Osman Cemoğlu yazdı
Atlas Okyanusu’nun kuzeyinde volkanik bir Avrupa ve ada ülkesi…
103 bin km2’ lik adanın önemli bir bölümü buzullarla kaplı…
Diğer bir bölümü de halen 30’u faal olan 200 volkanik yanardağın püskürttüğü lav ovalarıyla kaplı…
Henüz 1944 yılında bağımsız bir cumhuriyet olmuş…
Nüfusun 350 bin olduğu İzlanda’nın başkenti 150 bin nüfuslu Reykjavik…
Ülkenin en önemli gelir kaynağı ise balıkçılık…
***
Ve karşısında 80 milyona yaklaşan nüfusuyla, futbolu neredeyse ibadet gibi gören kocaman bir ülke Türkiye…
Transfer döneminde milyon Eurolara burun kıvıran, leb-i derya villalarının önünde demirleyen yatlarında meşk akşamlarını doyasıya yaşayan…
“Lamborghini, Aston Martin, Ferrari” gibi o cefakar taraftarın ancak televizyonlarda ve gazetelerde görebildiği pahalı markalara binmeyi prestij sayan…
En küçük eleştiriye tahammül edemeyen çakma imparatorların…
Hemen her maçta tribünleri irrite etmekle yetinmeyip, taraftarların arasına kin ve nefret radyasyonu saçan futbol gladyatörlerin pervasızlığına seyirci kalan yöneticilerin…
Her olanağa sahip olmasına rağmen, hücrelerine kadar sirayet etmiş eyyamcılıktan bir türlü kurtulamayan küçük federasyonların büyük ülkesi Türkiye!
***
İşte, bu iki ülke salı gecesi 2016 Avrupa Grup Eleme maçlarında karşı karşıya geliyor...
Brezilya, Almanya, İngiltere, İtalya, İspanya, Fransa ile değil, bu küçük ülkeyle tarihimizde 8’nci kez karşılaşıyoruz…
İstatistik inanılır gibi değil. İzlanda’yı 1 kez yeniyoruz, 2 kez berabere ve 5 kez de yeniliyoruz…
Ve Avrupa’da adı sanı dahi okunmayan balıkçılar karşısında bile ezilmekten kurtulamıyoruz…
Futbolu oynamıyorsun ya da oynayamıyorsun ama üzülme “Cemal Reşit Rey”in ünlü “Lüküs Hayat Opereti”ni (!) başarıyla oynuyorsun…
***
Bir kez daha gördük ki; “günümüzün futbol anlayışında en önemli iki unsur güç ve çabukluk…”
Yani üç kere düşünüp bir kere oynamayacaksın…
Avrupalı artık bir kere düşünüp üç kere oynuyor…
Sahada isim oynamıyor, forma oynamıyor, “yürek oynuyor…”
Artistlik, varyete çok gerilerde kalmış...
Hadi ülke içinde yutturuyorsun, peki Avrupa’ya çıkınca…
Ya oyunu kuralına göre oynayacaksın ya da “Dolce Vita”ya devam edeceksin!
NOT: Yukarıdaki yazı 11 Eylül 2014 Tarihli Anadolu gazetesinde yayınlandı.
Boşuna söylememişler “Tarih tekerrürden ibarettir” diye...