Görüşler
Kaç Mehmet!..
O ünlü "Tarihi fırsatı" yaşadık ya..
Gözlerimizin önünden gitmiyor!..
Habur Kapısı’nda mahkeme kurduk...
"PKK'lılar sınırdan girerken davul zurna ile karşıladık...”
Ve de bunları..
"TV'lerden canlı izledik..."
Ya şimdi?
Şehit vermediğimiz gün yok...
Ama AKP'li Hüseyin Çelik ne diyor?
"Birkaç Mehmet şehit oldu diye TBMM toplanmaz..."
Sordular kendisine:
"Kaç Mehmet ölürse toplanır?"
………
Başbakan Erdoğan, her fırsatta medya patronlarına sesleniyor:
"PKK'nın istediğini yapmayın..."
"Haberleri fazla büyütmeden verin..."
Yani?
"Teğet geçin!"
Yetmiyor..
Oba altından sopa gösteriyor:
"Bunlara nasıl köşe yazdırıyorsunuz!"
…….
Gün geçmiyor ki, yazarları eleştirmesin:
"Geçmişte bir köşe yazarı haftada iki yazı yazardı. Ama şimdi bunları bırak her gün, yarım saatte bir köşe yazabiliyorlar...
Pek haksız da sayılmaz!
Kendimizden pay biçelim...
Haftanın altı günü yazıyoruz...
Belki bir-ikisi dişe dokunur da, diğerleri "faso-fiso" değil mi?
Özal da böyle söylemişti:
"Köşe yazarı her gün yazmak zorunda mı?"
…….
Büyük gazetenin eski yayın yönetmeni bir çağrıda bulunmuştu:
"Muhalefet liderlerinin grup toplantılarında yaptıkları konuşmaları canlı yayınlamayalım. Zarar¬lı ve tahrik edici oluyor..."
İçimizden biri bunları söylerse, Başbakan haklı değil mi?
“Ama Başbakan ve iktidarın diğer sözcüleri bir kebapçı açılışında bile istediklerini konuşacaklar…”
Hadi bunlara da alıştık ama..
"Şehit haberleri için asla!"
Duramıyoruz iste:
"Kaç Mehmet ölürse!"
Yıldırım gibi Doruk!
Şenay'ı da, Mustafa'yı da ilk günlerinden yakın tanırız...
İkisi de iyi insan...
İkisi de iyi gazeteci...
Ve de birbirlerine gerçekten yakışı¬yorlar…
Bu birliktelikten gelen meyve de "Doruk" olur mutlaka...
Kendilerini yürekten kutluyor, "Doruk"la nice mutlu yıllar diliyoruz...
Odunpazarı Belediyesi’nin dikkatine!
Yeni değil, yıllar öncesinden gelen bir alışkanlığımızdır...
Her gelen yakınmayı hemen sütunlara dökmeyiz...
İnceler, araştırır ve yazarız...
Ama bazıları vardır ki, bir telefonla çözüm yoluna gitmeyi yeğler, sütunlara dökmeyiz...
Bu konudaki görüşlerimizi özellikle "Süleyman Ekşi" iyi bilir...
Evimiz Odunpazarı bölgesinde...
Gelen bir yakınmayı, açar Süleyman Bey'e iletiriz...
Hafta içinde de öyle oldu...
Kendisini aradık ama sekreteri "İçerisi kalabalık, biz size dönelim" deyince kapattık telefonu ve bekledik...
Herhalde unutulduk...
Eski AKP Binası’nın bulunduğu yerdeki otobüs durağındaki kaldırım tehlikeli...
“Düşen düşene!..”
Hele çarşamba pazarı olduğu günlerde...
Bu kez yaşlı bir kadın düştü ve çevredekiler yetişip acile götürdü...
Nasıl bir kaldırımdır, bilemiyoruz ama…
Dileriz bir başkası daha düşmeden düzeltilir…
Günün Şiiri
Çocuk
Ağlarsa dağlarda bir kuş
Duymaz şehirlerin eski duvarları
Yumuk elleri gözünde bir çocuk
Düşün anaları babaları
Sessiz ırmaklar pınarlar gözlerimizde
Yahut düşümlü bir hıçkırık ucunda boğuk
Geçmiş mutluluklar yıkar insanı
Acı günler gelince
Biraz onda biraz sende
Yan yana değil hiç
Hergün içinde çoğalır acılar
Sevgiler bölününce
Büyük salınımlı salıncaklar gibi
Bir gider bir gelir
Kalbine bağlı ipleri çözer ölünce...
Muhteşem Sünter (Varlık-1963)
Günün Olayı
AKP'li Hüseyin Çelik, "Meclis birkaç Mehmet şehit oldu diye toplanmaz" demiş.
Şehitler için toplanılmaz ama memleketi daha kolay satmak için yasa çıkarılacağı zaman gecenin köründe toplanılır...
Akif Kökçe
Günün Biberi
Okula başlama yaşının düşürülmesiyle beraber bazı ebeveynler çocuklarını okula göndermek istemiyor. Onlara tavsiyemiz, çocuğunuzu okula gönderin. Bu çarpık sisteme ne kadar erken dahil olursa o kadar çabuk bağışıklık kazanır!
Gerilim
İktidarın "Kürt açılımı" üç yıl içinde PKK açılımına dönüştü.
“PKK açıldıkça açıldı."
Haldun Ertem
Günün Balı
Protestolu senette patlama yaşanı¬yormuş .
Haydi bakalım, bu protestoyu da copla, kalkanla, biber gazıyla önleyin de görelim!
F.Fidan
Cuk
"Test uçuşunda" demişlerdi, "Vuruldu" demişlerdi, fos çıktı!
Az kaldı Suriye ile savaşa sokacaklardı.
Ya girseydik!
Günün Sözü
Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha zordur.
Samt Exupery
Kıssa-dan
"Felaketler karsısında dayanıklı durmak ve kader diyerek eğilmemek, kahramanlıkların en büyüğüdür.
Fenelon
İki kez Ramazan
Bayramın yaklaştığı günlerden birinde, iftar sıra¬sında misafirlerden biri atılmış:
"Keşke Ramazan senede iki kez gelse..."
Aynı sofrada misafir bulunan Bektaşi, hemen yanıt vermiş:
"Öyleyse Ramazan gider gitmez neden bayram edersiniz. İnsan sevdiği gidince bayram mı eder hiç?”
Bir gecelik aşk için
Karınca, gelinliğini giymiş nikah dairesine gidiyormuş. Yolda rastladığı tavşan sormuş:
"Nereye karınca kardeş?"
"Görmüyor musun? Evlenmeye..."
Tavsan biraz da kıskanmış:
"Kiminle ayol?"
“Fille şekerim...”
Tavşan fıttıracak:
"Nasıl olur, sen ve fil!"
Karınca mahcup yanıt vermiş:
"Mecbur kaldık şekerimi"
Ve o gece gerdeğe girmişler ama, fil kalp sektesinden ölmüş. Karıncanın feryadına bütün hayvanlar yetişmiş.. Yeri göğü inletiyormuş:
"Ah dostlarım, görüyor musunuz?" diye bağırmış:
"Bir gecelik aşk için gel de bir ömür boyu mezar kaz! Koynuna girmez olaydım melunun!"
Nasıl yani?
Her evde olabilen olağan bir tartışmadan sonra karım bağırdı:
"Defol, hemen bu evi terk et!"
Gitmek için kapıya doğru yürüdüm, tam çıkarken "İnşallah acılar içinde öldüğünü görürüm" dedi. "Na¬sıl yani?" dedim sevinip geriye dönerek:
"Yani şimdi de kalmamı mı istiyorsun?"