Karaman çok haklı

Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a bir tepki de Eskişehir'den geldi. Memur Sen Eskişehir temsilcisi Muammer Karaman "İnsanlığın inançlarını hedef almak özgürlük değil, küstahlıktır" ifadelerinde bulundu. Sayın Karaman'a kelimesi kelimesine katılıyorum. Şimdi isterseniz gelin şu Fransa meselesi neymiş bir bakalım.

29 Ekim 2020 09:46
A
a
Sütiş Eskişehir

Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a bir tepki de Eskişehir'den geldi. Memur Sen Eskişehir temsilcisi Muammer Karaman "İnsanlığın inançlarını hedef almak özgürlük değil, küstahlıktır" ifadelerinde bulundu. Sayın Karaman'a kelimesi kelimesine katılıyorum. Şimdi isterseniz gelin şu Fransa meselesi neymiş bir bakalım.

Her şey bir devlet okulunda Samuel Paty adlı bir öğretmenin öğrencilerine bir karikatür göstermesiyle başladı. Söz konusu karikatürde Peygamberimiz bir teröristmiş gibi gösterilmekteydi. Şimdi birileri çıkıp da, "Ben İslam'a inanmıyorum" deme özgürlüğüne sahiptir. Ancak dünya üzerindeki 1 buçuk milyar müslümanı terörist olmakla itham veya ima etmek, alenen faşizmdir. Nitekim aynı öğretmen daha evvelden sMüslüman çocukların sınıftan çıkmasını istemiş. Biz Resullullah'ın resmini bile çizmekten imtina ederken, terörist olarak gösterilmesi kabul edilemez.

Şimdi buraya kadar biz Müslümanlar haklıyız.

Ancak aynı öğretmen daha sonra bir takım radikal gruplar tarafından kafası kesilerek öldürülünce iş değişiyor. Bu sefer de Fransa ayağa kalkıyor. İşte bu ayağa kalkıştan siyasi rant elde etmek isteyen Cumhurbaşkanı Macron, kamu binalarına bir takım resimler astırıyor. Eğer ki bu resimler kafası kesilerek öldürülen öğretmen olsa, biz de itiraz etmez ve, "Öğretmenin yaptığı iş değil, ancak böyle bir ölümü de kabul edemeyiz" derdik. Fakat Macron, Hazret-i Muhammed'e hakaret eden karikatürleri astırıyor.

Şimdi doğal olarak bütün Müslümanlar çok kızgınız. Tabii tıpkı Macron gibi bu durumu kendi siyasi çıkarları için kullanmaya kalkan "Deli" yöneticilerden bizim içimizden de çıkıyor. Bir zamanlar dünyayı yöneten Atatürk gibi, Churchill gibi veya Konrad Adenauer gibi saygın devlet adamlarından artık çıkmıyor. Dünya artık Donald Trump gibi, Macron gibi veya Boris Jhonson gibi deliler tarafından yönetiliyor.

Örnekleri çoğaltabilirim aslında. Fakat etrafınıza şöyle bir bakarsanız bu tip devlet adamı kılıklılardan kendiniz de bulabilirsiniz. Fazla zorlanacağınızı zannetmiyorum.

 

Hükûmetin hiç mi suçu yok?

Salgın sebebiyle halkın daha dikkatli olması gerektiğini söylüyoruz. Hükûmetin elinden geleni yaptığını, ancak vatandaşın da bilinçli olması gerektiğini belirtiyoruz. Bu tip yazıların üzerine bir takım eleştiriler almamız doğal.

Öncelikle şunu belirtelim; elbette hükûmetimizin çok eksiği var. Neden Türkiye'de aşı üretilemiyor? Hükûmetimizi sağlık sisteminde yaptığı iyileştirmelerden dolayı tebrik ediyoruz. Ancak basit bir grip aşısı için bile dışa bağımlı olmak, ancak uluslararası ilaç şirketlerini mutlu eder. Şimdi Fransayı boykot bile edemiyoruz. Dalga geçiyor Fransızlar arkamızdan... Neden sürekli dışarından ilaç alıyoruz? Amerikan Büyükelçisi nasıl olup da hükûmetimize, "2 buçuk milyar dolar borcunuzu ödemezseniz ilacı keseriz" diyebiliyor. Parasızlık artık veresiye ilaç alma boyutuna mı geldik? Eski ve güçlü Türkiye'de ilaçlarımızı ve aşılarımızı kendimiz üretebiliyorduk. Neden 5 tane maskeyi dağıtamıyoruz?

Güçlü Türkiye ne zaman 'Hasta Adam' oldu?..

Ancak bu soruları sormanın bize bir faydası yok. Şunu unutmayın ki bütün dünyada hükûmetler böylesi bir salgın karşısında ne yapacağını tam olarak bilemedi. Ayrıca maske – mesafe ve hijyen gibi bir takım önlemleri almazsak, hiç bir hükûmet bizi kurtaramaz. Vatandaş olarak siz bireysel tedbirlerinizi alın. Salgının bu kadar yayılmasında hükûmetten daha büyük kabahat – bana kalırsa elbette – bizzat toplumda...

 

İhaleden başka çözüm yok

Ülkemiz sağlam bir ekonomik krizin içinde. Dünya tarihine baktığınız zaman ekonomik krizlerin genel olarak para piyasalarından kaynaklandığını görürsünüz. Yani ve mesela 2001 yılında yaşadığımız gibi; üretmemekten değil, yönetmekten kaynaklanır krizler. Şimdiki krizin ise daha yapısal sebepleri var. Türkiye artık üretmeyen bir ülke oldu. Dolayısıyla pandemi geçse bile çok şey değişmeyecek bizim için. Reel piyasa krizinin üzerine bir de kötü yönetildiğimiz gerçeğini de unutmamak lazım elbette.

Bu durumda işadamlarının iç piyasa veya ihracata dayalı ekonomik büyümeyi hedeflemesi gerçekçi değil. Peki ne yapacak işadamları? Ayakta kalmanın en kestirme yolu devlet ihalesi almak gibi gözüküyor. Tabii bunun için de iktidar sahiplerine şirin gözükmek gerekiyor. Böyle olduğu zaman da arkanızdan yalaka diyen de çıkabiliyor. Zor işadamlarımızın işi; Allah yardımcıları olsun...

 

Endişeye mahal yok

Cumhuriyetimizin 97'inci yıl dönümü kutlu olsun. Daha yüz yıl bile olmamış ancak Osmanlı'yı yıkan, içten içe kemiren aynı hastalık Cumhuriyetimizi de yıkmaya çalışıyor. Gaflet, dalâlet ve hatta ihanet içinde bulunanlar, yabancıların siyasi emelleriyle kendi aşağılık çıkarlarını birleştirmekten çekinmiyor. Cumhuriyetimizi 7 düvele karşı savaşarak kurduk. Ancak Cumhuriyeti kurduktan sanra da 7 düvelle barış yaptık. "Yurtta Barış, Cihanda Barış" diyerek milletimizin ve devletimizin bekasını temin ettik. Şimdi kendi şahsi bekasını, devletin bekasından daha çok düşünenler var. Bunlar Amerika, Avrupa ve Rusya'ya sürekli ve aynı anda sataşarak bir dış düşman algısı yaratmaya çalışıyor ve toplumu milliyetçi duygularla bir arada tutmaya çalışarak, tutturdukları düzeni korumaya çalışıyor.

Son çırpınışlarıdır... Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır. Endişeye mahal yok...

 

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi