Koronavirüs salgının yaygınlaşmasıyla birlikte işin ciddiyetini idrak etmeyenlerin de jetonları düşmeye başladı
Koronavirüs salgının yaygınlaşmasıyla birlikte işin ciddiyetini idrak etmeyenlerin de jetonları düşmeye başladı. Hükumetimiz son olarak 65 yaş üzerindeki vatandaşlarımızın sokağa çıkmasını yasakladı. Bu yasak vatandaş işin ciddiyeti anlamadığı ve hükumetin iyi niyetini suiistal ettiği için getirildi. Yoksa vatandaşlarımız gerekmedikçe sokağa çıkmasalardı, zaten böyle bir yasaklamayı getirmeye gerek kalmazdı. Ayrıca Türkiye genelindeki bütün belediyeler de toplu taşıma sefer sayısını azaltmaya başladı. Bu önlemleri 'Yetersiz' veya 'Gecikmiş' diyerek eleştirmek mümkün elbette. Ancak şunu unutmamak lazım; dünya üzerindeki son büyük salgın 1918'de gerçekleşen İspanyol nezlesiydi. Aradan tam 102 yıl geçti. Bu tip salgınlar karşısında ne yapacağımızı tam olarak bilemiyoruz. Üstelik bu durum yalnızca Türkiye için de geçerli değil. İngiltere, Çin ve İtalya gibi ülkelerde de salgına karşı dört dörtlük önlem alındığını iddia edemeyiz. İnsanlık olarak hazırlıksız yakalandık. Bazı kişiler oturdukları yerden "Neden hükumet sokağa çıkma yasağı ilan etmiyor?" diye eleştirilerde bulunuyor. Böyle bir yasağın, zaten pamuk ipliğine bağlı ekonomimiz üzerinde oluşturacağı baskı hakkında ufacık bir fikriniz var mı? Bazıları da "Belediyeler toplu ulaşımı tamamen yasaklasın" diye ahkam kesiyor. Şimdi herkes sizin gibi oturduğu yerden trollük yaparak para kazanmıyor. Sizlerin haricinde ve namusuyla ve çalışarak para kazananlar da var bu şehirde. Birilerinin de işe gitmesi lazım. Ayrıca acil durumlarda vatandaş ne yapacak? Babası için ilaç almak zorunda kalanlar eczaneye nasıl gidecek? Evde erzağı bitenler marketlere nasıl inecek? Son olarak, "Toplu taşıma araçlarına binmeyin, taksi çevirin veya özel aracınızı kullanın" diyenler var. İşte onların ağzının ortasına da kürekle vurasım geliyor. Troll olmak ne kolaymış meğerse...
Demek biz de hata yaptık
Sağda solda hata arayacağımıza biraz da çuvaldızı kendimize batıralım. Virüs salgını başladığından beri gazeteci meslektaşlarımız sorumluluk sahibi yayınlar yapmaya başladı. Bir iki istisnai durum hâricinde hepimiz virüsün tehlikesine dikkat çektik ve vatandaşa "Aman paniğe kapılmayın" dedik. Geldiğimiz noktada toplumun yeteri kadar bilinçlenmediğini görüyoruz. Pek çok kişi 'Evde kal' çağrılarına kulak asmak yerine, mesire alanlarına akın etmeyi ve mangalın üzerine tavuk kanadı atmayı tercih etti. Sanırım gazetecilerin 'Paniğe kapılmayın' çağrısı, toplumun bir kesimi tarafından 'Rehavete kapılın' olarak algılanmış. Eğer ki yaşlı bir amcamız, "Evde hatunun dırdırını çekeceğime" diyerek kahveye gidip emekli arkadaşıyla pişbirik oynuyorsa, "Keşke paniğe kapılsalarmış" diyesimiz geliyor...
Yaşlı düşmanlığı başladı!
Koronavirüsün yaşlılarda daha ölümcül sonuçlar doğurduğunu biliyoruz. İtalya'daki ölüm oranları 78 buçuk yaşına ortalanmış. Bu sebepten ötürü yetkililer özellikle yaşlılara daha dikkatli olmaları çağrısında bulunuyor. Fakat bu durum da toplum tarafından yanlış anlaşılmış. Pek çok genç, hastalığın yaşlılardan bulaştığını düşünüyor. Hemen belirteyim; yok öyle saçma bir şey. Pehlivan gibi kuvvetli bir delikanlının koronavirüs kapma ihtimali neyse, yürüteç kullanan 80 yaşındaki bir annemizin de kapma ihtimali o kadar. Ancak aynı hastalık gençlerde hafif bir şekilde atlatılırken, yaşlılarda ağır seyrediyor. Ayrıca yaşlılarda yüksek tansiyon, böbrek yetmezliği, diyabet ve kronik kalp rahatsızlıkları gençlere göre daha çok görülüyor. Sonuç olarak yaşlılardan bulaşan bir illetle karşı karşıya değiliz. Lütfen yaşlılarımıza saygısızlık etmeyelim.