Group of 20 kavramının kısaltması olan G20 adıyla bilinen, 20 Grubu, Dünya’nın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa Birliği Komisyonu'ndan oluşuyor. G20’nin üyeleri Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye ve Avrupa Birliği Komisyonu’ndan oluşuyor. Venezualla, İran, Tayvan ve birçok Avrupa ülkesi ekonomik olarak bazı üyelerden daha büyük olmalarına rağmen G20 içinde yer almıyor ve bazı Avrupa ülkeleri de G20'de bağımsız olarak değil, sadece AB Komisyonu olarak temsil ediliyor. Ancak yine de G20'ye üye 19 ülkenin hepsinin milli geliri Dünya’da ilk 31 içinde yer alıyor.
2015 yılında Dönem Başkanı olarak Antalya’da ev sahipliği yaptığımız Dünya’nın en büyük 20 ekonomisini oluşturan G20 üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı yıllık olağan toplantıların onbirincisi bu yıl Çin’de yapılıyor. Zirve, G20’nin bu yılki Dönem Başkanı olan Çin’in ev sahipliğinde 4-5 Eylül’de Hangzhou’da gerçekleştiriliyor. Bu zirvenin önemli bir tarafı Çin'in ev sahipliğindeki ilk G-20 zirvesi olacak olması, bizim açımızdan ayrı bir öneme sahip; zira Sayın Cumhurbaşkanımızın pek çok Bakan ve bürokratla birlikte ülkemizi temsil ettiği bu zirvede, yapılacak ikili toplantılarla 15 Temmuz sonrası terörle işbirliği konusunda uluslararası anlamda önemli temaslarda bulunulması bekleniyor. Diğer taraftan zirvenin benim uzmanlık alanım açısından önemli olan bazı gelişmelere gebe olması beklentim bulunmaktaydı, bunlardan bazıları da gerçekleşti diyebilirim.
.......................................
Fransa'nın başkenti Paris'te geçtiğimiz yılın sonunda yaklaşık iki hafta devam eden 21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'nda (COP21) 196 ülke, küresel ortalama sıcaklık artış limitinin yüzyılın sonuna kadar 1,5 ile 2 derece arasında sınırlandırılmasını içeren belge üzerinde anlaşma sağlamıştı. Fakat Dünya’nın ilk kapsamlı iklim anlaşması olan Paris İklim Anlaşması'nın 1997'de imzalanan Kyoto Protokolü'nün aksine tek başına hukuki anlamda bağlayıcılığı yok. Bu anlaşmaya göre küresel karbon emisyonlarının yüzde 55'inden sorumlu olan en az 55 ülkenin iç onay sürecini tamamlamasından sonra anlaşma yürürlüğe girecek yani anlaşmanın, küresel sera gazı emisyonlarının asgari yüzde 55'ini temsil eden en az 55 ülke tarafından onaylanması gerekiyor. Buna karşın anlaşmayı şimdiye kadar 23 ülke resmen onayladı. Bu ülkelerin toplam karbon emisyonları küresel salımın sadece yüzde birine denk geliyor. Diğer taraftan en fazla karbon emisyonu olan ülke olan Çin ve ABD toplamda küresel karbon salımının yüzde 40'ından sorumlu olmasına karşın bugüne kadar anlaşmayı onaylamamıştı. Bu bakımdan ABD ve Çin'in Paris İklim Anlaşması'nı onaylaması bu bağlamda çok önemli bir adımı oluşturuyor.
...........................................
Çin’in Hangzhou kentinde yapılan G20 zirvesi bu bağlamda benim beklentilerim doğrultusunda müjdeli haberler getirdi. Çin resmi haber ajansı Şinhua'ya göre, Çin Halk Meclisi Daimi Komitesi üyeleri bir hafta süren toplantılarının ardından Paris Anlaşması'na onay verdi. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada da anlaşmanın onaylandığı bildirildi. Öncelikle daha G20 zirvesi için Hangzhou kentine gelişinde ABD Başkanı Barack Obama, yaptığı açıklamada, Paris anlaşmasını "Gezegenimizi dönüştürecek bir soruna karşı en iyi çözüm" olarak niteledi ve Çin Ulusal Halk Kongresi, Paris İklim Anlaşması’nı onayladığı açıklamasını yaptı. Çin'in ardından ABD de İklim Anlaşması’na onay verdi ve ABD Başkanı Barack Obama ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping’in ilgili belgeleri BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a ulaştırdığı bildirildi.
Özetle anlaşılan şu ki, önemli bir uluslararası zirve daha ümitlerimizin yeşermesine vesile oluyor. Umarım bu sefer yeşeren ümitlerimiz, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Dünya bırakmamız için somut şeylere dönüşür.
Herkese iyi haftalar...