Kalabak sorununun farklı boyutları var

ESKİ Genel Müdürü Suat Balcı'nın görevinden istifa ettiğini öğrendik. Bilindiği gibi Eskişehir'de Kalabak Suyunun dağıtılmasıyla ilgili bir takım sıkıntılar yaşanmıştı. Gerçi 'Mişli geçmiş zaman' kullanıyorum ancak, sorunlar hâlen devam ediyor.  Ancak iş ESKİ Genel Müdürü'nün istifa etmesini isteme noktasına geldiyse, muhtemelen gerekli önlemler alınmıştır. Bekleyip göreceğiz.

Şimdi bu kriz Belediyeye çok pahalıya patladı. Öncelikle 22 senelik Büyükerşen yönetimindeki ender hatalardan biri olduğunu belirtelim. Böyle bir hatanın itibar kaybettireceği de açık. Mevzubahis hata muhtemelen Belediyenin para kaybetmesine de neden olmuştur. Ki belediyenin kayabettiği para, halkın kaybettiği paradır. Ancak ben krizin bundan daha farklı sonuçları da olacağını düşünüyorum.

Mesela toplu taşıma sistemimiz zarar ediyor. Salgına karşı alınan önlemler neticesinde taşıma sayısı düşürüldü. Yani belediyemizin gelirleri yüz 90 azaldı. Yüzde 90'lık kayıp şakaya gelir bir kayıp değil. Öyle belediyenin başka kurumlarından kaynak aktararak tolere edemezsiniz bu zararı. Öte yandan yıl başından beri personel giderlerinden tutun, elektriğe kadar her şeye zam geldi. Haydi hükûmeti seven dostlarımızı kırmayalım; zam değil, zamcıklar geldi...

Geçenlerde belediyemiz bu durumu halka açıkça anlattı. Ben dâhil bütün gazeteciler bu paylaşımın bir zam habercisi olduğunu yorumladık.

Şimdi Kalabak sorunu varken ve bu koşullar altında ulaşım bedellerine zam yapılabilir mi zannediyorsunuz? Yani Kalabak sorununun, ilk etapta görülemeyen pek çok zararı oldu...

Sayın Balcı'nın istifa etmesi doğru bir davranış. Muhtemelen Eskişehir'e büyük hizmetleri olan Suat Balcı şimdi üzgündür. Bardağa dolu tarafından bakmak lazım. Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır olabilir. Belki de kendisi için sevdikleriyle birlikte daha huzurlu ve mutlu bir dönem başlamıştır...
 

Memleket Nasreddin Hoca fıkrası gibi

AK Parti iktidara gelirken yaptığı hesaplardan biri de simit – çay hesabıydı. 5 kişilik bir ailenin her öğünde bir simit yiyip, yanında da bir bardak çay içse, asgari ücretin bu masrafı ancak karşıladığı ileri sürülüyordu.

Öğrendik ki Eskişehir'de önümüzdeki haftadan itibaren simit 1 lira 75 kuruştan satılacakmış. Şimdi ekonomik krizle ilgili suçu başkalarına yıkmak moda oldu. Ancak simide zam geldiği için hiçkimse fırıncılara kızmasın. Uluslararası güçler de simit fiyatlarını artırmıyor. Çinli Bankerler ve Yahudi meslektaşları birleşip, "Şu Türkiye'deki simit fiyatlarını nasıl halledeceğiz?" diye toplantılar düzenlemiyor. İnanmayın böyle yalanlara. Ekonomi kötü gidiyorsa, biz beceriksiz olduğumuz için kötü gidiyor...

Şimdi bu 5 kişilik ailenin 1.912 lira ve 5 kuruş para ayırması lazım ki, simit yesinler. Eğer ki vatandaş bir basit simiti bile yiyemiyorsa ortada büyük bir sorun var demektir. Lokantacılar Oda Başkanı Sayın Bahar Bilen, simide zam yapılmasının ne kadar önemli bir gereklilik olduğunu ifade etmiş. Ve ısrarla, "Başka çözüm yok" demeye getirmiş. Kendisine hak veriyoruz. Ülkemizde iğneden ipliğe kadar her şeye zam geliyorsa, fırıncıların da bir şekilde ayakta durması gerekiyor. Yani özetlemek gerekirse fırıncılar haklı. Bahar bilen de haklı. Öte yandan biz vatandaşlar da haklıyız. Yani anlayacağınız memleketimiz Nasreddin Hoca fıkrasına döndü. Madem öyle ben de bir fıkrayla sonlandırayım yazımı...

Almanya bizi kıskanıyor. Fıkra bitti...