İster mi çocuk?

Cumhuriyet’in ve Atatürk'ün Eskişehir’e verdiği üç güzel kurumdu:

22 Mart 2013 09:21
A
a
Sütiş Eskişehir
Görüşler

İster mi çocuk?

Cumhuriyet’in ve Atatürk'ün Eskişehir’e verdiği üç güzel kurumdu:

"Tayyare,Demiryolu ve Şeker…”

Kız babaları hiç düşünmezdi:

"Tayyare'de mi? Verdim gitti..."

Demiryolu ya da Şeker de farketmezdi onlar için...

"Hangisi kaldı?"

…………

Daha düne kadar, "Büyüyünce ne olacaksın?" sorusunu anında yanıtlardı çocuklar:

"Asker.."

"Avukat.."

"Öğretmen ya da doktor..."

Ya bugün?

"Asker içerde..."

"Avukatlar da öyle!"

"Öğretmene kadro yok!"

"Doktor zaten dayak yiyor!.."

Şimdi sorun bakalım..

"Büyüyünce ne olacaklar?"

 ……….

Milli Zafer İlkokulu’nda "Gazetecilik ve Televizyon Programcılığı" üzerine konuşma yapan "Sadi Seda" öğrencilere sonmuş:

"İçinizde gazete ve TV haberciliği yapmak isteyenler var mı?"

100’e yakın öğrenciden sadece ikisi parmak kaldırmış...

Sadi diyor ki:

"Gücüme gitti, çok üzüldüm!."

…………..

Anadolu Üniversitesi'nin İletişim Bilimleri Fakültesi'nde yorum dersi vermiştik...

3. sınıf öğrencilerine ilk gün sormuştuk:

"Kaçınız gazete okuyor?" Üç kişi parmak kaldırmıştı...

Burası üniversite, üstelik "gazeteci ya da televizyoncu" olabilmek için okuyorlar...

"30 kişilik sınıfta, sadece 3 kişi!"

………..

Eşimizi istediğimiz gece kayınvalide bizimkilere sormuş:

"Ne iş yapıyor?"

"Gazeteci..."

"Peki, günde kaç gazete satıyor?"

Düşünüyoruz da, o günlerdeki etiketimiz yine «itama güzelmiş... 

Bugün "gazeteci" denilince "Silivri" de geliyor akla…

"Üzülme Sadi, ister mi çocuk!.."

 

 

 

Akıl hastanesinin havuzu

Önemli bir kişi, akıl hastaları kliniğini gezerken, delilerin bahçedeki havuza atladıklarını görür ve başhekime döner :

"Tebrik ederim... Mükemmel... Hastaların her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz..."

Başhekim teşekkür eder:

"Hele bir de havuz dolu olduğu zaman görseniz!" Havuzun boş olduğunu öğrenen adam, dehşet içinde tramplenin altına koşar ve heyecanla atlamaya hazırlanan deliye bağırır:

"Havuz boş, booooş!"

Hasta, gayet sakin yanıtlar:

"Önemli değil abi, zaten ben de yüzme bilmiyorum!..”

 

Nasıl öldü?

Temel bir gün evin kedisini yıkamış...

Kedi ölmüş...

Arkadaşları "Hiç kedi yıkanır mı, yıkanırsa tabii ölür, bunu düşünmedin mi?" diye sormuşlar..

Temel, "Düşünmez olur muyum?" demiş: "Zaten yıkarken ölmedi ki, sıkarken öldü!.."

 

Günün Şiiri

Bu Gece

Bu gece, bu gece

Uykusuzum, kederliyim, deliyim

Yüzümde uzak sevgilerin serin aydınlığı

Durmalıyım şehir şehir

Yıldız yıldız karanlıkta

Bu gece ölmemeliyim

Yeniler beyazlığını vakte ve ellerime

Pürsilah bakireler saygısızca soyunup

İnsanlığım ağır mağaralarda

Bu gece, bu gece dönmüş üstüme cenup

Artık büyümüyorum ama, haberin olsun

Nasıl büyümüşüm evvelce

Karşımda koca bir kainat yürür gider

Bir nefes sardı beni ateşten ve akıldan

Bu gece...

Fazıl Hüsnü Dağlarca (Varlık-1951)

 

İsimleri değiştirilen okullar

 

- Hafta içi her sabah sunduğum "Günaydın Eskişehir" programının hemen bitiminde bir telefon geldi gazetemize.  Arayan hanımefendi kendisini tanıttı.

Kendisinin bir şehit yakını olduğunu belirterek haberin doğruluğunu sordu. Yayınlandığına göre haberin doğru olma ihtimalinin büyük olduğunu söyledim.

"Benim şehidimin adının konduğu okul ismi değiştirilseydi, aynı şey benim başıma gelseydi mahvolurdum" dedi.

…….

Yukarıdaki satırlar "Şinasi Kula"ya ait...

"Kent Ozanı" başlıklı köşesinde dile getirmiş...

Doğrusunu isterseniz, biz de şaşırmıştık bu habere...

Oysa, 12 Eylül sonrasında alıştırmışlardı!

Ağlayarak gelmişti eve kızımız... "Ne oldu?"

"Okulumuzun adını değiştirdiler..."

Devrim Ortaokulu ‘nda okuyordu...

"Peki ne yapmışlar?"

"Atatürk..."

Buna rağmen kızımızın gözyaşlarıyla dolu üzüntüsünü hiç unutmayız...

Yenisi daha da başka...

Eskişehir Valiliği 10 şehidimizin isimlerini çeşitli okullara verdi.

Ancak, bir şehidimizin adı geri alınarak, bir başka şehidimizin adı verildi...

Okul yaptıran ya da bağışlayan hayırseverlerin isimleri kaldırıldı...

"Sinan Alaağaç" okulunun adı da bir şehidimize verildi...

Unutulmamalıdır ki, "Sinan"da bir anlamda Eskişehir şehididir...

Valilik, herhalde Başbakan Erdoğan'ın geliş-gidişinden sonra hepimizi aydınlatır diye bekliyoruz...

 

Gerilim

Sansürün ilk örnekleri "milattan öncesine" dayanıyormuş.

Peki ya son örnekleri?

Onlar "AKP'nin ileri demokrasi anlayışına" dayanıyor.

Gani Yıldız

 

Kıssa-dan

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Cari açık sürdürülebilir seviyede olsun diye tedbir alıyoruz" demiş.

Aman alın yoksa ekonomi vatandaş için "Süründürebilir" hale geliyor...

 

Özdeyiş

Sevdiğini serbest bırak, dönerse senindir, dönmezse kimindir, zıplıyorsa delidir, çömeldiyse   dokunma...

İnternetten

 

Günün Fermanı

1-Danstan üç figür atılacak..

2-Heykel kovalanacak...

 

Cuk

Uykusuzluk belleği zayıflatıyormuş...

"Uyuuuu ey millet!.."

 

Günün Balı

Herşey yoruldu...

Şiirler, şarkılar, anılar... "

Ama kalbim hala dayanıyor..."

Mehmet Tuncer

 

 

Ürdün Kralı

 

Ülkenin ne günlere geldiğini "Melih Aşık" ilginç bir örnekle dile getirmiş:

-İki hafta önce Türkiye’yi ziyaret eden Ürdün Kralı 2. "Abdullah", bölgede "yeni ve radikal bir ittifakın doğmakta olduğunu" savunarak "Mısır ve Türkiye'de gelişen bir Müslüman Kardeşler hilalini görüyorum" diyor…

Kral, ABD'de yayımlanan “The Atlantic” dergisine, "Erdoğan"ın demokrasiyi bir "otobüs yolculuğu"na benzettiğini söylüyor...

Demek bu ülkenin kaderinde Ortadoğu krallarından demokrasi dersi almak da vardı... Bu kadarı aklımıza gelmemişti

 

Günün olayı

CHP'li Haluk Koç, "İktidar Abdullah Öcalan ile beraber top çeviriyor" demiş.

Keşke "dümen" değil de sadece "top" çevirseler...

Fahrettin Fidan

 

Günün Biberi

İmralı' da görüşmeler sürerken Ergenekon sanıklarına müebbet yağdı! AKP iktidarının özeti teröristlere "muhabbet" yurtsever aydınlara "müebbet..."

Akif Kökçe

 

Akıl hastanesinin havuzu

 

önemli bir kişi, akıl hastaları tamm$mmm kliniğini gezerken,delilerin bahçedeki havuza atladıklarını görür ve başhekime döner :

"Tebrik ederim... Mükemmel... Hastaların her türlü ihtiyaçlarını karşılıyoruz..." Başhekim teşekkür eder:

"Hele bir de havuz dolu olduğu zaman görseniz!" Havuzun boş olduğunu öğrenen adam, dehşet içinde tramplenin altına koşar ve heyecanla atlamaya hazırlanan deliye bağırır: "HavAz boş, booooşl" Hasta, gayet sakin yanıtlar:

"Önemli değil abi, zaten ben de yüzme bilmiyorum!.

 

Nasıl öldü?

^emel bir gün evin kedisini yıkamış... Kedi ölmüş...

Arkadaşları "Hiç kedi yıkanır mı, yıkanırsa tabii ölür, bunu düşünmedin mi?" diye sormuşlar.. Temel, "Düşünmez olur muyum?" demiş: "Zaten yıkarken ölmedi ki, sıkarken öldü!.."

 

Günün Şiiri

Bu Gece

Bu göçe, bu gece

Uykusuzum, kederliyim, deliyi»

Yüzümde uzak sevgilerin serin aydınlığı

Durmalıyım şehir şehir

Yıldız yıldız karanlıkta

Bu gece ölmemeliyim

Yeniler "beyazlığını vakte ve ellerime

Pürsilah bakireler saygısızca soyunup

insanlığım ağır mağaralarda

Bu gece, bu gece dönmüş üstüme cenup

Artık büyümüyormm ama, haberin olsun

Nasıl büyümüşüm evvelce

Karşımda koca bir kainat yürür gider

Bir nefes sardı beni ateşten ve akıldan

Bu gece...

Fazıl Hüsnü Dağlarca (Varlık-1951)

 

 

 

(

 

 

 

Cumhuriyet*in ve Atatürk'ün Eskişehir^

verdiği üç güzel kurumdu:      ,   ^   , jt

"Tayyare,* P'rtir&A V* ,~>SA&~» --

 

 

Kız babaları hiç düşünmezdi: "fayyare'de mi? Verdim gitti..." Demiryolu ya da Şeker de farketmezdi onlar

için...

"Hangisi kaldı?"

 

Daha düne kadar , "Büyüyünce ne olacaksın?" sorusunu anında yanıtlardı çocuklar: "Asker.." "Avukat.."

"Öğretmen ya da doktor..." Ya bugün? "Asker içerde..." "Avukatlar da öyleİ" "öğretmene kadro yokj" "Doktor zaten dayak yiyorî.." Şimdi sorun bakalım.. "Büyüyünce ne olacaklar?"

 

Milli Zafer   İlkokulu»nda "Gazetecilik ve Televizyon Programcılığı" üzerine konuşma yapan "Sadi Seda" öğrencilere sonmuş:

"İçinizde gazete ve   TV   haberciliği yapmak isteyenler var mı?"

100*6 yakın öğrenciden sadece ikisi parmak kaldırmış...

Sadi diyor ki: "Gücüme gitti, çok üzüldüm1."

 

Anadolu Üniversitesi'nin İletişim Bilimleri Fakültesi'nde yorum dersi vermiştik...

3. sınıf öğrencilerine ilk gün sormuştuk: "Kaçınız gazete okuyor?" Üç kişi parmak kaldırmıştı...

B,Trası üniver»ite, üstelik "gazeteciden*» televizyoncu" olabilmek için okuyorlar...

 

"30 kişilik sınıfta, sadece 3 kişi!"

 

Eiimizi istediğimiz gece kayınvalide bizimkilere sormuş:

"Ne iş yapıyor?" "Gazeteci..."

"Peki, günde kaç gazete satıyor?" Düşünüyoruz da, o günlerdeki etiketimiz yine «itama   güzelmiş...   Bugün "gazeteci" denilince "Silivri" de

 

"Üzülme Sadi, ister mi çocuk!.."

 

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi