Görüşler
Heykeller düşünün!..
Yaklaşık bir yıl kaldı yerel seçimlere...
Herkes kartını açık oynamaya başladı...
Özellikle de AKP…
Çünkü bu seçim Tayyip Bey için çok önemli..
Son seçimlerde yüzde 49.5 oy almıştı, yerel seçimlerde bu oran 50'nin üzerine çıkarsa..
"Çankaya yolu yarılanacak..."
Sonra da dönecek Kemal Bey’e:
“Oğlum bak git!.."
…….
Eskişehir açısından da çok önemli bu seçim¬ler…
Geçen gün "Amigo Orhan"la sohbet ediyorduk...
"Bak kardeşim" diye başlamıştı:
"Bu seçim Eskişehirlinin onuru olacak. Bu kenti bu hale getiren Hoca’ya vicdan borcumuzu ödemeliyiz..."
-Üç seçimdir bunu yapmadık mı?
"Yaptık... Ama onları Eskişehir için yaptık. Şimdi Yılmaz Hoca'ya vefa borcumuz için gerekeni vereceğiz..."
-Ya aksi olursa
"Heykeller düşünsün!.."
…….
Büyükerşen bir sohbette demiş ki:
"Kimi sivrilttiysem, ucu bir gün bana dokunuyor..."
"Zaman tüneli" olsa da içine girip görebilsek...
"Kimler için söylemiş acaba?"
Rektördü...
Bir konuyu görüşmek için yanına gitmiştik...
Kapıdan girdik, hemen boğazımıza yapışmıştı!
Kravatı çekip düzelttikten sonra da fırçasını çekmişti:
"Şu iki yakan ne zaman biraraya gelecek?"
Görüyorsunuz..
"Bize de törpü!.."
…….
Önümüzdeki seçimlerde bırakın "Yılmaz Hoca"yı Eskişehir’i bile düşünmeyenler olabilir...
Son seçimde de olmadı mı?
Ne demişti bir kurum başkanı:
"İktidara oy verelim ki Eskişehir nimetlensin!"
Bugün de salt kendi gelecekleri için Hoca’nın kuyusunu kazmaya çalınanlar olduğu bir gerçek...
Peki, kimlerdir bunlar?
Bu sorunun yanıtını en güzel biçimde Büyükerşen verir… Bakmayın sessiz durduğuna...
"Kimi sivriltip kimi törpüleyeceğini çok iyi bilir!”
…….
Orhan Abi’ye gelince... Hani "Heykeller düşünsün" diyor ya...
"Esprisi canlı heykeller içindi!.."
Ahmet, delikanlı Doğan ve Asker
Eskişehirspor'un alt yapı tesisleri evimize çok yakındır...
Ara sıra gider, eski günleri yad ederiz…
Yine öyle oldu...
Sahaya baktık bir zamanların büyük kalecisi "Doğan Atmaca" fırtına sağaçığı "Ahmet Karaçöl" ve unutulmaz solbeki "Selahattin Örcün..."
Biliyor musunuz?
Tam üç saat grup-grup çocukları çalıştırdı Doğan...
“El,ayak, boğaz hiç yorulmadan...”
Yalnız o mu?
“Ahmet ve Asker Selahattin de öyle...”
Onları izledikçe gözlerimizin önünden bir film gibi geçti yıllar...
Ahmet’in, Fenerli Sarı Levent’in sağından atıp solundan geçişleri...
Askerin, beton vuruşları...
Doğan’ın kurtarışları…
O futbollarını bugün oynasalar yaşamları nasıl olurdu?
Hoş o günlerde de büyük değerdiler ama, bugünün ünlüleriyle kıyaslanılır mı?
Kaleci Doğan, yaşamında ne içki ne sigara kullanmış...
Onun için dimdik ayakta...
Ahmet Karaçöl günde 3-4 paket sigarayı götürüyor... Üzüldük ama, doktoru bile "bırakma" demiş…
Askere gelince...
“O balık sevdası hala sürüyor…”
Sağanak yağmurda bile köprünün altına girer avlamaya çalışırmış...
Bazen “balık” yerine “kurbağa tutsa” da, hala o bildiğimiz "Asker" işte...
Sevindiğimiz bir başka konu da, "Ersun 'Yanal "ın haftada üç gün gelip izlemesi...
Dileriz, alt yapının eksikleri için de faydalı olur...
Günün Olayı
Financial Times’tan :
"Tayyip Erdoğan Suriye bataklığına giderek daha çok saplanma tehlikesiyle karşı karşıya."
Klavuzu ABD olanın kaderi bu...
Haldun Ertem
Günün Biberi
Rektör seçimleri de bir yandan devam ediyor ya..
İstanbul Üniversitesi’nde seçime girecek rektör adayları belli olmuş.
"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adayı hangisi acaba?"
Günün Balı
Pirincin içindeki siyah taşlardan korkma.
"Beyaz olanlardan kork"
Japon Atasözü
Komiser şöyle bir bakmış!
Kadının biri kocasına söylemediğini bırakmazmış... Özellikle de kaynanasını ele alıp başlarmış:
"Senin anan şöyle; senin anan böyle!
Çileden çıkarırmış adamı! Bir gün Eskişehir-İstanbul yolunda karısı da yanında olan adam müthiş bir sürat yapmaya başlamış. Kadında çıt yok! Biraz ilerde de trafiğe yakalanmışlar.
Komiser yanaşmış:
"Radara yakalandınız efendim, şu kadar ceza..."
Kadın hemen atılmış:
"Aman memur bey, bu adama o kadar ceza çok az. Kırmızı ışıkta bastırdı geçti. Üç defa yanlış sollama yaptı.. 160’tan aşağı da basmadı. Buna en az beş kat ceza yazın..."
Komiser şöyle bir adama bakmış, bir de karısına, sonra da "Al kardeşim şu ruhsatını" demiş:
"Kuruş ceza yok... Allah sana zaten cezanı vermiş!..”
Papağanın hünerleri
Adam satacağı papağanı övüyormuş müşterisine:
"Sol ayağını kaldırdığı zaman İngilizce, sağ ayağını kaldırdığı zaman Fransızca konuşur..."
Müşteri şaşırmış ve sormuş:
"Peki, iki ayağını da kaldırdığı zaman nece konuşur?"
Bu soruyu papağan yanıtlamış:
"Düşerim sersem!.."
12 Eylül öncesi
TRT’de çalışırken oldukça güçlük çekiyorduk 12 Eylül’den önce...
Telefonla haber geçerken seslerini tanımak için kulağımızı tırmalardık adeta!..
Kimine, "Selam.."
Kimine, "Günaydın .. "
Kimine, "Selamünaleyküm.."
Kimine de, "Hayırlı sabahlar" derdik...
Yani "dört görüş", Özal'dan çok önce TRT’de birleştirilmişti...
Yalnız bir farkla!
Eller baş üzerinde birleştirilmezdi..
Bir el, arkayı korumak için kullanılırdı!"
Kolsuz Yaşar’dan
Gene biber gazı sıkmışlar..
Olsun varsın..
"Maciriz be ya!..”
Cuk
Turşuda Avrupa 3. sü olmuşuz.
Sürpriz değil ki..
"40 yıldır AB turşusu kuruyoruz!"
Günün Sözü
Yaşlılıkta dinç kalmanın en iyi yolu, "zihnen genç" kalabilmektir.
Bu da "kitabi ve fikri çalışmayı” devam ettirmekle olanaklıdır.
Epiktetos
Gerilim
Borç ödemekten daha zor bir şey vardır.
“Borç almak…”
Balthör
Aydın Begiter’in sevdası!
Eskişehirspor, Galatasaray'la oynayacakları maç için İstanbul’da "Çınardibi"nde kalıyor...
Maç saati gelip çatıyor ve rahmetli "Galip Türkkan", kadroyu açıklıyor…
Sağiçte "Hüdai", sağaçıkta da "Ahmet Karaçöl" var...
Koca Usta “Vahap” isyan ediyor:
"Çoluk çocukla mı çıkacağız hoca?"
Galip Hoca:
"Ne diyesin sen be?" diyor:
"Takımı ben çalıştırıyom ama, onbiri Begiter yapıyar!.."
Günün Şiiri
Çocuklar gibi
Parmaklarımdan aldığın Ecel köprülerinin
Ferahlığı hala avuçlarımda
Rüyalarım geçiyor rüyalarım, o gece
Ellerime çektiğin tren yollarından hala
Ecel köprüleri ipten
Gümüş tığlarında parmaklarının
Başım dönüyordu bu köprülerden
Avucundan akan sulara bakarken
Ne istasyon, ne bir şey, sanki bir an'dı akan
Ellerinin arasındaki tren yollarından
Yalnız çizgiler gibi bir ışık ipliklerde
Nasıl geçiyordu, Allahım zaman
O ne güzel şeymiş, hayatla, demek
Çocuklar gibi oynayabilmek…
Zeki Ömer Defne (Varlık-1958)