Ülkemizde ilk pandemi vakasının görüldüğü gün olarak açıklanan 11 Mart tarihinin üzerinden bir yıl geçti
Ülkemizde ilk pandemi vakasının görüldüğü gün olarak açıklanan 11 Mart tarihinin üzerinden bir yıl geçti. Birçok uzman pandemi de üçüncü dalgayı yaşadığımızı ifade ediyor. Anlaşıldı ki, pandeminin bitmesinde aşılar da beklenen etkiyi gösteremeyecek, zira aşıya ulaşmak pek çok ülke vatandaşı için imkansız. Aşıya ulaşabilen ülkeler için ise, aşı tedarik kapasitesi ve aşılama hızları yeterince hızlı değil.
Ülkemizde pandeminin resmi olarak başladığı 11 Mart 2020’den bu yana geçtiğimiz bir yılda tarifsiz acılar yaşadık, kimimiz çok, kimimiz az da olsa pandeminin etkilerinden nasibimizi aldık. Pandemide hastaların şifa bulması için mücadele eden başta sağlık çalışanları olmak üzere, hayatın durmaması için büyük bir özveriyle gece gündüz demeden görev yapan, eğitim çalışanları ve üretim ve tedarik zincirinin aksamaması için çalışanlar, pandemiyle mücadelede en ön safhalarda yer aldılar. Bu bir yılda, ülkemizde ve dünya genelinde işsizlik ve yoksulluk çok fazla arttı, ekonomik dengeler çok bozuldu. Geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımız ve gençlerimizin önemli bölümü yeterli ve nitelikli eğitim alma şansına sahip olamadılar.
Gecesini gündüzüne katan ve canları pahasına görev yapan bu kişileri, yoksulluk mücadelesi içinde olanları, eğitimden yoksun kalan gençleri ve çocukları, hayatını kaybeden milyonlarca insanı ve onların ailelerini hiç düşünmedik… Her zaman ki gibi bir şeyi yapmadık... Yaşadıklarımızdan ders çıkartamadık, virüsü hafife aldık, maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymak konusunda yeterince duyarlı olmadık. Virüs hayatımızdan tamamen çıkana kadar bu kurallara uymamız gerektiği, pek çok farklı iletişim kanalından sürekli ifade edilse de, bu kadar basit bir gerekliliği dahi kavrayamadık. İki hafta önce piyasa koşulları ve talepleri doğrultusunda yeniden başlayan normalleşme sürecinde, günlük vaka sayılarının hızlı artışı, bunun bir göstergesi.
Dünya genelinde 119 milyonu bulan vaka, 3 milyona yaklaşan vefat sayısına, Türkiye’de resmi açıklamalara göre, üç milyona yakın vaka, yaklaşık 30.000 vefat sayısına karşın, hala virüs olmadığını, olsa da çok önemli olmadığını, bunun bir komplo olduğunu iddia eden hala yüzbinlerce insan var. Bunun nasıl bir akıl tutulması, nasıl bir aymazlık olduğunu anlamak mümkün değil.
Bir eğitim çalışanı olarak, pandemiyi daha önceki bir yazımdaki gibi, sadece eğitim boyutuyla değerlendirmek gerekirse, pandemiye bağlı eğitimdeki aksamalar, küresel kalkınma ve küresel sorunların çözümü için anahtar rol oynayabilecek eğitimin toplumun her kesimine fırsat eşitliği dahilinde ulaşması yaklaşımını sarsacak bir durumdur. Eğitim, bireysel gelişime bağlı olarak yoksullukla mücadele ve eşitsizliklerin azaltılması açısından önemli olduğu kadar, gelişmiş, bağımsız ve demokratik toplumların yaratılmasının da anahtarıdır.
Pandemiyle birlikte dünya genelinde ebeveynler, özellikle de kadınlar açısından, evde bakım yükü çok ağırlaşmış, kadınların istihdama katılım oranları tehdit altına girmiştir. Pandemiye bağlı bu krizin gelecek kuşakları etkileyecek en önemli sonuçlarından birisi, şüphesiz kesintiye uğrayan eğitimin bir kuşağı etkisi altına alarak, gelecekte çok büyük insan potansiyelini ziyan edecek, yüzlerce yılda kazanılmış kalkınma, onlarca yılda kazanılmış sürdürülebilir kalkınma kazanımlarını yok edecek bir felakete yol açmasının muhtemel olmasıdır. Bu durum, gelir dağılımında adaletsizliğin ve niteliksiz işgücünün artmasına yol açacak, artan niteliksiz işgücünün istihdam edilme imkanı, oransal olarak çok azalacaktır. Dahası toplumların temel gıda ihtiyaçlarının karşılanmasından, sağlık hizmetlerinin sunumuna, çocuk evliliklerinden, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına kadar birçok konuda sarsıcı etkilere olacaktır. Özetle eğitim önemli. Hem de çok önemli.
Her birey, bu konuda bir şey yapabilir. En azından maske, mesafe ve temizlik kurallarına azami ölçüde riayet etse bile, çok şey değişir.