Görüşler
"Tansu Çiller"in başbakan olduğu günlerde İskoç dostumuz "George Main"den bir mektup almıştık. "Buradaki bir gazetede okudum" diye başlıyordu:
"Bayan başbakanınız herkese iki anahtar veriyormuş. Biri ev, diğeri otomobil için. Ben de hemen sizin TBMM’ye vatandaşlık için başvurdum. Yardımcı olmanı rica ediyorum. Sizin oralarda torpil diye bir şey varmış da!..”
…….
50'li yılların sonlarında Eskişehir Maarif Koleji'nde eşi ile birlikte İngilizce öğretmenliği yapmış George Main...
"Tony Curtis"ten daha yakışıklı.. Üstelik iki metre boy...
Hamamyolu’nda kafaları döndürürmüş!..
Topu görse "kabak" sanan biriydi...
Ama gol kralı olunca "Fethi Heper benim talebem" derdi...
Bir alemdir İskoçlar...
Hafta sonunda Hürriyet’in Eskişehir ekinde Prof. Dr. "Nezih Orhon" da yazmış...
İskoçya'da "StJones" yerel gazetesinin birinde çıkan haberi aktarmış:
"Porsuk kenarındaki plajlarda güneşlenen ve suya giren İskoç vatandaşlarımızda koli basili tespit edilmiştir..."
İletişim Dekanı böyle olur işte!
“Ne zaman duymuş, okumuş ve hemen yazmış!..”
…….
"Uğur Mumcu"nun öldürüldüğü gün telefonla aradık George Main'i... Kendisini çok severdi ama üzücü haberi vermek de bize düşmüştü…
Bir bayan çıktı telefona ve hemen eşi olduğunu anlamıştık... İngilizce tarzanı ile, "Çat-pat, George falan" derken sözümüzü kesmişti kadın:
"Bir dakika vereyim!..”
…….
Prof. Orhan, Anadolu Üniversitesi için de iki haber vermiş, biri iyi, biri kötü!
İyisi, "Bölünmüyor, yoluna devam ediyor..."
Kötüsü, "Bölünmesini isteyenler için!.."
Bizim de kendisine bir iyi bir kötü haberimiz var...
Birincisi, İskoçya'daki o yerel gazeteye:
"Asparagas bile olsa reklam reklamdır!
İkincisi ve kötüsüne, gelince; bir soru:
“Eskişehir’de temsilcisi var mıdır?”
Ne dersin George Main?
“Sen miydin yoksa!..”
Günün Olayı
Esad, "AKP rol kapma peşinde" demiş.
Öyle tabii... Ortadoğu'nun en önemli aktörü olarak gösterilen Erdoğan’ın ABD filmlerinde rol almak istemesinden daha doğal ne olabilir…
Haldun Ertem
Günün Biberi
Diyanet açıklama yapıp uyarmış:
"Ramazan'ı reklam malzemesi yapmayın."
Bunu demek kolay...
Marifet, "Dini siyasetin malzemesi yapmayın " diyebilmek!
Fahrettin Fidan
Günün Balı
İstanbul ajan kaynıyormuş.
Olabilir...
Ankara'da "taşeron" kaynıyor!
Cuk
Davacının aptalı derdini mübaşire anlatırmış…
Türk Atasözü
Kolsuz Yaşar’dan
Sarı sendikacılık devri bitti.
"Sıra yeşil sendikacılıkta!”
Günün Sözü
Bilgili bir ahmak, cahil bir ahmaktan daha ahmaktır.
Moliere
Gerilim
Bir subayın acı kaderi.
-Tayyip'e suikastla suçlandı, 3 ay hapis yattı, ordudan atıldı, karısı boşadı, iş bulamadı, pazarcılık ve simitçilik yaptı annesi kanser oldu, 6 yıl sonra beraat etti!..
"Bu kaybettiklerini kim geri verecek?"
Özdeyiş
Duyarlılıkla duygusallık arasındaki çizgi, anlamakla alınmak arasındaki fark gibidir…
Y. Güngör Özden
Günün Şiiri
Doymak
Doymak istiyorum Allahım denizine
Deniz rüzgarına, pırıl pırıl engine
Vapur, sandal ne varsa denizlerde giden
Tam yolla, çalakürek, pupayelken
Sürmek köpükler içinde motoru
Üstünde yola çıkmış bulutlar sürü sürü
Altında deniz balıkların ömrü
Yürü, yürü, yürü
Doymak istiyorum, denizlerle yol almaya
Bir çınar gölgesinde rüyaya dalmaya
Denize, karaya
Görmeye, koklamaya, öpüp okşamaya
Ey üzerinde nefes aldığım dünya
Doymak istiyorum yaşamaya...
Ziya Osman Saba (Varlık-1951)
Temel yeni taksi şoförü
Temel o gün taksi şoförlüğüne başlamış ve ilk müşterisini almış...
Araba hareket ettikten sonra, müşteri gideceği yeri göstermek için, Temel’in sırtına şöyle bir dokunmuş. Anında acı fren yapan Temel kendini de dışarı atmış.. Müşteri şaşkın bakarken kafasını sallayarak geri dönmüş ve "Kusura bakma abi" demiş:
“20 yıldır cenaze arabası kullanıyordum, bugün taksi şoförü olarak ilk günümdü!”
Ben söylerdim
Temel eve gelmiş karısı Fadime'nin iki gözü iki çeşme!
"Neden ağlıyorsun?" diye sorunca da "Falcıya gittim" demiş Fadime:
"Sen beni hiç sevmiyormuşsun, 50 lira da para verdim!”
Temel, "Üzüldüğün şeye bak" demiş:
“Bana gelseydin bedava söylerdim!”
Bayramın kutlu olsun!
"İleri demokrasi"de durmak yok ya..
Tam yol gidiyoruz!..
AKP, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda "Basın ve Yayın Hürriyeti" ile ilgili teklifini sunmuş:
"Basın hürriyeti, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın, özel veya aile hayatının korunması, suçların önlenmesi, yargı bağımsızlığının sağlanması amaçlarıyla sınırlanabilir..."
Ve de bugün bir 24 Temmuz’u daha yaşıyoruz…
Neymiş?
"Gazetecilerin Bayramı..."
Sansürün kaldırılışının bilmem kaçıncı yıldönümü...
"Bayramınız kutlu olsun arkadaşlar!"
Kıssadan
Umudunu yitirme, cebindeki son anahtar belki kilidi açacaktır.
Benjamin Franklin
Ergin Orbey’in Atatürk sevgisi
Geçenlerde yitirdiğimiz sanatçı "Ergin Orbey"i bir başka yönü ile anlatmış "Ahmet Cemal..."
"Cumhuriyet”teki yazının bir bölümünü aktarmak istiyoruz:
-Prof, Dr. "Yılmaz Büyükerşen", geçmişte aynı tiyatro sahnelerini paylaştıkları günlere kadar uzanan dostlukları temelinde, "Ergin Orbey"in Anadolu Üniversitesi'ndeki varlığını kurumlaştırdı. Yine onun çabalarıyla ve Belediye Başkanı seçilmesinden sonra, bu kurumsallaştırma Eskişehir Belediye Tiyatroları'nın kuruluşuna kadar uzandı. Bugün bu kurumun sahnelerinden biri "Turgut Özakman"ın, biri de "Ergin Orbey"in adını taşıyor.
Eskişehir’deki hocalık yılları boyunca Ergin Orbey’in özel bir duyarlılığı hep ilgimi çekti ve ona olan büyük saygımı pekiştirdi.
Eskişehir ve çevresinin Milli Mücadele sırasındaki öneminin çok iyi bilincinde olan Orbey, "Mustafa Kemal Atatürk"ün gerçek bir hayranı olarak, bu bilinci öğrencilerine de aşılamayı misyon bilmişti. Her yıl ilkbahar aylarında düzenlediği okul gezilerinde öğrencilerini Eskişehir civarındaki savaş alanlarına ve şehitliklere götürmek, öğrencilere ülkenin yakın tarihini bu tarihsel mekanların tanıklığının eşliğinde anlatmak, sanki Orbey’in tiyatro hocalığının olmazsa olmaz bir parçasıydı.
Şimdi bulundukları alemde, Güngör Dilmen ile başlattıklarından kuşku duymadığım sohbetlerine katılamamanın kıskançlığı ile Ergin Orbey'in anısı önünde saygıyla eğiliyorum...
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...