeğinin karşılığını alamıyor" dedi. Arslan Kabukcuoğlu'nun özellikle kırsal alanların sorunlarıyla yakından ilgilenen bir milletvekili olduğunu biliyoruz. Türk tarımının durumu da ortada. Bir somun ekmek bile üretemiyoruz. Hani 19'uncu yüzyılda "Avrupa'nın Hasta Adamı" vardı ya, işte ona döndük. Allah sonumuzu hayır etsin. "Meral Akşener’in dediği gibi borç ekiyor, haciz biçiyor. Maliyetlerinin altında eziliyor. İktidar artan tarımsal girdi maliyetlerinin önüne geçemiyor. Çiftçiye, üreticiye vermesi gereken desteği veremiyor. Böyle olunca refah yerine, perişanlık doğuyor. Çiftçilerimiz haklı olarak emeklerinin karşılığını onlara verecek bir iktidar istiyor" diyen Kabukcuoğlu'nun bu çabaları seçimlerde partisine destek olarak geri dörner mi bilemeyeceğiz. Ancak asıl önemli olan hangi partinin yüzde kaç oy alacağı filan değil. Önemli olan Allah'ın bize bahşettiği bu cennet vatanın hakkını verememiş olmamız. Çiftçimiz alın teriyle tarlasını sulasın, borç yerine bereket biçsin. Sonra hangi parti ne kadar isterse o kadar oy alsın. Yeter ki Türk Milleti ele güne karşı muhtaç olmasın...