Oldum olası salon etkinliklere soğuk bakmışımdır. Hadi itiraf edelim desek birçoğumuz da aynı şeyleri söyleriz. Ciddi, sıkıcı, sadece o iş paralel’inde insanların takip ettiği etkinlikler gibi gelir bu salon etkinlikleri. Hele ki anlatımlar biraz ağır, konuşmacılar biraz tutuk veya konular dümdüz ise sormayın gitsin.
Ancak, dün başlayan Kent Sempozyumu’na sadece bir salon etkinliği gözüyle bakmak büyük hata olur değil mi?
En nihayetinde onca teknik adam, uzman isim Eskişehir ile ilgili, kent ile ilgili, yaşam kalitesiyle ilgili son derece önemli oturumlar düzenliyor. Birikimlerini paylaşıyor. Yani şehri yönetmek, şehirle ilgili fikir sahibi olmak ve kentlerle ilgili gerek dün gerek bugüne dair bir takım ipuçları edinmesi gerekenler için bulunmaz nimet.
Ancak, yaklaşan yerel seçimler öncesi bu sempozyuma katılan başkan adaylarına bakınca, bu şehrin bilimsel değerlere verdiği önemi de görmüş oluyoruz.
Sabah gerçekleşen açılış konuşmalarında Ahmet Ataç ve Kazım Kurt kısa bir süre durdular ve konuşmaların ardından kalktılar. Nevzat Önder ve Orhan Soydaş’da bir süre bulundu ve gitti. Merkez ilçeler dışındaki başkan adaylarından ise bir tek Mustafa Gökçe çarptı gözüme, o da ne kadar süre durdu bilmiyorum. Velhasıl yine “körler sağırlar, birbirini ağırlar” gibi bir tabloya tanık oldum.
Mesleki uzmanlar zaten sürekli bir araya geliyor, seminer, toplantı, çalıştaylar düzenliyor şayet yerel yönetim adayları bu fikirlerden edinmeyecek, önem vermeyecek ise neden yapılır ki bu sempozyum sorarım onlara?
Yerel yönetim adaylarının hepsi değil belki ama çoğunluğu demek ki Mimar, Mühendis, Şehir Plancısı, Teknik ve Uzman isimlerden daha çok biliyor. Sosyolog’tan daha sosyolog, sanatçıdan daha sanatçı, herkesten daha uzman ki buna ihtiyaç duymuyor.
Valla ne kadar gurur duysak az…