"Kravat nedir, nereden geldi?"
1636 savaşında Fransa Kralı XIII Louis"in ordusunda bir ilginç lejyon birliği vardı. Bu birliğin özelliği boyunlarına birer çiçekli kumaş parçası bağlamış olmalarıydı...
Bu kumaş parçası askerlerin eşleri ve sevgilileri tarafından savaşa giderken boyunlarına geçirilmişti...
O seneki kraliyet balolarında birçok erkeğin boynunda o kumaştan vardı artık...
Sonradan adı "kravat" oldu...
………
Geçtiğimiz hafta bir fotoğraf oldukça ilgisini çekmişti medyanın...
Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan'ı Huber köşkünde kabul ediyor...
Hanımları ayakta...
İkisi de kravatsız...
"Melih Aşık" diyor ki:
"Google"a girip Alman, Fransız, İtalyan, Rus aklınıza hangi ülke gelirse cumhurbaşkanının adını yazıp "görseller”e basınız. Hiçbir cumhurbaşkanının tek bir kravatsız fotoğrafını göremezsiniz…
………
Eskişehir'de de son aylarda ilginç bir olay yaşanıyor :
"Kravatsızlar toplantıları..."
İki toplantının birinde "Savaş Özaydemir", diğerinde "Yılmaz Büyükerşen" ev sahipliği yaptı...
Toplantıya katılan kentin tepesinde bulunanların hepsi kravatsızdı...
Ve de çok merak edildi:
"Neden kravatsızlar?"
İşte, sırrını öğrendik...
Savaşa giden "lejyon askeri" değiller ki bunlar...
"Barış için toplanıyorlar..."
Ve bir ikinci nedeni daha ortaya çıktı!
Ya da yakıştırılıyor...
Biliyorsunuz, Milli Eğitim Bakanlığı, okullardaki "kravat takma zorunluğu"nu kaldırmaya hazırlanıyor…
Güzel Eskişehirimiz de her alanda "Pilot Bölge" ya..
"İşe büyüklerden başlanıyor!.."
Orayı, burayı eşeleyip, buzağı aramayın...
"Hepsi bu!.."
Özdeyiş
Ebediyet, bazen iki mesaj arasındaki zaman dilimidir…
Günün Balı
Konu memleket meselesiyse "Ben bilmem, büyüklerim bilir."
Konu cebe para indirmekse "Büyüklerim bilmez, ben bilirim..."
Hakan Şükür
Günün Olayı
“Aziz Yıldırım” savunmasında, " Ben Atatürkçüyüm" demiş.
Öyle ise "şike"den değil, Ergenekon ya da Balyoz'dan yargılanması gerekir!
Cuk
"Yoksa kanun yap kanun!
Der imiş Enver Paşa.
Biz ona güler iken.. "Tıpkısı geldi başa!"
Mim Karaveli
Gerilim
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Esad Suriye'yi hapishaneye çevirdi" demiş.
Kendileri henüz Türkiye'yi tam çeviremediler ya, ona hayıflanıyor olabilir!
Kıssa-dan
Kıssa-dan
En başarılı siyasetçi halk çoğunluğunun aklından geçeni, bağıra bağıra söyleyen adamdır
T. Roosevelt
Artık utanmana gerek yok!
Bir Arap emirinin oğlu Almanya’ya eğitime gider. Bir ayın sonunda ailesine mektup gönderir:
"Berlin, gerçekten süper bir yer. İnsanlar da çok sempatik ve burayı çok seviyorum ama profesörlerim okula tramvayla gelirken ben Mercedes’imle gelmekten utanıyorum."
Birkaç gün sonunda çocuk bir mektup alır, mektupta 2 milyon dolarlık bir çek ve şu not vardır:
"Artık utanmana gerek yok, git sen de kendine bir tramvay al!..”
Uygulamalı ders!
Kardeşi birden ağlamaya başlayınca annesi Oktay'a sordu:
"Ne yaptın da kardeşin ağlıyor oğlum?"
"Hiçbir şey" diye yanıt verdi Oktay:
"Sadece pastasını nasıl yiyeceğini uygulamalı olarak gösterdim!.."
Dr. Dinç Eskişehir'de
DDY Hastanesi'ndeki yöneticiliğinden tanırız Dr. "Ahmet Dinç"i...
Disiplinli ve kimseye ödün vermeyen bir yapısı vardı. Zamanın ANAP İl Başkanı "Zafer Sabuncuoğlu" ne yaptıysa sözünü geçiremedi doktora... Çünkü, görevini yapıyor ve hastaneye siyaset girmesini önlüyordu. Sonunda hepinizin bildiği gerçekleşti ve görevinden başka yere atandı.
Uzun süre İstanbul'da kaldı ve daha sonra Doğru-Yol'da siyaset saflarında göründü. Bir süredir de Kütahya'da çalışıyordu. Yeni duyduk, Eskişehir'e kesin dönüş yapmış ve Medline Hastanesi’nde çalışmaya başlamış. “Ahmet Dinç”e yeni görevinde de başarılar diliyoruz…
Günün Şiiri
Ateş böcekleri
Çağlayanlarıyla
Uzak denizlere nasıl dokunuyorsa dağ
Ben de öyle şarkımla dokunuyorum Tanrıya
Kelebekler ayları değil, anları sayar
Tükenmez zaman okyanusunda
Bırak güneş ışığı gibi sevgim sarsın seni
Ama gene de esirgeme benden aydın özgürlüğü
Konuşulurken de gizli kalır sevgi
Çünkü ancak seven bilir sevildiğini
Toprağın tutsaklığından kurtulmak asla
Özgürlük olamaz ağaca
Sevmekle öderim sana sonsuz borcumu
Bilerek ve anlayarak ne olduğunu...
Rabindranath Tagore (Varlık-1966)
CINEMAPINK’de hafta sonu Cuma’sı!
Geçtiğimiz cuma günü Kanatlı AVM’deki sinemalara uğradık…
İlk sahibi arkadaşımız "Yaşar Aydoğan"ı geçen yıl yitirdiğimiz için, burada film izlerken onun anısını da yaşatmaya çalışırız gönlümüzde...
"İkili Oyun" adlı filme bilet almak için gişeye geldik...
"9 TL " dedi görevli bayan...
"Neden, zam mı geldi?"' sorumuza da "Hayır" diye yanıt verdi:
"Hafta sonu biletleri böyle, diğer günler yine 7 TL…
Şaşırmıştık!
"Cuma günü haftasonu mu?"
"Evet" dedi bayan:
"Milli Eğitim böyle diyor..."
Bir yanlışlık olmasın diye yetkili "Hatice Ayaz" a yöneldik... Konuyu anlattık... Hatice Hanım'dan yanıt:
"Evet, cuma günleri sinemalar için özeldir. Çünkü vizyona giren filmleri Cuma'dan başlayarak oynuyoruz. Türkiye'nin yüzde 80'inde böyle..."
Duramadık:
“Ya yüzde 20'si?"
Beklenmedik bir yanıt:
"Doğal olarak taşrada böyle uygulamalar oluyor... "
Filmi, bileti hatta Cuma'yı bile unuttuk sanki o anda...
İlk kez "Eskişehir"i "taşra" sınıfına koymayan bir söz duyuyorduk...
Gerçekten mutlu etmişti bizi Hatice Hanım…
Kendisine özellikle teşekkür ediyoruz...
Bu arada "cuma-cumartesi-pazar" biletlerinin farklı uygulamasının Eskişehir'deki diğer sinemalarda da yapıldığını duyurmak istiyoruz...
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...