Orhan Veli’nin ünlü şiirinde ki dizlerini anımsattı bana.
“Neler yapmadık bu vatan için.
Kimimiz öldük.
Kimimiz nutuk söyledik..”
--//--
Gelin görünki..
Birileri her zaman olduğu gibi,
“Kimimiz nutuk attık.”diyor sadece..
--//--
Geçenlerde okudum..
Tek parti döneminde şairin biri demiş ki:
“Ben partinin değil,
Atatürk’ün dalkavuğuyum”
İçinde bulunduğumuz günlerde durum değişti mi sankı?
Partisinin değil,
kişinin dalkavuğu olan o kadar çok sözde politikacı var ki.
Git dendiğinde gidiyorlar.
Gel dendiğinde geliyorlar.
Biliyorsunuz, dalkavuğun bugün karşılığı:
“Yalakalık.”
--//--
Yekta Güngör Özden’i tanırsınız.
Emekli Anayasa Mahkemesi başkanı olan değerli hukukçu Özden, aynı zamanda şair ve yazardır da. Arada bir geldiği Eskişehir’de kendisi ile sohbet etme fırsatı bulmuştum.
Önceki gün gördüm.
Sayın Özden "Kırık Çizgileri” yazmış.
“Bu kapı nasıl açılıyor? Biliyormusun?
Ve, nasıl kapanıyor akşamları.
Bir umudun peşinde gün boyu. Avuçlar nasırlı, kollar yorgun.
Omuzlar ağırlıktan çökmüş.
Işıklar solgun sular bulanık.
Ne yiyecek, ne giyecek yeterli.
Soğuk donduruyor.
İnsanlık ne ki..”
--//--
Bir yanda insana ayrı bir duygu veren dizeler.
Diğer yanda bunaltan gelişmeler.
Yalakalık ve dalkavukluğun sırası mı?
Gerçekten sormak sorgulamak lazım:
“Bu kapı nasıl açılıyor? Bilir misin”diye..
Günlerin getirdiği
-Vekilleri tanıyor muyuz
Önceki, gün ESTV’nin muhabirleri sokağa çıkıp rastgele sormuşlar:
“Eskişehir’in kaç milletvekili var. İsimlerini sayarmısınız?”
Belki inanmayacaksınız.. Soruya muhatap yüz kişiden 80’i vekil sayısını ve isimlerini tam olarak sayamamışlar. Hatta bazıları "Sadri Yıldırım, İbrahim Yaşar Dedelek mi”diye sormuş. İlginç değil mi? İnsanlar oy verip, kendilerini temsil etsinler diye Ankara’ya gönderdikleri vekillerini tanımıyorlar.
Peki kabahat kimin.
Prof.Dr. Nabi Avcı, Salih Koca, Ülker Can’ı AKP’liler, Avukat Kazım Kurt ve Prof.Dr. Süheyl Batum’u CHP’liler, ve Dr.Ruhsar Demirel’i MHP’liler seçmedi mi?
O zaman sormak lazım? Kabahat kimin? CHP milletvekili adayı Prof Dr. Gaye Usluer anlatmıştı. Seçim gezileri sırasında Seyitgazi halk pazarında dolaşırken, kadınlardan birine sormuş "Oyunuzu kime vereceksiniz?” Pazarcı kadın "size vereceğiz” deyine tekrar sormuş "Peki ben kimim?" Kadın gülerek yanıt vermiş "Ülker Can değil misiniz”..
Gaye Hoca acı acı gülümseyerek şöyle konuşmuştu "Biz hem kendimizi, hem politikamızı, hem de partimizi tam olarak anlatamıyoruz.”
Şöyle bir düşünün, ister iktidar, ister muhalefet milletvekillerinden hangisi Eskişehir halkını ilgilendirecek bir konuyu ele aldı? Hemen hepsi, geldi. Gar, yeni syadyum. Gitti demiryolun yer altına alınma işi. Üstelik bunlar dün vardı, bu gün de var. Halkın yaşam düzeyini de fazla etkilemiyor.
--Tren gitti, hoş gitmedi
Okurumuz Osman bey aradı dün. Dedi ki "Ben ayda iki kez İstanbul’a giderim. Şimdiye kadar, gidiş gelişlerimde hep treni kullandım. Benim için bir alışkanlıktı tren. Şimdiden sonra iki yıl zorunlu olarak otobüse bineceğim "Ardından da ekledi "İki yıl kolay değil sevindiğim önemli bir konu var. O da hızlı trenin Ankara- İstanbul arasında işleyecek olması. Çünkü, on binlerce insanı trenden mahrum etmenin anlamı budur. Bunun için de devlet ne yapıp edip, hızlı treni İstanbul’a ulaştıracaktır. Eskişehir’in ortasında altı yıldır bekleyen rezalette böylece sona ermiş olacaktır.”
Osman bey haklı. Altı yıldır Eskişehir ortasında bir türlü çözülemeyen sorun, korkuttu insanların gözünü. Onun için de " Türkiye’yi ilgilendiren Eskişehir-İstanbul hızlı tren yolu mutlaka bitmek durumundadır"diyorlar.
Vatandaş soruyor
Postacılardan rica
Önceki gün karşımdan gelen bir vatandaş dediki "Bir dakika. Siz gazetecisiniz değil mi? Bir sorunum var da anlatmak istiyorum” Bu vatandaş Ömerağa Mahallesi'nde oturuyormuş.
Dedi ki "Üç katlı bir. Apartmanda oturuyorum. Dış giriş kapısı otomatik olarak zile basıldığında içeriden açılıyor. Misafir geldiğinde. Doğalgaz sayaçlarına geldiklerinde, elektrik sayaçlarına bakıldığında dışarıdan zile basılıyor. Hangi daire olursa olsun, otomatiğe basılıp açılıyor”
Vatandaş bu bilgiyi verdikten sonra yaşadığı iki sorunu anlattı "Postacı arkadaş bankalar dahil gelen mektup ve evrakları bazen aparmanın girişinde bulunan posta kutularına koyuyor. Bazen ise tersi oluyor. Girişte ki demir kapıya sıkıştırıp gidiyorlar. Böyle olunca da aksilikler oluyor. Kapı açılıp kapandığında gelen evraklar yere düşüp ıslanıyor. Ayaklar altında yırtılıp gidiyor. Kayboluyor. Benim ve komşumun banka mektupları böyle kayboldu. İkincisi komşulardan da benzeri yakınmalar aldım.”
Aktarıyoruz yetkililere. Posta dağıtıcılarına gereken uyarıyı yapsınlar.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...