İki fıkra doğduğum yerden
Trabzonlu öğretmen ile Erzurumlu öğrenci
Rahmetli Hasan Pulur yazmıştı. Trabzonlu öğretmen Erzurum'a tayin olmuş, Türkçe dersinde "gelmek" fiilinin geniş zamanını bir çocuğa sorar. Çocuk başlar:
"Celirem / celirsen / celir
Celirik / celirsiz / celirler."
Trabzonlu öğretmen düzeltir:
"Celiyirum / celiyirsun / celiyi
Celiyiruz / celiyirsunuz / celiyirler."
Biraz Tebessüm...
Öyle değil ya… Derler ki hak vaki olmuş, bizim Erzurumlu vefat etmiş, öbür dünyaya gitmiş. Yeniden bu dünyaya dönmüş mü dönmüş.
Sormuşlar buna;
"Ola hele anlat öbür dünyada ne var ne yok" diye
Bizimki başlamış anlatmaya ama hep cehennemden anlatmış.
Demişler dadaş hele birazda cennetten anlat,
O da demiş ki
"Nerdeee bu dünyada Garslı'yı görünce gominest diye dögerdiz,
Garslı getmiş cennetin gapısına behçi olmiş
Bizim Erzurumluların heç birini içeri almir.”
* * *
İki iyi okul örneği doyduğum yerden
Efendim, hep kötü işler mi oluyor? Hayır! İyi örnek okul: Sivil Havacılık Yüksek Okulu
Hayır, hayır! Çok güzel işler de oluyor kuşkusuz. Zamanında, yerinde, uygun koşullarda akılcı olursak çok iyi işler başarıyoruz. Güzel örneklerden biri Sivil Havacılık Meslek Yüksekokulu. Epey bir süre bendenizin de görev yaptığı okulun ilk yıllarından bugüne, neler neler…
Büyükerşen rektör, Fevzi Sürmeli Hocam müdür, şimdiki Hukuk Fakültesine sıkışmış okul… Askerden gelmişim. Bir şekilde haber geldi: Fevzi Bey seni acil çağırıyor. Gittim.
“Hayırlısı olsun, askerden gelmişsin. Son sınıf öğrencilerine uzun süreli yabancı dil sertifika programı açıyoruz”. Bu, “Hadi göreve!” demek. Başlayış o başlayış…
“Don’t trouble till trouble troubles you!” yani “Endişeler seni endişe edene kadar endişe etme!”. Başla işe.
Belediye ile iş birliği ve öz gücüne güvenle bir üniversite havaalanı yapmış. Taşındık okulun yeni yerine Muttalip’e soğuk bir kış günü…
Bir eğitim yönetimi alanı emekçisi olarak yaşamımda hep hayal ettiğim okul türü olmuştur, Havacılık Yüksekokulu.
Bir tarafta sınıflar bir tarafta hangar tamir bakım atölyeleri, hava trafik kontrol kulesi, tüm yer hizmetleri birimleri ve laboratuvarlar…
Bir tarafta öğretim görevlileri, akademisyenler bir tarafta usta öğreticiler…
Rüzgâr sert esmiş, çatı uçmuş. Yerel basın başlık atmış: “90 günde yapılan okul bu kadar olur!” gibi bir şey.
Ertesi gün Yılmaz Hoca yılmadan yanıtı kondurmuş: “Sakalımız tıraş edilmiştir, daha gür çıkacak!”
O okul şimdi Eskişehir Teknik Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi. Özdeşleri içinde tüm olanakları, güçlü kadrosu ile “iyi” bir örnek, nitelikli bir eğitim kurumu.
Bir başka iyi örnek Açık Öğretimin örgün bölümleri
Yeni gelmişim, bu güzel kente ve üniversiteye. Ne görsem? Açıköğretim sadece uzaktan öğretim yapmıyor! Yüz yüze eğitim yapan dört örgün bölümü var: Eğitim iletişimi, sinema ve televizyon, iletişim sanatları (reklamcılık) ile basın yayın gazetecilik. Hep gıptayla baktığım okullardan bir örnek daha… Projenin altında yine Yılmaz Büyükerşen Hoca’nın imzası var. Bakın, neler neler…
Okulda üstte derslikler, çalışma ofisleri, kitaplık ve benzeri donatılar…
Altta stüdyolar, laboratuvar ve benzeri çalışma odaları…
Eğitim iletişimi bölümü; uzaktan eğitim ile program geliştirme alanlarına eğitim uzmanı yetiştirmeyi amaçlıyor. Örneğin televizyon programı için çekimi yapılacak derse yönelik ders programı oluşturma ve senaryo yazma gibi pratikte iş yapacak bir donanım… Diğer bölüm mezunları için açıköğretim, basın yayın, reklamcılık gibi alanlarda iş bulma olanakları…
Her iki okul da eğitim sistemi için çok ama çok güzel örnekler. Bir bakıma öğretim mi araştırma mı gelgitleri arasında iki farklı örnektir, bu okullar. Sivil Havacılık, politeknik eğitimi andıran bir model. Açık öğretimin örgün bölümleri de pratik ile akademinin sentezi gibi bir şey. İki örnek de gurur verici. Her iki okulun mezunlarının da uzun yıllar kendi sektörlerinde iş buldukları ve örnek meslek elemanı oldukları da düşünülürse…
* * *
Aşık Veysel bu toprakların onurudur, gururudur
Aşık Veysel’i yitirdiğimizde bizim kuşak onlu yaşlardaydı. Büyük bir çoğunluğumuzun evinde ağır aksak çalışan lambalı radyoların dışında başka iletişim aracı da pek yoktu. Çoğu eve gazete de pek girmezdi. Akşam okuldan dönmüşüm. Radyo “Guk guk guk… Haberler…”
“Aşık Veysel’i yitirdik!”
Bir an evde büyük bir sessizlik ve hüzün… O gün bugün o anı hiç ama hiç aklımdan çıkmamıştır.
Aşık Veysel için bir bakıma “Ne desek azdır!” desek azdır.
Aşık Veysel okulsuz mektepsiz yetişmenin bir örneği.
Aşık Veysel gönül gözü açıklığının, insan ve yurt sevgisinin engel tanımamasının örneği.
Aşık Veysel Anadolu toprağında can cana olma örneği.
Aşık Veysel bu toprakların canıdır, onurudur, gururudur.
“Aldanma” başlıklı şiirinden iki dörtlük bile çok anlamlı. Tabi ki ders alana…
Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Vız vız eden her sineğin bal'olmaz
Peteksiz arının balı yalandır…
İnsan bir deryadır ilimle mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez ahir
İşlediği amel hali yalandır…
* * *
Bir başka yazıda, yeni kıssadan hisselere…