Şinasi Kula yazdı
Bilmeyenlerinize ya da ilk kez duyanlara bu yazı başlığım anlamsız gelecek doğal olarak. Bizim dönem insanlarının ortaokullu yıllarda sıkça kullandığı, içselleştirdiği ve neredeyse bir deyim olarak lügatimize geçtiğine inandığım bir sözdür…
“Mahvolduk, perişan olduk, işin sonunda zararlı çıkacağız, canımız yanacak” anlamını barındıran bir tekerlemedir. Henüz netleşmemiş ama sonucun vahametini hissettiğimiz anlarda kullanılır genellikle…
Zafer Algöz’ü çoğunuz bilirsiniz, tiyatro-sinema sanatçısıdır.
Oldukça doğal ve yetenekli bulduğum bu kişinin esprilerine içtenlikle gülenlerden biri de benim. Geçtiğimiz aylarda bir de öykü kitabı çıkardı bu yetenekli adam. Kitabının adı da benim yazı başlığımın aynısı; Haşırt Dı Bilekbord…
Zafer Algöz bu kitabında Sadri Alışık’tan Öztürk Serengil’e, Fatma Girik’ten, Erkan Can ve Cem Yılmaz’a birçok sanatçı ile ilgili anılarını anlatıyor. Ve tahmin edeceğiniz gibi öykülerin sonu Haşırt Dı Bilekbord türünden sonlanıyor; yani beklenmedik son ile hüsran ile…
Konuyu nereye getireceğimi anladınız siz, tabii ki finale getireceğim!
Referandum sonucu olarak algılamayın bu finali sadece. İnsanların hala farkına varamadığı, bazılarının varmak istemediği, bazılarının da farkına vardığı halde varmamış ayağına yatarak Karagöz-Hacivat oyununu sürdüreceğini sanmalarına getireceğim. Öncelikle söz konusu bu kişilerin hepsine yazımın sonunda söyleyeceğimi şimdi söyleyip kendilerine gelmelerini sağlamak üzere özetleyeyim;
Haşırt Dı Bilekbord…
Yani olan oldu, anca gidersiniz!
Bak şöyle dedi peşinen; atı alan Üsküdar’ı geçti!
Sen istediğin kadar; önce ata binmeyi öğren, sonra Üsküdar’ı geç türü ironik anlatımlarla laf yetiştir. Sen istediğin kadar; bundan sonra sandıktan Hayır çıkmış olarak mücadele edeceğiz, AİHM'e gideceğiz de! Sen istediğin kadar; Cumhuriyet bizimdir bizim kalacak çığlığını at. Sen istediğin kadar YSK ile ilgili ağıtlar ya da beddualar sırala ne değişir bu saatten sonra?
Sen değil misin sonuçta; on beş yıldır iktidar partisinin oylarının gıdım gıdım artmasını sağlayıp, kesintisiz biçimde iktidar olmasına omuz veren? Nasıl mı yaptın, dur hemen sıralayayım birkaç cümle ile.
Atatürk’ün partisinden Atatürk’ü dışlayan kadroları özellikle seçerek, bu halkı her seçimde alternatifsiz ve umutsuz bırakarak başardın anlasana! Şu on beş yıllık süreçte inanılmaz sıkıntılı(zor)durumlara düşen iktidarı, en zor anlarında dahi basiretsizliklerinizle ekmeğine yağ sürerek başardınız. “Siz” ithamımdan sadece siz alınmamalısınız; sizin dışınızda stepneliği tarihi bir görev olarak kabullenmiş olanlar da analarının ak sütü gibi kabullenmeliler. Yani bu finalde her ne kadar birer figüran olarak görünseniz de, aslında en büyük aktörlersiniz. Sizleri de kısaca statüko bülbülleri ve püsgevitçiler olarak tanımlamak olasıdır kanımca…
Ekmeleddin’i burnumuza dayattığınız ve tıpış tıpış sandığa gideceksiniz diye dikte ettiğiniz o günden beri tokat atar gibi yazılar yazdım. Kefere Mehmet’leri, TR 705 Sezgin’leri, Atatürk adını ağzına almaktan kaçınan nice şaibeli tipleri yönetici olarak en yüksek tepelere taşıdınız diye çığlıklar attım. Tek bir yiğit insan çıkıp ta itiraz etti mi, tek bir kelam edeniniz oldu mu buna karşı? Atatürk’ün partisini siz zaten yıllar öncesinden Atatürksüz bırakarak; Atatürksüz bir geleceği hayal kuranların işini kolaylaştırmadınız mı?
Ne diyor hala bazı statüko bülbüller baksanıza!
“Sonuçlar Eskişehir’e yakıştı”
“Emekler boşa gitmedi”
“Referandum yenilenmeli”
“Sakın olayı bitti gözü ile bakmayın”
Gerçekten aklımızla alay mı ediyorsunuz, gerçekten hala görmüyor musunuz ya da böyle süreceğini mi düşünüyorsunuz devranın? Film bitti hanımlar beyler THE END yazısını da mı görmüyorsunuz? Ben size bir kez daha Zafer Algöz’ün hicvi ile anlatayım o zaman durun;
Haşırt Dı Bilekbord!
Hayatın bittiği anlamına mı geliyor peki benden çıkaracağınız mesaj?
Asla, yemin ederim asla! Umudun yeşereceği yeni partilerle, statükonun tüm oyalama ve engellerinden arınacağımız güzel günler çok yakındır. Sadece sizlere by by (yani baş baş) anacığım…