Yaşamın İçinden
Geriden kim geliyor?
Vaktin birinde, her gün öğle uykusuna yatan bir paşa varmış.
Paşanın uykusu öyle hafifmiş ki, çıt çıksa uyanırmış.
Onun için de öğle saatinde önlemler alınır çevrede, gürültü çıkaranlar cezalandırılırmış.
Günlerden bir gün, paşa uykuya yatar yatmaz kulağına gelen sesle uyanıp bağırmış
“Kim bu haddini bilmez. Tez yakalayıp bana getirin.”
Gürültü yapanı yakalayıp getirmişler ki,
“Ceviz satan bir gariban adam”
Paşa sormuş:
“Be adam neden bağırıyorsun. Benim uyuduğumu bilmiyor musun?”
“Bilmiyordum paşam” demiş gariban:
“Ben ceviz satıyorum. Ceviz alan yok mu diye bağırmak zorundayım”
Paşa emretmiş adamlarına:
“Bu adama yüz sopa vurun. Cevizleri de gerisine doldurun”
Adam yüz sopayı gıkı çıkmadan yemiş...
Sıra cevizlere gelince başlamış gülmeye
Paşanın adamları sormuşlar:
“Sen deli misin be yahu. Yüz sopayı yedin sesin çıkmadı. Sıra cevizlere gelince gülüyorsun”
“Arkadaşım geldi aklıma” demiş cevizci,
“Ayva satarak geliyordu da”
---//--
Son günlerde, öfkeli bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Rahmetli Hamiyet Yüceses’in:
“Her yer karanlık şarkısı” gibi..
Nereye baksanız, içiniz kararıyor.
Siyaset yerelde ve genelde halkın dışına kaydı.
Muhalefetin ak dediğine iktidar kara diyor.
Önceki gün gördük. MHP Milletvekili Ruhsar Demirel kentsel sorunlara ilişkin görüşlerini açıkladı. İktidar partisi hemen çıkış yaptı:
“Öyle değil böyle.”
Süt olayı da aynı.
Bazı çocuklar içtikleri sütten rahatsız olunca beslenmeye de politikanın kirli yanı girdi:
“Süt zehirlemez içilecek.”
“Hayır dağıtılan süt incelenmelidir”
--//--..
İşte Türkiye’de futbolda gelinen nokta.
FB Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım aylardır içerde.
Federasyon gece yarısı açıklıyor,
“Futbolda şike yoktur.”
Söyleyin bakalım:
“Ne var öyleyse? Aziz Yıldırım neden içerde?”
Ardı ardına gelen göz altılara. Yargıda süren tartışmalara. Eğitimde sistem çıkışlarına. girmeden, yerelde ve genelde, iki basit örnek verdim.
Daha büyüklerin içinden çıkmak gerçekten zor.
Dedim ya. Her yer karanlık ülkemizde.
Geriden kimin geleceği belli değil.
Karpuzcu mu. Kavuncu mu?
Günlerin Getirdiği
Gülümseyen Mercan
Birkaç kez “Enerji Bakan Yardımcısı Murat Mercan Eskişehir’e neden gelmiyor”diye sormuştum. Ama kimse ses etmemişti. Önceki gün sayın Mercan gülümseyerek, üstelik politikada yeni bir ses olarak geldi Eskişehir’e. Bakan yardımcısıydı, ama bakan gibi, karşılandı, bakan gibi ziyaretlerde bulundu, bakan gibi konuştu. Dikkati mi AKP’nin milletvekillerinden kimsenin bu ziyaret sırasında Mercan’nın yanında bulunmaması çekti.
Yanılmıyorsam, il Başkanı Süleyman Reyhan vardı yanında. Birde sayın Mercan’a yakın isimlerden Ahmet Süzer ve arkadaşlarını gördüm. Gördüm de, Murat Canözer’in belediye başkan adaylığı. Kazanamayışı ve seçimler sırasında yaşananlar. Hatta “Büyükşehir Belediyesi” önüne siyah çelenk olayı geldi aklıma. Arkadaşlara anlatırken gülümsedim.
Murat Mercan, milletvekili seçilmese de, yasal olarak Enerji Bakanı sayın Taner Yıldız’ın vekilidir. Yani bir bakan kadar yetkili kişidir. Acaba, AKP’nin vekilleri Nabi Avcı, Salih Koca ve Ülker Can neden yalnız bıraktılar kendisini? Art niyet olmasa da, doğrusu yorumlayamadım.
Enerji Bakan Yardımcısı Mercan’ın Vali Kadir Koçdemir’i, Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen’i, Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı’yı, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ı ve ESO Başkanı Savaş Özaydemir’i makamlarında ziyaret ederek sorunları dinlemesi güzel bir olaydı. Mercan bu tutum ve davranışı ile politikanın gülümseyen yüzünü çıkardı ortaya. Ve “Polemiklere girmek istemiyorum. Musalla taşına kadar Eskişehir’e hizmet etmek istiyorum”demesi çok ilginçti bana göre. Prof.Dr Yılmaz Büyükerşen’in de “Bakanımız yok diye üzülüyorduk. Şimdi bir bakan yardımıcımız”var demesi ise kent için duyulan birlik ve beraberliği anlatıyordu.
Eski meclis üyesi soruyormuş
Önceki gün Çamlıca Mahalle Muhtarı Mustafa Coşu, mahalleye yapılan hizmetleri anlatırken “Tepebaşı Belediye Başkanımız Ahmet Ataç, bir dediğimizi iki etmiyor. Bunu bütün Çamlıcalı’lar bilip takdir ediyor. Buna rağmen eski bir üyesi bana sık sık gelip, Ataç’ın çalışmadığını söyletmek istiyor. Ona yapılanları söylüyorum”deyince bu konuşmayı dinleyenler, “Muhtar eski meclis üyesinin adını nedir . Hangi gazetede yazıyor.”dedikleri halde, isim vermeyen Muhtar Coşu “Bu arkadaşı herkes tanır. Onun için adını benden duymayın” diye konuşmuş. Bir hayli ilginç değil mi? Eski meclis üyesi, yapılanları değil, yapılmayanları Ataç hakkında yazmak için soruyormuş.
Ne günlere kaldık değil mi?
Vatandaş soruyor
Düğün alayları başladı
Atatürk Lisesi önünde bir gelin arabasının etrafını saran çocukları gören okurumuz “Çocuklar gelin arabasının önüne ve arkasına dolandılar. Araba gidiyor onlar koşuyordu. Amaçları biraz bahşiş koparmaktı. Ama trafik sıkışmış kornalar çalınmaktaydı. Sonunda gelin arabası durmadan çocukları elinden kurtulup gitti. Her an bir kaza olabilirdi. Bu durum önlenmeli artık. Yarın bir çocuk aracın altında kalırsa sorumlusu kim olur”diye sordu.
Bu ve benzeri olaylar ne yazık ki, ilimizde sık sık yaşanıyor. Bahşiş alacağım derken aracın altında kalan çocukları duyacağız artık. Düğün konvoylarında en önemli sorunlardan birisi de, araçların hep bir ağızdan “Korna çalmaları” Trafiğin en yoğum olduğu bölgelerde bile arka arkaya dizilen araçlar “kenti gürültü kirliliğine” boğuyorlar. Her yıl trafik ekipleri korna yasağı koyup gürültü olayını önlüyorlardı. Düğünlerin sayısı artmadan gereken önlemler alınmalı. Alınmalı da, yarışın ötesinde konvoyların gürültü yapmaları yasaklanmalı.
.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...