Tam 10 yıl önceydi… FETÖ’nün astığı astık kestiği kestik zamanlardı. FETÖ’ye karşı çıkanlar, zaten terörist sayılıyor hapislere atılıyordu. İşte o zamanlarda Eskişehir’de, Büyükşehir Belediye Meclisi gündemine FETÖ’nün vakfı EKEV tarafından 3. Üniversite yapılması ile ilgili planlar getirilmişti… Zaten o Vakıf’ta, 15 Temmuz hain darbe girişiminden birkaç gün sonra kapatılmış, bazı yöneticileri hakkında hapis cezası verilmişti… FETÖ’nün Üniversite kurmak için Hazine’den kiraladığı arsa Büyükşehir Belediyesi tarafından “yeşil alan” ilan edilmiş, hatta Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen “Bırakın millet kabak yesin. Vatandaşın hormonsuz meyve sebzeye ihtiyacı var” demişti… Meclis’te yapılan oylama gergin geçti. FETÖ’cü üniversiteye geçit verilmemişti. (Hatta o zaman köşemizde F Tipi Üniversite Eskişehir’e sokulmamıştır, diye yazdığımız için bazılarının ismini ilk kez duyduğum 20’ye yakın dernek ve vakıf tekzip yollamıştı, dava açmıştı. Dahası da var ama burada yazmaya gerek yok) AK Partili meclis üyeleri, başkanlık kürsüsüne dayanmış. Sivil toplum örgütü temsilcisi olduğunu söyleyen FETÖ’cüler meclisi basmıştı. Ak Partili meclis üyeleri protesto için meclisi terk ederken, en önde Kazım Kurt, FETÖ’cülerle adeta yumruk yumruğu mücadele etmişti. İzleyici localarından kalkıp Mecliste başkanlık kürsüsüne yürümek isteyen FETÖ’cülerin önünde Kazım Kurt, barikat gibi durmuş “meclisin aldığı karara uyacaksınız”diyerek FETÖ’cülere taviz vermemişti… Bu örneği şunun için yazıyorum, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, başta FETÖ olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı, şimdiye kadar dik duruşundan taviz vermeyen ender siyasetçilerimizden birisi… Onlarla iş tutmayan, İrtibat ve iltisakı olmayan bir belediye başkanı Kazım Kurt. Peki tüm adaylar için benzer cümleleri kurabilir miyiz? 17 Aralık’tan önce, 15 Temmuz’dan önce kimlerin kimlerle ilişkileri vardı? Habur’da PKK’nın geçişini alkışlayanlar kimlerdi? “Türk denmesin Türkiyeli denilsin” diyenleri unutmak mümkün mü? ByLock'cuları, FETÖ nedeniyle kamudan atılanları son ana kadar yönetimlerinde tutanlar yok muydu? Sonuç; Kazım Kurt’un vatanseverliği, halkçılığı, devletçiliği, milliyetçiliği tartışılamaz. Geride bırakılan yıllar, bunun ispatıdır! Kurt’un, aleyhine algı oluşturma çabalarına bir de buradan bakmak gerekir
İTİRAZ HAKKINIZ YOK!
AK Parti, CHP ve diğer partilerin meclis üyelikleri listesi açıklandı. Kimileri listeye girdi, kimileri giremedi… Birde listede beklediği, umduğu listeye yerleşemeyenler olacak! İtiraz edeceklere, “böyle liste mi olur” diyeceklere, “bu listeyle kaybederiz” diyeceklere şimdiden şunu söylemek istiyorum… İtiraz hakkınız yok!
Çünkü, sıralamanın nasıl yapılacağını en iyi siz biliyordunuz. Sıralamayı kimlerin yapacağını da en iyi siz biliyordunuz. Kaderinizi kendiniz teslim ettiniz… Bu nedenle hangi sıraya yazıldıysanız, kabul edin
SAĞLIK BAKANI ÖRNEK ALINSIN!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, gün boyu Eskişehir’deydi… Valiliği, şehir hastanesini ve diğer sağlık kuruluşlarını ziyaret etti. Açıklamalarda bulundu, bilgi aldı. Talimat verdi… Bir fotoğraf bence önemliydi. Bakan bey, sağlık çalışları, SMA hastaları, downsendromlu çocuklar ve aileleriyle de yemek yedi. Yemeğinin masasına getirilmesini tercih etmedi. Tabildot tepsisi elinde, herkes gibi yemeğini kendisi aldı… Umarım örnek alınır!
LİSTEYİ KİM SIZDIRDI!
AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan, Pazartesi akşamı bir mesaj yayınladı:
-Sosyal medyada yayınlanan meclis üyeleri listeler gerçeği yansıtmamaktadır. Ittifak mensuplarımız ile birlikte listeler üzerine çalışmalar parti binamızda halen devam etmektedir. İtibar edilmemesini rica ederim. Bu paylaşıma bir de fotoğraf ilave edilmiş… Dün öğle saatlerinde AK Parti’nin meclis üyesi listesi YSK il temsilciliğine verildi. “Gerçeği yansıtmıyor” dediği listede bir iki değişikliğin dışında olduğu gibi aynıydı… Demek ki, listeyi AK Parti’nin içinden sızdırılmış…
GÜNÜN SÖZÜ
Hayatta kimseyi değiştiremezsin ve kimse için değişmemelisin. Ne sen başkası için mecburi istikametsin; ne de başkası senin için. Yorma kendini; bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin.
Charles Bukowski