Bir tartışma anında olay biraz sertleşince en çok kullandığımız kelimeleri bilirsiniz…
-Kimsin sen?
-Asıl sen kimsin?
Kimsin, sorusu aslında kimlerdensin soyun sopun nedir anlamında kullanılıyor. Soy kimliği kimi zaman siyasetimize de sirayet ediyor…
Günümüzde
DNA testleri yapılıyor ve kromozom yapısıyla genetiğimiz ortaya çıkarılıyor.
Peki bir kişinin Türk sayılması için kromozom yapısının ne olması gerekiyor…
Anadolu Türkleri, Azerbaycanlılar, Uygurlar, Özberkler ve Türkmenistanlıların ortak bir kromozom yapısı bulunuyor…
J, R1, N karakteristiğinin fazla olması Türk olarak tanımlamakta yeterli sayılıyor…
Türkiye’den Sibirya’ya uzanan bir hatta insanların DNA’sında bu karakterler bulunuyor…
Merak edenler Türklerin DNA’sı üzerine yapılan çeşitli araştırmaları okuyabilirler!
Ücretini veren herkes DNA testini yaptırabiliyor. Sonuçları öğrenince hayal kırıklığına uğrayanlar da olabiliyor. Yakın gelecekte belki de devleti yöneteceklerden DNA testi de istenebilir…
Keşke, insanların Eskişehirli olup olmadıklarını da
ölçebilen bir DNA testi yapabilme şansımız olsaydı. Ne yazık ki Eskişehirlilik DNA testi ile belli olmuyor. Ancak belediye başkanlığına aday olan siyasetçilerin Eskişehirliliğini test etmenin daha başka ve güzel yöntemleri var…
Herkes bakış açısına göre bir Eskişehirlilik testi yapabilir…
Seçimlerde Eskişehirlilik önde ve güçlü olacak!
UYAR DENETLE DOĞRUSUNU İSTE!
Seçimler sona erdi. Halk, CHP’ye önemli bir görev verdi.
-Muhalefet!
Bu görevi kimi zaman önemsemiyoruz.
Ama demokrasilerde muhalefetin görevi iktidar kadar önemlidir…
Sosyal medyada okuduğum bir cümle…
-Var olan sorunları değil, sorun olmayan varları sorun etme sanatı, ‘muhalefet nasıl yapılmaz’ın en etkili yöntemidir.
Ne yazık ki CHP uzun yıllar boyunca yukarıdaki tanımda olduğu gibi hareket etti.
Muhalefetin görevi, muhalefet yapmaktır…
Yıkıcı da olabilir yapıcı da…
Görevi bir şekilde iktidarı uyarmaktır…
CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’den halk güçlü ve etkili bir muhalefet bekliyor…
Sert sözler, sürekli bir itiraz etme durumu istemiyor.
İktidarı denetle, uyar, doğrusunun yapılmasını sağla!
BEYNİNİZİ YORMAYIN!
1-İnsan beyninin ayaktayken ve açık havadayken yaklaşık
yüzde 10 daha fazla çalıştığı düşünülmektedir. Önemli kararlarınızı alırken kapalı alandaysanız, ”volta atmayı” deneyebilirsiniz.
2-Günde aklınızdan 60 bin ile 80 bin arası düşünce geçer. Bu düşünceler ne hakkındaysa,
hayatınız da ona göre şekillenir. Unutmayın, kafanızda en çok neyi düşünürseniz, hayatınızda da onu çoğaltırsınız.
3-Beynin en tehlikeli yanı
”ters çaba” kuralına göre çalıştığı anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuzu başınıza getirir! Buna ters çaba kuralı denir. Beyin odaklanılan hedef olumsuz olsa bile, bunu gerçekleştirmek için çalışır. Topluluk önünde konuşma yaparken
”acaba heyecanlanır mıyım ?” diye düşünürseniz, heyecanlanırsınız.
4-Beyin kısa süreli hafızada beş ile yedi arasındaki bilgiyi işleyebilir.
Yeni bir bilgi gelince, bu bilgilerden birini atar. Buna ”sihirli sayı” kuralı denir. Bu kural aşılıp aşırı bilgi yüklenmesi durumunda beynimiz ”servis dışı” olur. Hayatınızın en büyük kararlarını alırken
”kafadan” değil, tıpkı beş haneli iki rakam grubunu çarparken yaptığınız gibi, bir kağıt üzerine yazarak ne yapacağınızı hesaplayın.
PARA HASTA EDER!
Kanadalı yazar, Margaret Eleanor Atwood, onlarca roman yazdı. Şiir kitapları, çocuk kitapları çıkardı. Sayısız ödülün sahibi oldu…
Kendisine şu soruyu sordular “para nedir?”
-Para berbat bir cazibedir. Hastalıktır.
Paranın çok konuşulduğu yerlerde insanlarımız hasta oluyor!
EĞİTİM BENİ MAHVETTİ!
Nietzsche, üniversitelerin insanlığı öldürüp onları kuru bir akademik askere dönüştürdüğüne inanıyordu.
Mark Twain ise şöyle diyordu:
-Ben zeki doğmuştum. Eğitim beni mahvetti!
Günümüzde üniversitelere bir göz atın! Sanırım bundan daha güzel anlatılamaz!
GÜNÜN SÖZÜ!
Şüphe hastalıkların yarısıdır. İyimser olmak, olumlu düşünmek ilaçların yarısıdır. Sabır ise şifanın ilk adımıdır.
İbn-i Sina
GÜNÜN KARİKATÜRÜ