Murat Özgül yazdı
Çağımız bilim, teknoloji çağı. Eski devirlerde yeni bir buluş için onlarca yıl geçmesi gerekirken, günümüzde neredeyse her saniyede hemen hemen her alanda yeni bir şeyler keşfediliyor. İnsan yaşamında gelişmeler sağlanıyor. Geçmişimizle ilgili yeni bulgular ortaya çıkarılıyor.
Eğitimde sık sık yapılan değişiklikler, bilimsel araştırmalar yerine sosyal bilimler ağırlıklı olarak açılan okullar, deney alanları yetersizliği, gelişmiş ülkelerle aramızda bilimsel olarak açılmalar meydana getiriyor.
En modern cep telefonlarından, televizyonlara ve diğer teknik alet edevata sahip olabiliyoruz, ama yurt dışına milyon dolarlarca para akıtarak…
Uçak ve helikopter parçası üretiyoruz diye seviniyoruz, fakat üretimde kullanılan özel metaller ilgili ülkece gönderiliyor ve imal edilen parça o ülkeye gitmeden bizde kullanılamıyor. İthal etmemiz gerekiyor.
Teknolojiden vaz geçtim, tarımda ve hayvancılıkta büyük çöküş yaşanıyor. İhraç yerine ithalat ağırlık kazanıyor. İç piyasa fiyatları durmadan artıyor.
Dış borçla, üretmeden tüketen bir halk haline geliyoruz.
Çocuklarımıza bırakacağımız miras borçtan başka bir şey olmayacak.
Üretmeden hazıra konmak… Bu dünya için de çalışmamız gerektiğini, üretmemiz için bilime dayalı eğitim almamızın şart olduğu gerçeğini kısır anlayışlarla hep ihmal ettik.
İnsan aklının robotlarla yarışamayacağı, yapay zekanın insan zekasına üstün geleceğini hala algılayamıyoruz.
Boş konuşmalar, kısır tartışmalarla günü geçirmeyi marifet sayıyoruz. Okumayı unuttuk. Araştırmayı unuttuk. Yardımlaşmayı unuttuk. Kardeşliği unuttuk. Sevgi ve saygıyı unuttuk. Kişisel çıkar ve ihtiras öne çıktı. Az olsun benim olsun, ben rahat edeyim yeter bencilliğine vardık. Bireysel kurtuluş ve zenginliğin, toplumsal ilerlemeden ve yardımlaşmadan geçtiğini hatırlamaz olduk.
Sonra neden yerimizde sayıyoruz diye hayıflanıyoruz… İğne çuvaldız meselesi...