Türk-İş Eskişehir Temsilcisi Necat Kılıç, bana göre bazen üzerine farz olmayan konular hakkında açıklamalar yapıyor. Yaptığı bu açıklamalarla da tepki topluyor. Geçmişte sadece kendi işine bakardı. Sendikacılıkta ombudsman (kamu denetçisi) olunca sendikacılık dışında diğer meslek örgütlerinin sorunlarına da el atmayı kendine görev saydı herhalde.
Necat Kılıç başarılı bir sendikacı. Türk Metal Sendikası Başkanlığı yaptığı dönemlerde yüzlerce işçiyi peşinden sürüklerdi. Hak arama için verdiği mücadeleyi hak alıncaya kadar da sürdürürdü. Sendikal mücadele de yaptığı çalışmaları takdir ettiğim parmakla gösterilecek sendikacıların başlarında gelir.
Ancak nedendir Türk-İş İl Temsilcisi olunca durup dururken birilerinin tepkisini alacak açıklamalar yapmaya başladı. Birilerine destek vereceğim derken bir kitleyi de hem de istihdam sağlayan kitleyi de karşısına alıyor.
EKREM BİRSEN YALAN MI SÖYLÜYOR
Esnaf Odaları Birliği Başkanı Ekrem Birsen gazetecilere yapmış olduğu açıklamada, Espark’ın önündeki Bağlar geçidine giden caddenin Taksim Gezi Park için eylem yapanlar tarafından kapatılmasıyla bazı esnafların mağdur olduğunu söylemiş.
Doğru söylemiş. Cadde kapalı insanlar araçlarıyla geçemiyorlar. Gerçi bugünlerde nazar değmesin ortalık sakin. Bu AVM’nin önü eylemciler tarafından merkez kabul edilince, bazen polis müdahale ettiğinde istemeyerek de olsa bazı esnafın camı çerçevesi dağılıyor. Bu nedenle esnaf mağdur oluyor.
Yaklaşık 15 günden beri Bağlar Caddesi eylemciler tarafından trafiğe kapatıldığı için bazı esnaf mağdur olmuş. Bunu sadece Ekrem Birsen söylemiyor. Lokantacılar Odası Başkanı Abdullah Karakuş’ta esnafın mağdur olduğunu söylüyor.
NECAT BAŞKAN TEK TEK
ESNAFLARI MI DOLAŞTI
Türk-İş İl Temsilcisi Necat Kılıç, yapmış olduğu açıklamada Ekrem Birsen’i eleştirmiş ve iddia edildiği gibi esnafın eylemciler sayesinde zarar etmediğini aksine çok memnun oldukların, çadırların esnafın işini artırdığını söylemiş.
Allah Allah. Acaba Necat Başkan işi gücü bırakıp da Bağlar Caddesindeki esnafları mı ziyaret etti? Esnaflara eylemcilerin caddeyi kapattıklarından dolayı zarar edip etmediklerini mi sordu? Herhalde onlarda zarar etmediklerini söyleyerek Ekrem Birsen’i yalancı duruma düşürdüler!
Ben zarar ettiklerine inananlardanım. Eylemcilerin büyük bölümü öğrenci oldukları, ceplerindeki harçlıkları sınırlı olduğu için aç kalmamaları adına vatandaşlar, bazı sivil toplum örgütleri yiyecek-içecek dağıtıyor. Yiyecek-içecek ihtiyaçları karşılandığı için eylemciler oradaki bakkaldan sadece sigara alıyordur.
Mağdur olan esnaflar sorununu üst kuruluşları olan Esnaf Odaları Birliğine bildiriyor ki, Ekrem Birsen’de onların adına açıklama yapıyor.
Necat Başkan Ekrem Birsen’i eleştireceğim derken lafı döndürüp dolaştırıp siyasete de bulaşmış.
‘Her gün bir iki esnaf kepenk kapatıyor. Aslında ekonomik sistem esnafın canına okudu. Eylemcilere kabahat bulma’ demiş.
O zaman Ekrem Birsen de sana şu soruyu sorsa ne cevap vereceksin?
‘Sen esnafın sorunlarını bırak sendikaların yaşadıkları üye sorunlarına çözüm bul. İşi gücü bırakıp hak arama yerine siyaset yapmaya kalktığınızdan sendikalara olan inancını kaybeden işçiler tek tek istifa ettiler. Milyonlarca çalışan işçi var. Sendikalara kaçı üye?’.
ÖNCE ALIŞVERİŞ SONRA FİŞ!
Eskişehir Vergi Dairesi’nin genç ve çalışkan Başkanı Fatih Kızıltepe önceki gün gazeteci arkadaşları yeni yerlerinde misafir etmiş. Vergi Haftası’nda kendisini ES TV stüdyolarında konuk etmiş, 1,5 saat program yapmıştık. Sorduğum her soruya herkesimdeki insanların anlayacakları şekilde sade bir şekilde cevaplar vermişti.
Bu programdan sonra yazdığım yazımda da belirtmiştim. Şimdi tekrarlıyorum. Önümüzdeki yıllarda Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığından üst görevlere giderse benim için sürpriz olmaz. Kendisinde özel bir yetenek var.
Bu kabulde Kızıltepe, tüketicilere seslenerek mutlaka yaptıkları her alış veriş sonrasında yazar kasa fişini almalarını istemiş.
Vatandaş olarak yaptığımız her kuruşluk harcamada, devlete KDV ödüyoruz. Bu vergi, satın aldığımız mal veya hizmet fiyatının içine gömülü.
Diyelim ki 100 liralık gıda alışverişi yaptık. Aslında bunun 8 lirası vergi. Yani devletin kasasına girmesi gereken KDV. Satıcı bizden bu parayı zaten alıyor. Ama eğer fişini veya faturasını istemezsek hem KDV hem de ödemesi gereken vergi onun cebine kalıyor. Eğer alışveriş sonrası kasa fişimizi almazsak devlete gitmesi gereken vergiyi tüketiciler olarak esnafın cebine koyuyoruz.
Satıcı böylece bir taşla iki kuş vuruyor. Hem gelir vergisi, hem de KDV cebinde kalıyor.
Bizim insanımız her şeyi devletten bekler. Zannedilir ki, adına devlet denilen kurum sınırsız para kaynağına sahiptir. Bir düğmeye basınca harcamaları tıkır tıkır yapar ve her sorunu çözer!
Oysa devletin parasal kaynakları son derece kısıtlıdır. En büyük gelir kaynağı da vergi olarak toplanan paradır. KDV ve gelir vergisi bunlardan sadece ikisidir.
Peki, ama biz yaptığımız alışveriş karşılığında fiş veya fatura almayınca, devleti korkunç bir gelir kaybına uğrattığımızın bilincinde miyiz?
Biz vatandaşlık görevini yapıp her alış veriş sonrası kasa fişimizi alırsak hazineye daha çok para girecek. Devlet bu parayla daha çok köprü, oto yol, hızlı tren için ray döşeyecek. Kamu çalışanların maaşlarına zam yapacak. Sonuçta bu paradan hepimiz kendimize düşen payı alırız. Yeter ki fişimizi-faturamızı satıcıdan isteyelim.