Şinasi Kula yazdı
Babam rahmetlinin sıkça kullandığı bir cümleydi.
Yüreğimdeki isyanın dışa vurum örneklerine tanıklık ettiğinde önce zılgıtı çeker, sonra da işi tatlıya bağlamak adına nasihate başlardı. Nasihate başlangıç sözcüğü de buydu; oğlum, halkla gelen düğün bayram!
‘Ne çok ileriye çık, ne de geride kal ki sen hedef olma’ özetli nasihatler dakikalarca sürerdi kırdığı kalp sonrasında. Kendince haklıydı elbet, asi bir oğul göze batar kendine de onu yetiştiren ebeveynlerine de acı verirdi. Haksızlıklara karşı çok küçük yaşlarımdan itibaren korkusuzca ve yüksek perdeden karşı koymama inanılmaz biçimde tavır koyma (bastırma) ihtiyacı duymuştur. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi yani özet olarak sağ geleneği içselleştirmiş bir insandı babam. Erke (güce) karşı koymak aklının ucundan geçmediği gibi o gücün asla yanlış yapmayacağına, vatandaşın hakkını yemeyeceğine kalben inanırdı da! İşte bu yüzden, sırf bu yüzden kendisi gibi edilgen olmayan, itaati reddeden bu koca kafalı oğluyla cebelleşti on beş-on altılı yaşlarıma dek. Önce demokrat biçimde şamar, ardından vicdanı rahatlatmak üzere nasihat faslı süregeldi bu yaşlarıma dek…
Bu yüzden yalnız kalmaktan asla ve asla korkmadım. Nice yaşıtlarım gibi iş sıkıya sardığında “seni babama dövdürcem” diye salya sümük ağlayarak eve koşanlardan olmadım. Ömrümün hiçbir bölümünde sorun yaşadığım bir tek insanı dahi polise ya da adli makamlara şikâyette bulunmadım. Dedim ya işte böylesi bir yaşam tercihim yüzünden asla ve asla korkmadım yalnız kalmaktan. Taksimden aşşa, Kasımpaşa tekerlemesini anında çeker, hiçbir zaman eyvallah etmem haksızlığa uğradığımda…
Peki, bundan sonra değişir mi kendisine namusluyum diyen bir insan! Azınlıktayım diye, hatta yalnızım diye pısar mı tabir caiz ise? Yanıt malum ve net;asla! Ben insanım, bireyim, çağdaş bir yurttaşım sonuçta; sürünün bir parçası değilim ki sorgusuz sualsiz uçurumdan atlayanların ardına takılayım…
Buraya kadar anlattıklarım benim doğrularımdır, iç sesimdir, yüreğimden geçenlerdir. Lakin bir de genel doğruları vardır bu hayatın. Örneğin demokrasi kurallarına inanmak, sözde değil özde uygulamak gibi. Çoğunluğun verdiği kararı saygı ile karşılamak ve rahmetli babamın sıkça vurguladığı “halkla gelen düğün bayram” atasözünü kabullenmek gibi. Cumhuriyet değerleri ile yetişmiş bir yurttaş olarak, Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun devrimlerine son nefesime kadar sadakat gösteren bir Türk vatandaşı olarak yolumdan asla dönmeyeceğimi bilmesi gerekenler bilir. İşte bu gerçeğimi net biçimde bir kez daha vurguladıktan sonra, çoğunluğun aldığı kararı da saygı ile karşılamayı erdem saymaktayım. Mademki milletin çoğunluğu parlamenter sistem yerine, başkanlık-cumhurbaşkanlığı ya da Türk tipi sistem gibi isimlerle kendi geleceğinin tercihini bu biçimde yaptı! Mademki bu biçimde her türlü sorunları aşıp refaha, huzura kavuşacağına karar verdi! Mademki bu tercihi yaptığı an itibarı ile yokluk-yoksulluk-terör-işsizlik-aşsızlık-yarın korkusu gibi tüm melanetlerden arınacağına inandı! Mademki tek adamlık sayesinde hantal bürokrasi yüzünden bir türlü gelişmediğimizi görüp, aradaki gereksiz bürokrasiyi elinin tersi ile itti! Mademki 17 Nisan 2017 Pazartesi günü itibarı ile hızla dünyanın en gelişmiş ve müreffeh ülkeleri arasında yerimizi alacağız! Mademki bugün itibarı ile pkk-ışid-fetö gibi Amerikan maşalarından tamamen arınacak bu ülke! Mademki BOP adı altında Arap ülkelerinin analarını ağlatan emperyalist güce karşı daha dirayetli olup o güce “defol git benim yurdumdan” diyebileceğiz! Mademki ülkemizin bölünmesine asla izin vermeyip, Kerkük başta olmak üzere nice Türkmenlerin yaşadığı coğrafyalara bile teminat olacağız! Mademki tek bir askerimizin şehit haberini duymayacağız artık! Mademki ağlayan analarla dolu Anadolu’da bu tarih itibarı ile tek bir ana dahi ağlamayacak! Mademki her metrekarede dilenenlerin fink attığı ülkemde artık Allah’ın izni ile tek bir dilenci görmeyeceğiz! Mademki üniversite mezunu olup yıllarca iş aramaktan umudunu kesen ve intihar eden gençlerim bu yanlış yola bundan sonra asla tevessül etmeyecek! Mademki hukuk ve adalet kavramları tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi benim memleketimde de an itibarı ile son sürat tecelli edecek! Mademki hiç kimse öteki-beriki-dindar-kindar tanımlamaları altında kesinlikle ayrıştırılmayacak!
Babamın dediği gibi; “halkla gelen düğün bayram…”