Türkçe Olimpiyatlarını yapıyoruz ve türlü türlü coğrafyalara dilimizi öğretiyoruz tamam ama.
Bence “Türkçe okuma değil, anlama olimpiyatları yapsak”, hem de öyle Uganda, Fas, Etiyopya çocuğuna değil. Bizim çocuk gibi davranan ve anlama konusunda sıkıntı çeken insanımıza, siyasetçimize, birçoğumuza, hiç fena olmayacak.
Hangi görüşten, hangi ideolojiden, hangi inançtan olursanız olun. Yaşananlara üzülmemek, yaşananlar için kaygı duymamak, gördüklerinden sonra hiç olmamış gibi davranmak, bir insanlık sorunudur.
Diyelim ki, direnişçiler haksız. Diyelim ki provokatörler kalabalık ama masum niyetli insanları kandırıyor. Diyelim ki tek bir doğruları bile yok.
Hadi Polis kamu düzeni gereği müdahale etti, hadi asker önlem aldı. “Peki, Ya İnsan?”
Ekranı karşısında olanları izleyip, bunların hepsini benzin döküp yakmalı diyen insan?
Tekerlekli sandalyeyle orada ne işi vardı, oh olsun diyen insan?
Bu alana giden tikky kızları, bilmem ne yapacaksın diyen insan?
Toma’nın önüne yatmış adama, ezilirsin inşallah p…nk diyen insan?
Daha doğrusu bu duyguları ifade eden ve birçok daha kötü duygusunu içinde bastıran insan suretindeki yaratıklar? Onlara ne demeli?
Aynı manzara sizin düşüncenizden insanların başına gelseydi ki, 28 Şubat da belli bir kısmı yaşandı. Şimdi sizin gibi tepki veren ve sizi anlamayan insanlara ne diyordunuz?
Yıllar yılı bu ülke de siyaseti futbola benzetip, insanlar partileri takım tutar gibi tutuyor diyerek. Futboldaki fanatizmi eleştirdik biz. Sadece formaları farklı renk diye, birbirine öfkeyle kusan insanları eleştirdik biz. Biz şimdi o insanların el ele, gönül gönüle olduğu bir olaylar silsilesinde anlıyoruz ki. “Siyasi Fanatizm” daha beter, daha kötü, daha insanlıktan yoksunmuş. Pardon Futbol.
İktidar, Muhalefet, Marjinaller.. Aslında ben demokratım, ben açık görüşlü ve eleştiriye açığım diyen herkes aynı torna tezgâhından çıkmış gibi dar ve fanatik. Karşıdaki düşünceyi dinlemeye, anlamaya tahammülü olmadığı gibi, kimilerinin kendi düşüncelerini idrak etmekte bile zorlandığını görüyorum. Zaten koltuğunu kaybetmeyi göze alamayıp, bugünkü gidişattan söz de rahatsız olanlar kendilerini de çok net belli ediyor. O yüzden İktidara gösterilen tepkiden belki de biraz daha fazlasını kimse kusura bakmasın ama muhalefet hak ediyor.
“Muhalefet Demişken?”
Muhalefet deyince insanın aklına sadece CHP geliyor. Gel Gelelim MHP’de muhalefetin bir parçası. Hatta ve hatta Saadet Partisi, BBP, DSP, DP, LDP hepsi mecliste sandalye var mı yok mu bakılmaksızın bir muhalefet topluluğu. Ancak MHP ve BBP’nin söylem ve eylemlerini anlamak pek mümkün değil. Olaylar başladığından beri Ak Patriği destekliyoruz diyen, sokaklarda elleriyle kurt işareti yaparak direnenleri bizden değildir diye niteleyen Bahçeli ne hikmetse Ak Parti mitinginde 3 Hilal bayrak açılınca, ortalığı birbirine katıyor. Demek ki tabanı okuyamıyor veya anlamıyor. Ak Partinin açılım sürecinde teröristlerle yaptığı pazarlıkları hatırlatıp biz onların yanında olmayız diyor. E elerinde Türk Bayrağıyla yürüyenlerinde yanında değilsin madem neredesin?
BBP ise demokratik talepleri şiddetsiz ifade edenlerin yanındayız diyor. İl Başkanı ise şiddetsiz ve polisin bile müdahale etmediği ve yürüyüş yapan gurubu “Şu an Atatürk Caddesinde yürüyorlar, direne direne kazanacaklarmış” şeklinde dalgaya alıyor. Ne deyim bilmedim. Anlam karmaşasının tavan yaptığı bir dönemde, sanırım baştan sona hatalıyım değil mi*?