Halkın adaleti!

Ergenekon Davası kapsamında cezaevinde tutulan "aydınlardan" biri de Yalçın Küçük'tü. Zindana atıldıktan 5 yıl sonra çıktı...
10 yıl önce İstanbul'da hakim karşısına çıktığında savcı Zekeriya Öz'dü. Küçük, "Tutuklanacaktım, biliyordum" diyor...
Küçük, mahkeme salonundan çıkarken Savcı Öz'e dönüyor ve şu cümleyi söylüyor:
-Zekeriya Bey, beni tutukluyorsunuz, bu nedenle görevden alınacaksınız!
.../...
Erzincan savcısıyken, kumpas sonucu tutuklanan İlhan Cihaner...
O zaman ne söylemişti:
-Bir kehanette bulunayım. Bu süreçte rol alan bir çok insanın, çok uzak memleketlere kaçacaklarını şimdiden size söyleyebilirim. Ben burada saldırıya, açık bir hukuksuzluğa uğramış insanım. Bunların hesabını sorunca, bunun zamanı gelecek tabii ki. Başkaları kaçacak, başkaları kurtulmaya çalışacak.
.../...
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek...
Cezaevinden çıktığı gün ne dedi:
-Bizi yargılayan hakim ve savcılara, 'bize ceza verdiğiniz için cezaevine gireceksiniz. Benim yattığım hücrede siz yatacaksınız...
.../...
Kumpas mağduru olan askerlerden biri de Albay Ali Türkşen...
Yargılanırken, mahkemede ne söyledi:
-Bizim savunmamız, sizin iddianameniz olacak!
.../...
Hepsinin söylediği gerçek oldu...
Kahinler miydi?
Hayır...
Sadece hepsi şunu biliyordu...
İftiralar ve kumpaslar sonucu “suçlu ilan” edilmişlerdi. Tek güvendikleri “gerçeğin kendisiydi”
Adalet...
Er yada geç...
Mutlaka yerine geliyor...
 

O SİNSİLER!

 
Onları çok iyi biliyorum...
Bir dönem AKP içinde yuvalanmışlardı. Zannetmeyin sadece orada vardılar...
ANAP'ta, DSP'de, MHP'de hep vardılar...
Sivil toplum örgütlerinde...
Bir kısmı CHP'ye kapak attı...
Kapağı atamayanlar usul usul yanaştı!
Şimdilerde kimileri yanaşmalık yapıyorlar...
Herkese “ayar vermeye” kalktılar...
Hep bir aradaydılar. Ama birbirlerini tanımıyormuş gibi yaptılar!
Gelecek "o kutlu ışığı" beklediler.
Kıblesi FETÖ olanlar, Cuntacılar darbe teşebbüsüne başladığında içten içe öyle bir sevindiler ki anlatamam...
Kim mi onlar?
O evlerde yetişenlerden bahsediyorum...
Her yerde varlar...
Kendilerini saklıyorlar, açık vermek istemiyorlar.
Baksanız "en şiddetli darbe karşıtı"
Ama içleri öyle demiyor...
Hevesleri kursaklarında kaldı!
 

UNUTTUĞUMUZ BİR KASET!

 
2000 yılının Ağustos ayı...
DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen hakkında dava açıyor...
Davanın gerekçesi şöyleydi:
-Laik devlet yapısını değiştirerek, yerine dini kurallara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup faaliyetlerde bulunduğu...
FETÖ  elebaşısı Gülen, davadan hemen önce ABD'ye gitmişti...
Açılan davanın ardından ilginç bir olay yaşanmıştı...
Ankara Mahkemesi, gıyabi tutuklama kararı verdi. İstanbul Mahkemesi bu kararı bozdu...
Aradan 2 yıl geçti...
Yüksel iddianame hazırladı. Kamuoyunun gözü Gülen'in duruşmasını bekliyordu...
Tam o sırada polis Çağdaş Eğitim Vakfı’na operasyon yaptı...
Bilin bakalım orada ne buldu?
Kaset...
Evet, kasette Yüksel ile bir kadının görüntüleri vardı...
Yüksel, kasetin montaj olduğunu söyledi. Ancak kimseleri inandıramadı.
HSYK anında, Yüksel'i görevden aldı.
Keşke o zamanlar, montaj kasede değil de, savcının iddianamesine itibar edilseydi. Türkiye bugün, bunların hiç birini yaşamak zorunda kalmayacaktı...
 

DAVET EDİLMİYORUZ!

Birkaç gün önce AK Parti’li belediyelerin düzenlediği festivallerde CHP ve MHP milletvekilleri ile yöneticileri pek göremediğimi yazmıştım…
İYİ Parti il başkanı Mehmet Ektaş, kısa bir açıklama yaptı…
-Katılmıyoruz, dedi…
Ardından da ekledi:
-Davet gelirse niçin katılmayalım!
Ektaş:
-AK Partili belediyelerin düzenlediği festivallerde İYİ Parti il başkanlığına ve milletvekilimiz Aslan Kabukçuoğlu’na sözlü ya da yazılı bir davet gelmedi! Bu yüzden katılmıyoruz…
 

GÜNÜN SÖZÜ!

Bazen kendine gelmen için, başkalarından gitmen gerekir.
Uzaklaşmak, özgürlüktür. Bukowski

GÜNÜN KARİKATÜRÜ