Sakarya Gazetesi’nin çalıştığı ofisin kaçak olduğunu anlamak için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Yanından geçen ve biraz yönetmelikten anlayan, içine birkaç kez girmiş çıkmış herkes yıllardır durumun bu şekilde olduğunun farkında.
Sakarya Gazetesi ise bu durum karşısında verdiği cevaplarda da KAÇAK durumuna düşüyor.
Önce “Burası kesinlikle kaçak değil” dediler. İnkâr ederek ikna çabasına giriştiler. Ama bu tutmadı.
“Biz bu ofiste kiracıyız” dediler. Mavi Ada’da kiracıydı dedik bozuldular.
Sonra “Biz girdiğimiz de projeye aykırıymış dediler”. Kaçak ofiste kiracı olmanız değil sorun kaçak olduğunu bile bile o ofiste faaliyete devam etmeniz dedik, verecek cevap bulamadılar.
Bir arabayı başkası çalabilir ama çalıntı arabayı siz kullanırsanız, siz de bu suça ortak olursunuz değil mi?
En son “Bizim gibi en az bin tane örnek var” dediler. Bu sefer gülmekten karnımıza ağrılar girdi.
Çünkü
Özgür Demirdaş Mavi Ada Davet Salonu’nun mülk sahibi değil kiracısı idi. Proje kaçak değil proje hilafı olan bir durum vardı. Eskişehir’de bu durumda olan yüzlerce adres vardı. Ama müeyyide uygulanan ve gerekeni yapacağını taahhüt eden tek işletmede Mavi Ada oldu. Üstelik tek katlı, kimseye zararı olmayacak ve zeminsel sorunları olmayan bir yer olmasına rağmen Sakarya Gazetesi bu konuyu manşetten indirmedi. Şehirdeki tüm yıkımları buna bağladı. Mühürlenen her işyerinde konuyu Mavi Ada’ya getirdi. Savcılık dedi, belediye dedi, elinden geleni ardına koymadı. Öfkeyle, hırsla gözü dönmüş şekilde kamuoyunu yanıltmaya çalıştı. Ama aynı Sakarya Gazetesi iş kendine gelince lal kesildi. Yukarıda yazılı bahaneleri ortaya attı. Kaçak olduğunu inkâr ederken aynı anda bizim gibi olan bir sürü yer var demeye başladı, yani kaçaklığı itiraf etti ama başkaları da kaçak diyerek yırtmaya çalıştı, olmadı.
Depreme karşı güvenli mi, üst katlardaki yüzlerce insandan muvaffakiyet alındı mı diye sorduk? Biz 99 depreminde o ofisteydik, salladı ama yıkılmadı diye cevap verdi Ali Baş. Hatta bir yazısında ne belediyeler, hükümetler, kişiler geldi geçti bir şey yapamadı diyerek gizli kapaklı tehdit ibarelerine yer verdi yazısında.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’a kalksanaaa diye manşetler attı. Kalkanlara karşı nasıl bir yol izleyeceğini ise hesaba katmadı.
Neyse ki ilahi adalet bir kez daha tecelli etti. Sakarya Gazetesi hakkında gerekli tutanak tutuldu. İşlem yasal olarak başladı. Kısa zaman da gerekenin yapılacağını umuyor ve inşallah o tabela oradan kalkarken de sizleri pencereden bakmaya davet ediyorum.
Ne demişti Hakkı Sağlam “ Yağmur yağıyor, seller akıyor, arap kızı camdan bakıyor” Aman iyi bakın da gözleriniz açılsın zira rüzgar eserken fırtına biçeceğinizi görememişsiniz.