Konular çok, sorunlar çok… Haftada bir gün yetmiyor. Fazlasına ne gazete ne de bizim zaman gibi koşullarımız uygun değil
1) Neden kısa kısa sorular ve biraz kısa biraz uzun yanıtlar?
Konular çok, sorunlar çok… Haftada bir gün yetmiyor. Fazlasına ne gazete ne de bizim zaman gibi koşullarımız uygun değil. Zaman zaman konu ve sorunları alabildiğince öz ve kısa alalım dedik. Ayrıca kısa yazıların hem bizim hem de okuyucu açısından izlenmesi kolay ve rahat.
2) Üniversite dışında eğitimde neler oluyor?
Öncelikle hepimizin bildiğiyle başlayalım. Eğitim kendi başına bir başka dünya değil, aksine bizim dünyamızın bir parçası. Biz neysek bir bakıma eğitim de o gibi bir şey… Deyimin tam karşılığı ile şu oluyor gibi: Durumu idare ediyoruz abi. Zaten durumumuz pek iç açıcı değildi. Birkaç iyi niyetli politikacı ve bürokratla işlerin düzelmeyeceği çok açık. Ülkenin 1990’ların sonundan itibaren adım adım ideallerini yitirmiş öğretmen ve akademisyenle gideceği, varacağı yer bugünkünden daha da kötü olabilirdi.
* Öncelikle eğitim amaç ve içeriğiyle giderek akılcılık ve bilimsellikten uzaklaşmakta.
* Özel okulculuğun kimi olumlulukları olmakla birlikte özelleştirme sosyolojik olarak yeni yaralar açmakta.
* Bakanın pardon görenin pedagoji kökenli olması sorunların çözümü için kuşkusuz iyi bir başlangıç ama yetmiyor. Davul tokmak misali idare ediyoruz abi.
* Hedef kitlemiz büyük, sorun çok boyutlu, kadromuz idealsiz.
* Öğretmenler mutsuz; liyakat, dirayet ve aidiyet sorunları dağ gibi.
* Sorunlar çok, büyük ve zor. Asla çözümsüz değil.
* Ulusal demokratik eğitim politikası ortak paydasını geliştirmek hepimizin boynunun borcu.
3) Ne olacak şu Boğaziçi ile üniversitelerin hali?
“Boğaziçi’nin rektör sorunu sana mı dert oldu, hocam?” da diyebilirsiniz. Boğaziçi sorunun bir parçası. Ülkesini ve insanlarını bir parça seven herkesin sorunu bu aslında. Değişik çizgilerden politik saflaşma dışında bir eğitim yönetimi emekçisi ve öğrencisi olarak şunları vurgulamalıyım:
* Ülkemizin daha iyiye, daha güzele ve daha doğrulara ulaşmasını istiyorsak muhakkak eğitim ve üniversitede niteliği önemsemeliyiz.
* Üniversite ve eğitimin tüm kademeleri için ortak ulusal, laik, akılcı ve bilimselliği temel alan bir düzenek ortak politika oluşturmalıyız.
* Boğaziçi sorunu rektörün atanma sorunu ama bu aysbergin görünen bir kısmı. Soruna üniversitelerin yönetim, eğitim, araştırma ve akademik gelişim sorunu olarak bakmalıyız. Daha geniş, daha ufuklu... Öğrenci ve öğretim elemanlarının eylem ve istemleri dışında daha geniş, daha vizyoner ve proaktif bir bakışa ihtiyaç var. Öğrenci girişi kabulü, kontenjanlar, özerklik, eğitim öğretim ve araştırma programları, istihdam, akademik gelişim boyutları ile daha geniş bakmalıyız sorun ve çözümlerine. İdeolojik takıntılarla varacağımız yer dünkünden ve bugünkünden daha vahim sonuçlar doğurur.
4) Üstün Ergüder Hoca Taha Akyol’a ne dedi, ne düşünüyorsun Turan Hoca?
Soruya Üstün Ergüder Hoca’yı ufaktan tanıtarak başlayım. Şöyle diyeyim: Prof. Dr. Üstün Ergüder Hocamız Boğaziçi Üniversitesi eski rektörlerinden. Siyaset ve kamu yönetimi onun çalışma alanı. Üniversite yönetimi sorunlarına kafa yormuş, emek vermiş bir eğitim emekçisi. Seksenleri aşmış bir bilge hoca. Her zaman takdirle izlediğim bir büyüğümüz. Hemen ekleyeyim: Taha Akyol da benim için bir başka değer. Her yazısını satır satır okuyanlardanım. İkisi bir arada olunca bütün işi gücü bırakıp okumaya koyuldum. Okunması, dinlenmesi tadına doyum olmaz bu kişileri bulmuşken başladım okumaya. Neyse geçelim konuya. Bakın neler diyor adı gibi “üstün” olan hocamız.
* Boğaziçi Üniversitesi liberal bir eğitim öğretim geleneğine sahiptir.
* Üniversite çok özel bir yerdir, toplumun düşünce merkezidir.
* Herkes bağımsız çalışsın diye akademik özerklik gerekir.
* Üniversitenin bir başka olmazsa olmazı kurumsal özerkliktir.
* Üniversite sadece bilgi aktarma yeri değildir. O bilgilerin, sorgulamaların teşvik edildiği yerlerdir.
* Gençlerin kılık kıyafetiyle değerlendirilmesini aşmalıyız.
* Üniversite ortamında en sevilmeyen şey her ne şekilde olursa olsun kamplaşmanın olmasıdır.
* Akademisyenlerin dünyaya bir bakış referansı olabilir. Ancak aşırı siyasallaşma akademiyi zayıflatır.
* “Rektörlerin YÖK sisteminde ‘yukarıdan’ ve siyasi irade ile atanmasını nasıl buluyorsunuz?” sorusunu “Hiç doğru bulmuyorum.” biçiminde yanıtlıyor.
* Boğaziçi’ne dışardan rektör atanmasını doğru bulmuyorum, diyor. Gerekçesini de önceki rektörün başarılı olması biçiminde açıklıyor.
* Merkeziyetçi, tek tipçi ve sadece öğrenci sayısını arttırmak ve okullaşma oranıyla ilgilenen bir üniversite anlayışı üniversiteyi akademik özgürlük ve nitelik açısından olumsuz etkilemektedir.
İyi ki bu ülkenin aklıselim okumuşları ile yurt ve insanlık sevgisiyle dolu yurttaşları var. İyi ki sağlı sollu demokrasi, yurt, ahlak ve birliktelik ortak paydalarında buluşabilen insanları var.
Bu ideallerle çalışırsak, emek verirsek yarınlar daha güzel olacak.