Sürekli karşıma çıkan 2 kelime var…
Osmanlı…
Yasaklar…
Osmanlı, yüzyıllarca hüküm sürmüş bir imparatorluk. Osmanlı’ya dönmek isteyenler acaba Osmanlı’nın hangi yüzyılına dönmek istiyorlar!
Yasaklar dönemine mi?
Yoksa yasakların olmadığı döneme mi?
Osmanlı’da bir dönem yatsı ezanıyla sabah ezanı arasında sokağa çıkma yasağı vardı…
Neden biliyor musunuz?
Sokakların güvenliği yeterli olmadığından ve geceleri sokağa çıkan halkın bir ayaklanmaya neden olabileceği düşünülerek uzun yıllar bu yasak uygulandı…
Bu yasak ne zaman kalktı?
Sokaklar fenerlerle aydınlatılınca bu yasak kalktı?
Asansör fetvasından sonra aklıma Osmanlı’da uygulanan bir yasak geldi.
Fatih Sultan Mehmet zamanında başlayan bir yasak vardı:
-
Kadın ve erkeklerin kayıklara birlikte binme yasağı!
Yüzyıllarca sürdü?
Bu yasak 2. Abdülhamit, döneminde kalktı…
Cumartesi günü Alpu Ovası’na yapılacak Termik Santrali protesto etmek için düzenlenen miting yasaklandı…
Yasak, her dönem vardır. Ama tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi doğru yerde ve doğru zamanda yapılmazsa “komik” olur! Ve yasağı delmek için insanlar başka yöntemler bulur…
DELGEYE İHTİYAÇ DUYMAYAN SİYASETÇİ!*
1980’li yılların başlarıydı...
Askeri dönemin en karanlık yılları yani... O günün en muhalif dergisi Arayış’ta yazan bir öğretim üyesiydim...
İşte öyle yalnız başıma kaldığım günlerden birinde, bir telefon almıştım.
Yılmaz Büyükerşen beni Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ders vermeye davet etmişti...
O, YÖK’ün tayin ettiği bir rektördü...
Bense, askerlerin gözünü üzerinden ayırmadığı genç bir öğretim üyesi...
Öyle günlerdi işte...
Mertliğin ölmediği, cesaretin hâlâ ayakta durabildiği haysiyetli yıllar...
Ben işte o Yılmaz Hocamı hiçbir zaman unutmadım...
Onun dostu olduğum için hep gurur duydum...
Bakmayın DSP’den ve sonra CHP’den belediye başkanı seçildiğine...
Bütün siyasetlerin üstünde bir insandır o...
Delegeye ihtiyaç duymayan bir siyasetçidir...
Bir “Homo faber”dir... “Yapan insan” yani...
Yaptığı işlerle doğaya üstün gelen insan...
Aynı zamanda bütün siyasi çekişmeleri de anlamsız kılan insan...
Yılmaz Hocam önceki akşam orada çok alkışlandı...
Ayakta alkışlandı... Gönülden alkışlandı...
Ve anladım ki Vehbi Koç Ödülü bu yıl, Aziz Sancar kadar sevgi uyandıran bir isme verilmiş...
Tam yerini bulmuş yani...
*Yukarıdaki yazı Hürriyet Gazetesi yazarlarından Ertuğrul Özkök tarafından yazıldı. Okumayanlar olmuştur, diye bir kez daha paylaşmak istedim…
ADAYI YAKALA!
Napoleon Hill, Amerikalı yazar...
Şu sıralar dilimizden düşürmediğimiz bir cümle var:
-Kişisel başarı!
İşte o kavramı ilk ortaya atan ve kitabını çıkaran kişi...
Napoleon Hill, şunu söylüyor:
-Çoğumuz hayata başarısız bir şekilde devam ederiz! Çünkü önemli bir şey yapmaya başlamak için ‘doğru zamanı’ bekleriz. Beklemeyin; zaman hiçbir zaman ‘doğru’ olmayacaktır...
Seçimler yaklaşıyor…
Her siyasi partide “aday belirleyiciler var”
-Doğru adayın gelmesini mi bekleyecekler? Yoksa, doğru adaya mı gidecekler!
DOĞRU SÖZE NE DENİR?
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, 71 evler Mahallesi’nde vatandaşlarla buluştu…
Kurt, burada insan hakları konusunda çok çarpıcı bir örnek verdi:
-Almanya’da Türk gidiyor. Camisi var, okulunda Türkçe öğreniyor, canı istediği gibi geleneklerini uyguluyor. Kurbanını kesiyor, hayvanını besliyor. Türkçesi ile geçiniyor, yaşıyor. Aynı adam Türkiye’ye geliyor ya bu komünist, namaz kılmıyor bunu öldürelim diyor. Orada her türlü haktan ve özgürlükten yararlanırken böyle bir davranış içersine girmek doğru değildir
. O yüzden insan hakları ve özgürlükler çok önemlidir.
GÜNÜN SÖZÜ!
Filozoflar dünyayı yalnızca yorumlamışlardır oysa sorun onu değiştirmektir.
Karl Marks