Odunpazarı Belediyesi'nin kendi tasarrufundaki boş kırsal arazilerde tarım yapmaya başladığını öğrendik. Bizim memlekette 'Bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar'cı liberallerin en sevmediği şey devlet kurumlarının ekonomiye müdahale etmesi. Ancak tarım söz konusu olduğu zaman, klasik kapitalist sistemin işlemediğini görüyoruz. Üstüne üstlük dünya değişiyor. Yanlış anlamayın, kast ettiğim teknolojinin ilerlemesi filan değil. Dünyanın iklimi değişiyor. İşte Aralık ayının ortasına geldik. Bırakın kar yağışını, bir damla yağmur düşmedi gökyüzünden...
Bütün bu koşullar altında tarıma daha çok önem vermemiz gerekiyor. Petrol veya cep telefonu olmadan da yaşayabiliriz. Ama ekmek ve su olmadan yaşayamayız.
Eskişehir'deki belediyelerimiz kırsal yatırımlara uzun süredir önem veriyor. Son olarak Odunpazarı Belediyesi yaklaşık 910 dekar toprakta ekim gerçekleştirmiş. Burada arpa, yulaf gibi hububatlar ve nohut gibi bakliyatlar üretilecekmiş. Üstelik elde edilen mahsulün de yine Odunpazarı Belediyesi'ne ait Halk Marketlerde ihtiyaç sahipleriyle buluşturulacağını öğrendik. Tabii belki bilmeyenler olabilir; Halk Marketlerin sadece adı market. Buraları muhtaç vatandaşlarımızın onurunu kırmadan yardım alacakları ve bir marketten alış veriş yapar gibi reyonlarda özgürce dolaşacakları yerler.
Kazım Kurt ve arkadaşlarını tebrik ederiz. Birincisi boş olan bir karış toprak bile kabul edilemez. İmparatorluğun altın çağında toprağını ekmeyen vatandaştan o toprak alınır ve başkasına verilirmiş. İşte bir tarım arazisini boş bırakmak o kadar büyük bir suç olarak görülürmüş.
Kurt ve arkadaşlarını tebrik etmemizin ikinci nedeni ise "Fakir – fukaraya yardım ederken, alış veriş yapıyorlarmış gibi hissetsinler, onurları kırılmasın" gibi ince düşüncelerini devam ettirmeleri ve 910 dekarlık arazideki mahsulü, Halk Market'e vakfetmeleri.
Saksı kadar toprağı boş bırakmak bile suçtur. Tarıma destek veren bütün yerel yönetimleri sonuna kadar destekliyoruz. Hiç bozmasınlar; aynen devam etsinler...
Daha önce defalarca ciddi bir krizle karşılaşmak üzere olduğumuzu, partiler üstü bir sorunun kapıda olduğunu belirttim. Yaklaşan kriz susuzluk krizi...
Bu öyle daha önce karşılaştığımız sorunlara hiç benzemiyor. Eğer ki ortada katil bir virüs varsa, elbette gergin oluruz. Ancak cebimizde kolonya ve burnumuzda maske taşıyarak, bu krizle bir şekilde baş edebiliriz. Ancak susuzlukla baş edemeyiz.
Susuzluk sorununu yok etmenin iki yolu var. Birincisi bol miktarda su tutmak. Burada 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i de rahmetle analım. Kendisi ülkemizdeki barajların en az yarısında imza sahibidir. Ülkemiz baraj potansiyelinin neredeyse sonuna gelmiş durumda. Dolayısıyla su tutmakla ilgili büyük sorunumuz yok. Ancak su tüketiminde bilinçsiziz. Özellikle tarımsal kullanımda suyu vahşice harcıyoruz. Ayrıca önümüzdeki günlerde daha az suya ihtiyaç duyan ürünlere de yönelmemiz gerekecektir. Bunun dışında kendi evimizde harcadığımız suya da dikkat etmeliyiz. Eğer ki dikkat etmez isek, büyük bir susuzluk felaketiyle karşılaşacağız. Bunu bir siyasi kavga haline getirmeden ele almalıyız. Fakat bizim memlekette insanlar kavga etmek için bahane arıyor. Hiç unutmam; Bir gurme sosyal medyada 'Menemen soğanlı mı soğansız mı olur?' diye bir tartışma başlatmış, iş Mithat Paşa ile Sultan 2'inci Abdülhamit arasındaki gerginliğe kadar gitmişti. Soğanlı yumurtadan bile, "CeHaPe zihniyeti, İYİP zihniyeti, AkePe zihniyeti" diye tartışma çıkartmayı başarıyorsak, kuraklıktan dolayı kim bilir ne kavgalar çıkarırız?..
İnsan Hakları Günü nedeni ile bir açıklama yapan CHP İl Başkanı Recep Taşel, “Türkiye, “Özgür Olmayan Ülkeler” kategorisinde yer almış, son 10 yılda dünya genelinde özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke konumuna düşürülmüştür” ifadelerinde bulundu. İnsan Hakları Beyannamesi'nin Birleşmiş Milletler tarafından kabulünün 72'inci yılı vesiyesiyle bir açıklamada bulunan Recep Taşel'in fikirlerine tamamen katılıyorum.
Ülkemizde insanların düşünme özgürlüğü elbette var. Bir köşede oturup Kukumav Kuşu gibi düşünmekte özgürler. Ancak düşüncelerini açıklarlarsa başlarına ne geleceğini garanti edemiyoruz elbette. Tabii bir gazeteci olarak Silivri'nin havasını tenefüs etmek istediğimi de söyleyemem.
CHP İl Başkanı Recep taşel'e 'İnsan Hakları' gibi bir konudan bahsettiği için teşekkür ederiz. Açıkçası bize 'İnsan' olduğumuzu hatırlattı. Benzer bir hassasiyeti AK Parti, İYİ Parti ve MHP'li İl Başkanlarımızdan da beklerdik. Bir dahaki 10 Aralık'a inşallah...
Sorunun temel kaynağı iklim değişikliği. İklim değişikliğine sebep ise vahşice karbon salınımı. Yani petrol, kömür gibi fosil yakıt tüketimi iklim değişikliğine sebep oluyor. Enerji ihtiyacımızı güneş, rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan elde etmek için çaba sarf etmeliyiz. Alpu ovasının altındaki yarısı taş olan kömürü yakıp elektrik üreteceğiz diye proje üretirsek ekmek ve su için ağladığımızda vakit çok geç olacak. Belediyenin nohut fasulye üretmesi tartışılır. Uygun bir zamanda konuşmak isterim. Zira Büyükşehir yasası ile belediye geçen köy arazileri hakkında bazı bilgileri paylaşmak isterim. Ellerine sağlık Kerem Akyıl.
Bir zamanlar tansu çiller PTT 'nin (T) sini özelleştirecekti ve gelecek olan para neredeyse türkiyenin dış borcunu kapatıyordu . Ancak anayasa mahkemesine gidip iptal ettirdiler ve o iş yattı. Zaman geçti telekümasyon hizmetlerinde konsep değişti cep telefonları falan çıktı ve o PTT' nin (T) si kör on paraya satıldı . VELHASIL yok birbirimizden farkımız ama biz OSMANLI bankasıyız . HAFIZAİ BEŞER NİSYAN İLE MALULDÜR.
Yılmaz büyükerşen, yıllar evvel şehrimize yeni bir su kaynağı kazandırmak adına bir hamle yaptı ve ılıca barajındaki suyun bir kısmı artık şehrimizin kullanımına sunulacaktı. Ne lazımdı; gerekli temiz su boruları, pompa jeneratör vb. malzemeler. Bu malzemeler yeni alınacaktı ve haliyle meclise onayı sunuldu. Ama gözünü siyaset bürümüş, sabah akşam chp nefretiyle yanıp tutuşanlar çoğunluğun verdiği rahatlıkla, tüm eskişehir halkının yararına olan bu projenin malzemelerinin alınmasına oy çokluğuyla engel oldular. Bir kaç yıl sonra tekrar bu malzemelerin alımı onaya sunuldu, bu sefer tamamdı ama çoğu ithal olan bu malzemeleri almak oldukça pahalıya patladı belediyeye, zira döviz almış başını gitmişti çoktan. Halen kendi siyasi ideolojisi icin vatandaşın menfaatini bozuk para gibi harcayanlar mecliste "GÖREVLİ" statüsündeler. Ama kimin görevlisi olduğunu ben söylemiyim. Herkes biliyor..
Valla susuzluk olmasın diyorsak, tasarruf haricinde yeni su kaynakları arayışı olmalı belediyenin. Su kaynağı çok ama israf eden daha çok. Mesela karapınarda akan bir su var, hemde şarıl şarıl akıyor. Gel gör ki; bu şarıldayan suyu vatandaş halı ve araba yıkamak için kullanıyor. Mazgala boş akan suyuda deterjanlarla zehirlemeyide ihmal etmiyorlar. Çarşının orta yerinde sıcak yer altı suyunu haybeye kullanan şarküteri dükkanları var. Üstelik bu suyu bedava nasılsa diyerek olmadık yerlerde kullanıyorlar. Paslı peynir tenekelerine tazyikli sıcak suyu basıyor gitsin beyimiz, nasılsa bedava ya belediye faturada kesemiyor, vergi yok algı yok kullandığı suya. Takmışlar dalgıç pompa motoru, bağlatmışlar ufak bir trafo ha babam suyu israf ediyorlar. Şehrin bazı noktalarında tulumbalar var, bu tulumbalarda esnaflar tarafından hoyratça kullanılıyor. Yani su bedava olsa zaten israf edeni çoook olur çoook